Kürt siyasetçi Orhan Miroğlu, Rojava’da Kürt tarafların düzenlediği konferansa yönelik Türkiye ve Suriye’den gelen tepkilere ilişkin, “Qamışlo’da bir konferans toplandı diye sürecin bittiğini düşünmek ne kadar yanlışsa, bahaneler üretip süreci akamete uğratmak da o ölçüde yanlış ve tarihi bir hata olur!” dedi.
AK Parti’nin önceki dönem Mardin Milletvekili ve MYK üyesi Kürt siyasetçi Orhan Miroğlu, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) öncülüğünde düzenlenen "Rojava Birlik ve Ortak Tutum Konferansı" hakkında sosyal medya platformu X üzerinden dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Miroğlu, Kürt milliyetçiliğine dair gelişmelerin Türkiye’de hâlâ soğukkanlı ve rasyonel biçimde değerlendirilemediğini belirterek, bu boşluğun "kadim paranoyalarla" doldurulmaya devam ettiğini vurguladı.
Konferansa yönelik bazı çevrelerin “felaket” algısını şaşırtıcı bulmadığını belirten Miroğlu, bir Türk diplomatın toplantıyı 1897’deki Siyonist Kongre’ye benzetmesine tepki göstererek, “Kürt olsanız ne hissederdiniz?” diye sordu.
Konferansın amacının, Kürtlerin kendi şehirlerinde nasıl bir Suriye'de yaşamak istediklerini ifade etmek olduğunu belirten Miroğlu, “Ademi merkeziyetçi bir Suriye” talebinin altını çizdi.
Sürecin Öcalan’ın çağrısıyla başladığını dile getiren bazı katılımcıların ifadelerine dikkat çeken Miroğlu, Mazlum Abdi’nin Öcalan’ın barış hamlesine bağlılık vurgusunu da hatırlattı.
Suriye hükümeti adına yapılan açıklamaları eleştiren Miroğlu, bu tutumu “kültürel taleplere dahi kapalı bir yaklaşım” olarak yorumladı.
Kürdistan Bölgesi’ne yönelik eleştirileri de gündeme getiren Miroğlu, “Irak’ta federasyon yürümüyor” gibi yorumların haksız ve geçmişteki önyargıların tekrarı olduğunu söyledi.
Tarihsel bir perspektifle 1990’lı yıllarda Turgut Özal’ın Kürt siyasetçilerine verdiği destekle bugünkü Erbil-Ankara ilişkilerinin temelinin atıldığını vurgulayan Miroğlu, Türkiye’nin Suriye’de de benzer bir açılımı değerlendirmesi gerektiğini savundu.
“Qamışlo’da bir konferans toplandı diye sürecin bittiğini düşünmek ne kadar yanlışsa, bahaneler üretip süreci akamete uğratmak da o kadar tarihi bir hata olur” diyen Miroğlu, yıllardır kapalı olan Nusaybin-Kamışlo sınır kapısının açılmasının tartışılması gerektiğini ifade etti.
Miroğlu’nun paylaşımı şöyle:
“Kabul etmek gerekir ki Türkiye’de Kürt milliyetçiliğinin yükseldiğine işaret eden bir çok gelişmeye, rasyonel ve soğukkanlı olarak bakma ve siyasi sonuçları bakımından analiz etme alışkanlığı pek oluşmuş değil, bu boşluğu kadim paranoyalar doldurmaya devam ediyor.
KDP ve PYD eksenli partilerin ve herhangi bir siyasi parti üyesi olmayan bağımsız din adamları ve aydınların Suriye’de toplanması felaket gibi görüldü ki, şaşırtıcı bir durum değil!
Suriye’de görev yapmış deneyimli bir diplomatımız, Konferansı 1897’de İsviçre- Bern’de toplanan Siyonist Kongreye benzetti!
De hadi buyrun, Kürt olsanız ne hissederdiniz?!
Dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudi halkın siyonistlerin öncülüğünde toplanarak kendilerine yaşayacakları bir yurt parçası aramalarıyla, kendi şehirlerinde ve kendi topraklarında toplanan ve yeni Suriye’de nasıl yaşamak istediklerini açıklayan Kürtler arasında nasıl bir ilişki kurulabilir anlamak çok zor!
Kürtler bir araya geldi ve kendi milli marşlarını dinlediler ve ademi merkeziyetçi bir Suriye’de yaşamak istediklerini bildirdiler.
Suriye yeni bir toplumsal sözleşmenin eşiğinde bulunuyor.
Kürtler dahil çeşitli etnik ve dini grupları bir arada ve barış içinde tutmak için özgür bir tartışma ortamının sağlanması zorunludur.
Bu çerçevede Kürtler birlik içinde hareket etmek istiyor ve önerilerini sunuyorlar.
Mazlum- Abdi ve Ahmet El Şara arasında imzalanan mutabakata karşı kimsenin bir itirazı söz konusu değil.
Ayrıca konuşmacıların bazıları bu konferansın toplanmasına Öcalan’ın çağrısı sebep oldu diye de önemli bir hatırlatma yaptılar, Mazlum Abdi, Öcalan’ın barış hamlesinin gerçekleşmesi için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
Ahmet el Şara hükümeti aceleyle kaleme alındığı belli açıklamada federasyon, otonomi ve her türden kültürizasyona karşı olduğunu beyan etti.
El Şara hükümetinin, kültürel taleplere dahi sıcak bakmadığına şahsen inanmak istemiyorum!
O halde bu bildiri neyin nesi anlamak gerçekten mümkün değil!
Kongrede federasyonla ilgili bir cümlenin geçmesinden doğan eleştirilerden maalesef IKBY de nasibini aldı.
Neymiş efendim federasyon aslında Irakta’da da yanlışmış, yürümüyormuş!
O halde onu da dağıtalım gitsin!
Sanırsınız ki, Kürtlere her yerde gelişmiş bir demokrasi sunuluyor da Kürtler de illaki federasyon diyor ve her yerde bölücülük yapıyor!
2000’li yılların tartışmaları ve önyargıları canlandı yine!
Oysa eğer 90’lı yıllarda Özal bu akılla hareket etse, Mesut Barzani ve Celal Talabani’ye pasaport verip partilerinin Ankara’da büro açarak, buradan dünyaya açılmalarına izin vermese, Türkiye bu bölgeyi inşa ederek gerçek ve samimi bir dostluğa otuzbeş yıldır imza atması mümkün olmaz, Türkiye Kürtler’i için PKK’dan başka bir yol, Ortadoğu Kürtler’i için de İsrail’le ittifaktan başka çare kalmazdı.
Erbil- Ankara arasındaki siyasi, ekonomik ilişkiler Kürtlere de Türklere de başka bir yol olduğunu gösterdi!
Türkiye, bugünkü şartlarda Suriye’de başka bir yol deneyebilir mi?
Bence hayır.
Arzu edilen Türkiye’nin Suriye Kürtleri’ne de Irak tecrübesinden azami ölçüde istifade ederek yaklaşmasıdır.
Farklılıklat elbette olacak.
PYD bir sosyal demokrat parti değil. Hatta Türkiye ile ilişkiler söz konusu olduğunda KDP’ye de benzer yanı yok pek.
Ama zaten Öcalan’ın yeni paradigmasının ve devreye girmesinin , Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla uyum gösterdiği yer tam da bu noktada başlamıyor mu?
Öcalan ve Türkiye, silahları bırakma , Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi durdurma karşılığında PKK’ya geçmişine karşılık bir gelecek vaad etmiş olmuyorlar mı?
13 yıl sonra Suriye ikinci kez barışa mani olmamalı!
Bu defa herhangi bir bahaneyle işi yokuşa sürmenin maliyeti herkes için ağır olur.
Qamışlo’da bir konferans toplandı diye sürecin bittiğini düşünmek ne kadar yanlışsa, bahaneler üretip süreci akamete uğratmak da o ölçüde yanlış ve tarihi bir hata olur!
Qamışlo’ya açılan ve yıllardır kapalı olan Nusaybin sınır kapısı nasıl açılır, onu konuşmak lazım!”