Reuters haber ajansı, Suriye yönetiminin bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerindeki normalleşme adımlarını masaya yatırdı. Analizde Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi Amerikan müttefiklerinin Beşar Esad yönetimiyle ekonomik ve diplomatik ilişkilerini son dönemde canlandırdığı belirtilirken, 'Türkiye'nin ve bölgedeki Sünni İslamcılara desteğinin özellikle endişe yarattığı' yorumu yapıldı.
"Washington'ın Önceliği Çin"
Reuters, Beşar Esad'ın mayıs ayındaki seçimleri kazandığının açıklanmasının Batılı devletlerin gözündeki 'parya' statüsünü değiştirmediğini belirtse de, 'Arap liderlerin Esad'ın iktidara sağlam bir şekilde hâkim olduğu gerçeğiyle barışmaya başladığı' yorumuna yer verdi.
Analizde, "ABD'nin Afganistan'dan kaotik çekilmesi, Arap liderler arasında kendi yollarını çizmeleri gerektiğine dair inancı güçlendirdi. Artık Çin'in yönelttiği meydan okumayla meşgul olan Washington'ın daha mesafeli bir yaklaşım benimsemesini bekleyen Arap liderler, kendi önceliklerine göre hareket ediyorlar; açıkça, yıllar süren ihtilafların ve Covid-19'un darbe vurduğu ekonomilerini nasıl düzelteceklerine bakıyorlar" denildi.
"Rusya'nın Baskısı, İran ve Türkiye'nin Artan Nüfuzu..."
Kahire, Amman ve Abu Dabi gibi başkentlerin Şam'la ilişkilerinde ekonomi ve Covid-19'un yanı sıra siyasi gerekçeleri de gözettiğini yazan Reuters, bu gerekçeler arasında iki unsuru sıraladı. Bu unsurlardan biri 'Esad'ın en güçlü destekçisi olan ve Suriye'nin yeniden entegrasyonu için baskı yapan Rusya ile ilişiler', diğeri ise 'İran ve Türkiye'nin Suriye'de elde ettiği nüfuza nasıl karşı koyulacağı' meselesi olarak sıralandı. Analizde, "Türkiye ve bölge çapındaki -ki buna Suriye'nin kuzeyinde, hâlâ Esad'ın kontrolünün dışında bulunan bir kuşak da dahil- Sünni İslamcılara verdiği destek, İslamcı gruplara karşı Şam'la işbirliği yapabilecek olan Arap hükümdarlar için özellikle endişe sebebi" ifadeleri kullanıldı.
Reuters'ın haberinde Arap ülkeleri ile Şam yönetimi arasındaki yakınlaşma işaretlerinin artmasına rağmen Amerikan yönetiminin politikalarının belirleyici bir faktör olmaya devam edeceği yorumu yapıldı.