ABD, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna ilişkin operasyonuna gönülsüz de olsa yeşil ışık yaktı. Washington, Suriye'de IŞİD sorununun artık Türkiye'nin sorumluluğunda olduğunu da ortaya koymuş oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, son iki haftada yaptığı üç önemli konuşmada Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna ilişkin askeri operasyonunun sinyallerini vermişti. 24 Eylül'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunu "terörden temizlemek" konusunda kararlı olduğunu kaydeden Erdoğan, 1 Ekim'de TBMM'de yeni yasama yılının açılışında tüm siyasi partilerden, olası bir sınır ötesi operasyona destek vermelerini istemişti.
Erdoğan, 5 Ekim'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Ankara-Kızılcahamam'daki değerlendirme kampı toplantısında yaptığı konuşmada da, ABD ile güvenli bölge müzakerelerinin sona erdiği, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin birkaç gün içerisinde askeri operasyona başlayacağı mesajını güçlü ifadelerle vermişti.
Erdoğan ile Trump arasındaki telefon görüşmesi, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda "terörist" olarak tanımladığı YPG varlığına karşı harekete geçme kararlığını net olarak ABD'ye ilettiği bir ortamda gerçekleşti.
Ortada bir uzlaşma mı var?
Tarafların ayrı ayrı yaptığı yazılı açıklamalarda, bu yeni durumla ilgili bir uzlaşmaya varılmış olduğu izlenimi ortaya çıkıyor. Bunun unsurları şöyle sıralanabilir:
Askeri operasyon: Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamada en önemli unsurlardan biri, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna tek taraflı askeri bir operasyon için harekata geçeceğinin duyurulmuş olması. TSK'nın operasyonuna destek verilmeyeceğini ancak engellemek yolunda da bir adım atılmayacağını kaydeden açıklama, Amerikan askerlerinin operasyon bölgesinden çekileceğini ilan ediyor. Türk yetkililer de telefon görüşmesi sonrasında bu çekilmenin başladığını teyit ediyorlar. Ankara'nın operasyona başlamak için bu çekilmenin tamamlanmasını bekleyecek olması da taraflar arasındaki koordinasyonun sürdüğünü göstermesi açısından önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları da Türk ve Amerikan askeri yetkilileri arasında bundan sonra da temasların devam edeceğini gösteriyor.
IŞİD'le mücadele: Washington'dan yapılan açıklamanın en önemli bölümünü, ABD'nin bölgeden çekilmesi sonrasında IŞİD ile mücadelenin geleceğine ilişkin kısmı oluşturuyor. Burada en önemli unsur olarak son 2 senede tutuklanan IŞİD'e mensup yabancı savaşçıların ve ailelerinin akıbetinin ne olacağı. Fransa ve Almanya gibi ülkelerin kendi vatandaşlarını kabul etmeye yanaşmadığını belirten ABD, bu kişilerin bundan sonra Türkiye'nin sorumluluğunda olacağını kaydediyor.
Türkiye-ABD angajmanı sürecek: Washington'un açıklamasından farklı olarak Ankara, iki liderin Kasım ayının ilk yarısında Washington'da yüz yüze bir görüşme gerçekleştirme konusunda uzlaştıklarını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile görüşmesinde Suriye'nin yanı sıra ikili ilişkilerin tüm boyutlarının da ele alınacağını kaydetti. ABD'nin Türkiye'nin Suriye operasyonuna sert ve olumsuz bir yanıt vermemesi, NATO müttefikini daha fazla kendinden uzaklaştırıp Rusya ve İran'a itmeme politikasının parçası olarak görülüyor.
19 Aralık 2018'de varılan uzlaşmanın benzeri
Erdoğan ile Trump arasında 6 Ekim'de varılan uzlaşma, aslında 19 Aralık 2018'de iki lider arasında yapılan bir başka telefon görüşmesinde ortaya çıkan durumun yenilenmesi olarak değerlendiriliyor.
O dönem yapılan görüşme sonucunda ABD Başkanı Trump, IŞİD'i yenen Suriye'deki Amerikan askerlerinin ülkeye döneceklerini açıklamış, "ülkenin güneyinde kalan az sayıda radikal teröristin" Türkiye tarafından temizleneceğini kaydetmişti. Türkiye de bu kararı onaylamış ve IŞİD ile mücadele için her türlü adımı atmaya hazır olduğunu ilan etmişti.
Başta ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) olmak üzere birçok güvenlik ve istihbarat kurumunun Suriye'den çekilmeye karşı çıkması, Trump'ın Aralık ayında aldığı kararı uygulayamamasına neden olmuştu.
Trump'a karşı çıkan birçok ABD'li yetkili, Suriye'den çekilmeleri durumunda Türkiye'nin, Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Koruma Birlikleri'ne (YPG) dönük askeri kapsamlı bir operasyon düzenleyeceği uyarısında bulunmuştu.
Trump da bunun üzerine Ocak ayında attığı bir Twitter mesajında, "Kürtlere saldırması durumunda Türkiye'yi ekonomik olarak yerle bir edeceğini" söylemiş, bunun olmaması için de sınırda 20 mil yani 32 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge kurulacağını iletmişti.
YPG'ye atıf yok
Washington'dan Erdoğan-Trump görüşmesi sonrası yapılan açıklamada, YPG ya da omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ne (DSG) yönelik bir referansta bulunulmaması dikkat çekti.
Ajanslara yansıyan bilgiler, çekilme sürecini başlatan Amerikan askeri birimlerinin bundan sonraki süreçte YPG'yi korumayacakları bilgisini YPG'ye aktardığını gösteriyor.
Beyaz Saray açıklamasında, IŞİD ile mücadelenin geleceği konusunda da DSG'den bahsedilmemiş olması dikkat çekiyor ve 2015 senesinden bu yana süren ve ABD'nin "geçici ve taktiksel" olarak tanımladığı birlikteliğin sona erdiğine ilişkin yorumları da beraberinde getiriyor.
ABD'de yaklaşan seçimler
ABD'nin Aralık ayında aldığı çekilme kararını bugün uygulama noktasına gelmesinde önemli etkenler bulunuyor. Bunların başında Amerikan iç siyasetinde azil süreci nedeniyle sıkıntı yaşayan Başkan Donald Trump'ın 2020 seçimleri öncesi IŞİD ile mücadeleyi kazanan ve Amerikan askerlerinin Suriye'den evlerine dönmesini sağlayan lider olarak görünmek istemesi geliyor.
İkinci bir unsur ise Trump'ın en yakın danışmanlarından olan, "keskin ve şahin" yaklaşımlarıyla bilinen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton yerine daha ılımlı bir kişi olan Robert O'Brien'ın atanması.
Ankara'da yetkililer, ABD Başkanı'nın Ocak ayında YPG'ye dönük bir operasyon konusunda Türkiye'yi uyaran mesajının arkasında Bolton'un olduğunu düşünüyorlardı.
Aynı süreçte ABD Genelkurmay Başkanı'nın da değişmesinin ve Ankara'yla Türkiye'ye mesafeli olan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) yerine Avrupa Kuvvetler Komutanlığı'nın daha çok muhatap olmasının, askeri ve stratejik diyalogda etkili olduğu yönünde yorumlar yapılıyor.