Kürt Meselesi İçin Parlamentoda Özel Komisyon: Türkiye’de 'Siyasi Sıçrama' Mümkün mü?
“Asıl parlamentonun yerine mini bir parlamento mu kuruluyor?”

Türkiye’nin siyasi, kültürel ve toplumsal gündemi, önümüzdeki haftalarda kurulması planlanan “Kürt meselesine özel parlamento komisyonu” etrafında şekilleniyor. Henüz resmi bir adı olmayan bu komisyon, zamanlaması, kurulma süreci ve siyasilerden gelen açıklamalarla birlikte, ülke siyasetinin önümüzdeki aylar boyunca en tartışmalı ve belirleyici platformu olmaya aday.
Komisyonun kurulması, PKK’nın birkaç hafta önce başlattığı ve silahlı mücadeleyi sonlandırmayı öngören inisiyatife hükümetin ve siyasi partilerin verdiği açık bir yanıt olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, PKK’nın silahlı faaliyetlerini bitirmesinin Türkiye’de daha demokratik ve kapsayıcı politikaların önünü açacağını belirtmişti.
9 Temmuz’da bir video mesaj yayınlayan PKK lideri Abdullah Öcalan, “devletle silahlı çatışmanın sonlandığını” açıklayarak, yasal ve demokratik siyaset çağrısında bulundu. Parlamentoya da seslenerek, silahsızlanma sürecini denetleyecek bir komisyon kurulmasını istedi.
İç Tartışmalar ve Farklı Yaklaşımlar
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un komisyonun kurulması ve çalışma usullerinin belirlenmesi için iktidar tarafından yetkilendirildiği belirtiliyor. Kurtulmuş, meclisteki beş ana grubun temsilcileriyle toplantılar yaptı. Resmi bir açıklama yapılmasa da HDP’li kaynaklar görüşmeleri “olumlu fakat fikir ayrılıklarının belirgin” olarak niteledi.
Bahçeli, sürecin hızlanması gerektiğini vurgularken; Kurtulmuş eski meclis başkanlarıyla da bir araya gelerek görüş aldı. Ayrıca Diyarbakır, Van ve İstanbul’da sivil toplum, ekonomi ve kültür çevreleriyle toplantılar yapılması önerildi.
Ana muhalefet partisi CHP ise komisyona katılmak için üç şart ileri sürdü: Üye sayısının 40’ı geçmemesi, dışarıdan katılacak isimlerin sadece danışman statüsünde olması ve komisyon kararlarının çoğunluk oyuyla alınması. CHP, iktidarın amacının, “asıl parlamentonun yerine mini bir parlamento kurmak” olduğunu savunuyor ve Erdoğan’ın bu süreci yeni bir anayasa tartışmasıyla 2028’de yeniden aday olabilmek için kullanabileceğini öne sürüyor.
Bahçeli’nin liderliğindeki MHP ise komisyonun 100 kişiden oluşmasını ve dışarıdan katılacak isimlerin de karar süreçlerinde etkili olmasını istiyor. Erdoğan ve AK Parti ise komisyonun kararlarının oy çokluğu değil, uzlaşmayla alınmasını savunuyor.
Kürtlerin Beklentileri
HDP ise komisyonun geniş bir katılımla oluşturulmasını destekliyor ancak kimliğinin ve yetkilerinin bir yasa ile belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Kürtler, eğitim, kültür ve kamu alanında daha geniş haklar talep ediyor. Bugün sadece iki saatlik seçmeli Kürtçe ders ve devlet televizyonunda bir Kürtçe kanal bulunuyor. Kürtler, Kürtçenin resmi dil olarak tanınmasını ve kendi bölgelerinde eğitim ve adalet dili olarak kullanılmasını istiyor.
“Tarihi Fırsat” mı, “Siyasi Tuzak” mı?
Bazı Kürt siyasetçiler ve uzmanlar, bu sürecin bir “tarihi fırsat” olduğunu düşünürken; diğerleri bunun iktidarın otoriterliğini pekiştirecek bir “siyasi tuzak” olduğuna inanıyor. Özellikle HDP’ye yakın bazı çevreler, komisyonun gerçekçi bir çözüm sunabilmesi için devletin samimi bir demokratikleşme vizyonu ortaya koyması gerektiğini vurguluyor.
Sonuç
Türkiye’de Kürt meselesine çözüm için atılan bu yeni adım, ülkenin siyasi dengelerini ve anayasal düzenini yeniden şekillendirebilecek bir potansiyele sahip. Ancak hem iktidar hem muhalefet cephesindeki karşılıklı güvensizlik, sürecin yönünü ve başarısını belirleyecek en önemli unsur olacak.
*Rüstem Mahmud -Al Majalla