7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında seçimler ve sonuçları konusundaki düşüncelerimi iki ayrı yazı yazarak okurlarımla paylaşmıştım ve genel olarak seçimlerde HDP’ nin belirlemiş olduğu seçim stratejisi ve aday profiliyle Kürdlere hizmet etmeyecek ve Kürdistani bir özellik taşımadığını dilimin döndüğü, aklımın yettiğince anlatmaya çalışmıştım.
HDP’ nin farklı merkezlerde hazırlanmış olan ve statukocu çevrelere hizmet etmekten başka bir amacının olmayacağı bilinen kontrollü siyaset anlayışıyla kürdler adına hiçbir soruna çözüm ve çare olamayacağını gerekçeleriyle belirtmiştim. O yazıları kaleme alırken bir taraftan da inşallah yanılırım duygularını taşımaktaydım. Ancak ne yazık ki seçim sonrası gelişmeler benim endişelerimi haklı çıkarır yönde cereyan etti.
Özünde işgalci ve ırkçı TC egemenlik sistemiyle hemen hemen hiçbir konuda çelişmeyen HDP politikaları yedi haziran seçimlerinde de sadece mevcut AKP iktidarını yıpratmaya ve AKP’ yi iktidardan indirmeyi hedefleyen bir seçim stratejisi ve pratiğini sergilediğini gördük. Aslında Kemalist statükocu çevrelerin elini güçlendirmeye yönelik olduğu bilinen ve bu konuda kapalı kapılar ardında bazı mütabakatların sağlandığı da oldukça açık bir biçimde görünüyordu. Ve nitekim seçimden sonraki tablo her hangi bir partinin tek başına iktidar olamayacağını ortaya çıkarınca Kemalistlerle ortaklaşa hazırlanmış bu strateji onlar açısından bir zafer gibi algılanmaya başlandı. Esasen Kürdlerin kanı ve birçok mağduriyeti üzerinden alınmış bu oylar ne yazık ki Kürdistani politikaları Türk egemenlik sistemine dayatma yerine Kemalistlerin ılımlı islamla olan hesaplaşmasında kullanılmaya başlandı.
İşin Kürdleri ilgilendiren en önemli yanı parlementoda zayıflamış olan mevcut iktidara Kürdlerin gasp edilmiş haklarının alınması yönünde baskı oluşturmak ve Kürdler adına bir takım yeni ve meşru talepleri gündemleştirme fırsatı yerine HDP’ nin meclisteki yeni sayısal ağırlığını Kemalistlerin Gezi Parkı ruhuna kullanılmasına yönelik harcanmıştır. Sadece AKP ve Erdoğanı zora sokmak üzere CHP MHP paralelinde bir tutum takınan HDP ve müttefikleri bir anlamda AKP ve Davutoğlu’ nun hükümet kurma girişimlerini başarısız kılmakta muhaffak olmuşlardır.
Parlemento bünyesinde bu gelişmeler yaşanırken PKK-AKP restleşmesinden dolayı sözde çözüm süreci devlet güçlerinin başlatmış olduğu operasyonlar sonucu ve Kürdistandaki yurtdaşlara yönelik baskı ve zulüm uygulamaları kendisini uzun zamandan beri yeniden savaş koşullarına hazırlayan PKK ve bazı silahlı güçlerin yeniden savaşa girmesi sonucunu doğurmuştur. Böylelikle Kürdistan coğrafyası bir kez daha savaş arenasına dönüştürülerek Kürdistandaki kasaba ve köyler viraneye dönüştürülmüş. Kürd halkı üzerinde baskılar giderek yoğunlaşmış. İnsanlar mağdur perişan bir biçimde tekrar metropollerin sürgünleri durumuna düşürülmüşlerdir.
Özünde sistemle aynı düşünen sözde solcu çevrelerin nispi barış ortamını provake eden kışkırtmaları sonucu kürdistanda yeni bir şiddet dalgası hakim olmuş sömürgeci karakterinden hiçbir zaman ödün vermeyen devlet aklı devreye girerek bu provokatif ortamı fırsata dönüştürüp Kürdistan coğrafyasını yeniden cehenneme dönüştürerek Kürdlerin bölgedeki yaşam koşullarını giderek zorlaştırmıştır. Belli merkezlerde oluşturulan sömürgecilerin derin stratejisi Kürdistanı Kürdsüzleştirme oyununa PKK ve HDP çevreleri adeta çanak tutarak dün Rojava’ da olduğu gibi bir kez daha Kuzey Kürdistandan Kürdlerin yığınlar halinde göç etmesine ve böylece demografik yapının Kürdlerin aleyhine değişmesine neden olmuşlardır.
Bütün bunlar yaşanırken duyarlı ve namuslu Kürd siyasi çevreleri omurgasız siyasi reflekslerin Kürd halkına büyük zararlar vereceğini ve Kemalist solun provakasyonlarına dikkat çekmeyi bir yurtseverlik görevi olarak yerine getirmeye çalışmıştır.
Sonuç olarak bir taraftan Kürd gençlerini amaçsız ve kontrollü bir savaş mantığıyla ölüm cepelerine süreceksin bir taraftan Kürdistanı yaşanmaz virane bir hale dönüşmesine çanak tutacaksın diğer taraftan Kürdlerin kanı, gençlerin şehadeti üzerinden kazanılmış altı milyon oyunu üç kırmızı plakalı bakanlık uğruna pazarlayacaksın ve sonuçtada bunun adına derinlikli, yoğunluklu, tahkim edilmiş demokratik siyaset diyeceksin. Allah aşkına bunun akılla, mantıkla ya da anlaşılır bir siyasetle tarifi mümkün müdür?
Yapılması gereken vakit kaybetmeden ve Kürdlere daha fazla eziyet çektirmeden dört parça Kürdistandaki kazanım ve gelişmeleri büyük bir ciddiyetle takip ederek Kürdler adına milli bir siyasette karar kılmak olmalıdır. Bunun aksi davranışlar ya da egemenlerin sahte solcularıyla birliktelik ne sahibine ne de bir bütünen Kürd halkına huzur refah ve özgürlük getirmeyecektir. Bunların tamamı ancak tüm Kürd siyasi çevrelerinin birlikteliği ve omuz omuza ulusalçı bir çizgide mücadelesiyle mümkün olacaktır. Bizi kurtaracak olan TC parlementosundaki iki aylık emanet ve işlevsiz bakanlıklar değil ancak Kürdler arası sevgi ve dayanışma düşünce ve duysu olacaktır.
Saygılarımla
27.08.2015
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.