Kurulduğu ya da siyaset arenasına sürüldüğü günden itibaren hiçbir zaman gerçek anlamda Kürdler adına bir düşünceye, milli bir duruşa ve tutarlı, samimi siyasi bir çizgiye sahip olmayan PKK ve onun legal uzantısı partilerin 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine hazırlanırken de yine Kürdler adına veya Kürd meselesinin çözümüne yönelik onurlu bir siyaset yapmayacağı gün gibi ortadadır.
Özellikle Öcalan’ın Kenya’dan getirilip İmralı’daki malikanesine konulmasından sonra farklı zamanlarda İmralı’yı denetleyen farklı güçlerle yaptığı görüşmeler ve kurabildiği ilişkilerde öncelikle kendi durumunu ve bu arada Kandil’ deki Tuzluçayır orijinli kurmay ekibinin konumunu gözeten ve ilgili devlet güçlerine bahsi geçenlerin selameti adına her türlü tavizi vererek o güne kadar on binlerce Kürd gencinin kanı pahasına elde edilmiş var olan kazanımları da giderek pazarlık konusu ederek mücadeleyi sulandırıp, yozlaştırma rolünü oynadığı bilinmektedir.
Bu çirkin pazarlıkların önceleri önemli bir güce sahip olan Kemalist generallerle, onların güç kaybına uğramasından sonra da AKP’nin görevlendirdiği MİT Müsteşarı ve diğer görevliler vasıtasıyla sürdürüldüğü bilinmektedir. Adına ‘‘Çözüm Süreci’’ denilen pazarlıklarda Kürd Sorununun çözümüne yönelik herhangi bir proje olmadığı gibi en ufak bir çaba da sarf edilmemiştir. Aslında burada yapılan pazarlıklarda ana temanın Kürd Sorununu sürece yayarak Türkiye’nin gündeminden düşürmek ve devletle ortaklaşa hazırlanmış senaryoların ustaca uygulanmasıyla Kürd insanında muazzam bir bilinç bulanıklığı ve bezginlik yaratmak olduğu yaşanan süreç içerisinde oldukça net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
AKP’nin ABD onayı ve desteğiyle 2003 yılında iktidara getirilmesiyle yaklaşık 80 yıl boyunca TC Devletini kendi anlayışları, çıkarları ve keyifleri doğrultusunda yöneten Balkan ve Kafkas devşirmesi Kemalistler ile Ilımlı İslam’ı temsil eden AKP arasında kıyasıya bir iktidar ve çıkar mücadelesinin başladığını ve her iki kesimin de kendi elini güçlü kılma adına dinamik Kürd kitlesini kullanmak için olmadık sahtekârlıklar, entrikalar geliştirdiklerini ve uygulanması mümkün olmayacak vaatlerde bulunduklarını bilmekteyiz.
Bu arada AKP’nin Kürd Sorununa yönelik ilgi çeken sempatik söylemleri, Kürd Meselesinin çözümüyle ilgili vaatleri ve ayrıca kırıntı sayılabilecek bir takım adım ve uygulamaları genelde Kürd Halkı ve seçmenleri nezdinde ilgiyle karşılanmış ayrıca Kürdistani siyasi çevreler tarafından da ihtiyatlı bir destek görmüştür.
Bu meyanda AKP’ nin elini güçlendiren gelişmeler 80 yıllık iktidarlarını ve rantlarını kaybeden Kemalist kesimi adeta çılgına çevirmiş, normal demokratik yöntemlerle ve yapılan seçimlerle düşüremeyecekleri AKP iktidarını ittihatçı ataları döneminden kalma komitacı ve komplocu anlayış ve yöntemlerle alaşağı edebilme metotlarıyla işi kotarma yollarını denemişlerdir.
Bu dönemde Kemalistlerin yeniden iktidara gelebilmek üzere başvurdukları metot ve eylemlerin başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz
A) Cumhuriyet mitingleri
B) Ordu içindeki Kemalist generallerin darbe girişimleri
C) Gezi olayları
Bu iki farklı siyasi akımın kendi aralarındaki iktidar ve rant kavgasında her iki tarafta kendi elini güçlü kılma adına mevcut Kürd potansiyelini kullanmak istemiş hatta Kemalist kanat PKK ve onun uzantısı legal kurumların içerisine sızdırılmış elemanları vasıtasıyla kısmi de olsa Kürdleri kullanmış veya onlardan nispeten faydalanabilmiştir. Bu süreçlerde asıl belirleyici olan Öcalan’ın direktifleri, pragmatizmi ve Kandil’ deki kadrolarının Sol Stalinist anlayışı olmuştur.
Türkiye’de ve Türklük adına siyaset yapan bu partilerin kendi aralarındaki çıkara dayalı kıran kırana mücadelenin yarattığı elverişli koşullar ne yazık ki doğru ve milli bir anlayışla Kürdler adına fırsata dönüştürülerek değerlendirilememiştir. Ancak her şeye rağmen bu sıkıntılı ve sancılı dönemi atlatabilme becerisi gösteren AKP iktidarı gelecek günleri kendi adına daha garantili kılmak üzere arasının önemli ölçüde açık olduğu orduya bir takım tavizler vermek suretiyle uçurumun kenarında şimdilik kendisini garantiye almış gözükmektedir.
Geldiğimiz noktada Kürd Sorununu Kürdistani bir ruh ve projeyle sahiplenerek doğru temsil edecek, AKP iktidarını ve diğer düzen partilerini zorlayacak bir Kürd siyasi partisi de olmadığına göre 7 Haziran seçimlerinde asıl mücadele yine Kemalistler ve Ilımlı İslamı temsil ettiğini söyleyen Milliyetçi Muhafazakârlar arasında geçecektir.
Sözde Kürd partisi HDP’ ye gelince o da Öcalan ve KCK’liler vasıtasıyla kendilerine önerilen Türkiyelileşme veya entegrasyoncu düşünceyi Kürd Halkına benimsetmenin ve mümkün olan en fazla sayıda Kemalist solcuyu Kürd oylarıyla meclise taşımanın kavgasını vereceklerdir. Var olan potansiyelin oluşmasında Kürd gençlerinin kanı ve Kürd analarının gözyaşının olduğu ve yine her türlü bedelin Kürdler tarafından ödendiği bu mücadelenin ne yazık ki keyfini ve rantını Kemalist solun devşireceği ayan beyan görünmektedir.
Aslında bu seçimlerle ilgili HDP eş başkanlarının ve diğer yöneticilerin eylem ve söylemlerine bakıldığında Kürdlerle ilgili hiçbir iddialarının olmadığı açıkça görülmektedir. HDP tüm eylem ve söylemleriyle Kemalistlerle AKP’ liler arasındaki kavgada ve çekişmede açıkça Kemalistlerin saflarında olacağını beyan etmiştir.
Burada Kürd Halkına söylenecek bir söz varsa HDP açısından Kürdlerin ve Kürdistan’ ın adı yok diyebiliriz. Tüm sorun AKP ve Erdoğan’ ı zayıf düşürmeye yönelik bir strateji hayata geçirilirken HDP’lilerin Kemalistler adına üstlendikleri rolü ve misyonu layıkıyla yerine getirip getirmeyecekleri konusudur.
Sonuç olarak sömürgecilerin parlamentosunu hedeflemeyen Kürd siyasi çevrelerinin ve yurtsever şahsiyetlerin yapması gereken Kürd kamuoyunu ve bir bütün olarak Kürdistanlıları evlatlarının canına mal olacak provokasyonlara karşı uyanık tutmaktır.
Umuyor ve temenni ediyorum ki Türkiyelileşmekten başka hiçbir iddiası olmayanlar bu seçim sürecinde üç beş Kemalisti fazladan meclise taşıma adına evlatlarımızın kanı ve şehadeti üzerinden siyaset yürütmezler.
Saygılarımla
16/04/2015 İSTANBUL
(NOT: Şayet sağlığım elverişli olur da sandık başına gidersem, siyasetinin tamamını onaylamıyor olsam da Kürdler adına federasyonu programına alıp savunduğu için oyumu HAK-PAR’ a kullanacağım.)
* - * - *
Editörün Notu: Sevgili yazarımız ve dostumuz Apê Hüseyin Taysun\'a Nerinaazad ailesi olarak acil şifalar diliyoruz. Umuyoruz ki bir an önce sağlığına kavuşur ve sahip olduğu bilgi ve tecrübesini halkının hizmetine sunmayı fazlasıyla sürdürür.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.