Kısacası, devlet Kars’ta hizmette değil, elinde sopası ile vardır. Oysaki Kars’ta devlet çarkı Karslıların işbirliğiyle dönüyor. Ankara’nın dalavereci siyaseti bilmez mi ki, Kars halkı işbirliği yapmamış olsa tüm devlet kurumları bir gün içinde felç olurlar.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim:
Ayan beyan ortadadır ki, Ankara kapılarını Kars’a kapatmıştır. Bu nedenle Kars da ya Ankara’ya kapılarını kapatmalı, ya da Ankara’ya yürümelidir.
Devlet bugün değil, aslında bir asırdır Kars’ı gözden çıkarmıştır. Kars ve ilçeleri bir eskiden tarihi yapıları ve asırlık ağaçları ile ışıklar saçan gencecik şirin şehirlerdi, ancak bugün harabeye dönmüş yaşlı birer köydürler.
Kars’ın kötü kaderi hiç değişmedi. İşsizlik gençlerin canını yakmaya devam ediyor, kahvehaneler işsiz gençlerle dolup taşıyor, gençler iş için gittikleri gurbette ömür tüketiyorlar. Yoksulluk ateş gibi yakıyor, birçok aile ekmeğe muhtaç bir halde hayata tutunmaya çalışıyor.
Hastaneler var, ama doktor ve tıbbi araç ve gereçler ihtiyacı karşılamaktan oldukça uzaktır. Bu nedenle hastalar on yıllardır yaz kış Erzurum yolunda çile çekiyorlar.
Köy yolları hâlâ Ermenilerden kalma toprak yollardır, tek karış asfalt döşenmemiştir.
Kars devlete vergi veriyor, oğullarını askere gönderiyor, seçimde sandığa gidip oy kullanıyor ama sıra hizmete geldiğinde kapılar yüzüne kapatılıyor!
MİGROS, BİM VE A101 gibi büyük mağazalar Kars ve ilçe esnafını yıkıma uğratmakta ve batı illerine büyük bir para akışına neden olmaktadırlar.
Kısacası, devlet Kars’ta hizmette değil, elinde sopası ile vardır. Oysaki Kars’ta devlet çarkı Karslıların işbirliğiyle dönüyor. Ankara’nın dalavereci siyaseti bilmez mi ki, Kars halkı işbirliği yapmamış olsa tüm devlet kurumları bir gün içinde felç olurlar.
Acaba Kars tarihte bir Ermenistan kenti olmanın bedelini mi ödüyor ki, iktidarlar buraya böyle bigâne, kör ve sağırdırlar?
Yüz yıllık tecrübeyle biliyoruz ki, siyasi iktidarlar mecbur kalmadıkça Kars’a bir çivi bile çakmazlar.
Bunu geçmişten birkaç örnekle açıklayayım: Kars milletvekili olduğum 1988 yılıydı, kışlar şimdiki gibi yine uzun ve dondurucuydu. Tozlu ve ıslı kömür evleri ısıtmıyordu ve Kars bir avuç kok kömürüne hasretti. Meclisteki tüm çabalarıma rağmen hükümet Kars’a kok kömürü vermemekte diretiyordu. Ben de soluğu Kars’taki kömür deposunda aldım. Partili arkadaşlarımla birlikte gittiğim depoda o kömürden bir çuval doldurup tekrar Ankara’nın yolunu tuttum. Hedef başbakanlığın kapısıydı. Rezalet basına yansıyınca Enerji bakanı beni arayıp Kars’a kok kömürü tahsis edildiğini söyledi.
Kars bu haberi bayram sevinciyle karşılamıştı; bu benim milletvekili olarak bir işe yaradığımı hissettiğim ender olaylardan biriydi.
O zamanlar Kars’ın ilçesi olan Çıldır’ın yirmi iki köyü, şehirle ulaşımlarını sağlayan köprü yıkılınca dünyayla ilişkileri kesilmiş, ırmağın karşı yakasında aylarca mahsur kalmışlardı. Ankara’nın Kars’a kapalı kör kapısını açmak için epey uğraştım, ancak çabalarım boşa gitti. Ankara’da yapacak bir şey kalmayınca Çıldır’a gidip, partili arkadaşlarımla birlikte kendimizi ırmağın çamurlu sularına vurduk. Protestomuz sarsıcı oldu, ırmaktaki fotoğraflarımız gazetelerin ilk sayfalarında yer alınca, Bayındırlık bakanı beni arayıp köprünün yapılması için çalışma başlattığını bildirdi.
Yine Kars şeker fabrikasının temeli atılmış, ama aradan geçen yıllar içinde unutulmuştu. Konuyu meclis kürsüsünde defalarca dile getirdim, ancak hükümet sesime kulaklarını kapattı. Bunun üzerine fabrika temelinin üstünde oturma eylemi başlattım. Bu protesto da işe yaradı, hükümet tozlu raflara kaldırılan fabrika projesini ancak o zaman uygulamaya soktu.
O günlerde Kars’taki birçok kurum temsilcisiyle toplanıp Kars’ın sorunlarını konuşmuş ve Kars’ı sorunların çözümü için ayağa kaldıracak önemli kararlar almıştık. Kars- Ankara yürüyüşü de kararlaştırdığımız çalışmalardan biriydi. Ne yazık ki, o iyiniyetli girişimimiz Ankara bağlantılı Kürt ve Türk çorbacıların entrika ve dalavereleriyle boşa çıktı.
Bu örnekleri şunun için verdim: Hükümetler zorlanmadıkça Kars’a el uzatmazlar. Bu nedenle diyorum ki, Kars ya kapılarını Ankara’ya kapatmalı, ya da Ankara’ya yürümelidir.
Bu konuda Kars’ lı aydınlara, siyasetçilere, baroya, derneklere ve meslek örgütlerine çok iş düşüyor.
Ya Ankara siyaseti ile ilişkiler tümüyle askıya alınmalı veya oluşturulacak bir temsilciler kurulu Ankara’ya yürümelidir. Kars başka türlü devletten hizmet alamaz ve böyle giderse yüz yıl da geçse köy olarak kalmaya devam eder.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.