Ben bu insanlar için ne yapabilirim diye kara kara düşünürken, aklıma AŞK HİCRAN VE İSYAN kitabımın gelirini onlara bağışlama fikri geldi. Böylece çadırlarda barınan Şırnaklılara yardım etmek isteyen insanlara da bir fırsat doğmuş olacaktı. Hatta bu bir kampanyaya bile dönüşebilirdi. Böylece onlarca aileye yardım edebilecektik.
Kandıra F tipi cezaevinde iken, 2012 kışında AŞK HİCRAN VE İSYAN adlı kitabımı yazmaya başladığımda, Tayyip Erdoğan komutasındaki devlet güçleri henüz Şırnak, Cizre, Sur, Nusaybin ve diğer Kürt şehirlerine karşı hücuma geçmemişlerdi.
Ranzamda yazmaya başladığım AŞK HİCRAN VE İSYAN’ da klasik roman dilini bırakıp, olayları destansı bir dille anlattım. Bu çok meşakkatli bir yazım tarzıydı, metin epey uzundu ve herhalde bu uzunlukta bir destan ilk defa yazılıyordu. Bu nedenle sıkı bir çalışmayla çok ter dökmek gerekiyordu.
Yazım şeklinin bu zorluğu nedeniyle kitap defalarca değişikliğe uğrayarak dört yıllık bir çalışmayla nihayet geçen sonbaharda gün yüzüne çıktı.
Kitabın basılmasına günler kala ben Şırnak’a gittim.
Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı başlayınca, halk Cudi Dağı’nın eteklerinde kurdukları çadırlarda ve çalı çırpıyla yaptıkları derme çatma kulübelerde yaşamaya başlamıştı.
Gittiğimde kış kapıya dayanmıştı ve insanlar çok kötü şartlarda yaşıyorlardı. Nasıl ki, Cizre, Sur, Nusaybin, İdil, Silopi ve diğer şehirler katliama uğrarken, dünya sessizse Şırnak harabeye çevrildiğinde de yine öyle kör ve sessizlik hüküm sürüyordu.
Çocuklar aç ve çıplaktı, gıdasızlıktan bir deri bir kemik kalmışlardı.
Ben bu insanlar için ne yapabilirim diye kara kara düşünürken, aklıma AŞK HİCRAN VE İSYAN kitabımın gelirini onlara bağışlama fikri geldi. Böylece çadırlarda barınan Şırnaklılara yardım etmek isteyen insanlara da bir fırsat doğmuş olacaktı. Hatta bu bir kampanyaya bile dönüşebilirdi. Böylece onlarca aileye yardım edebilecektik.
Ne yazık ki hüsrana uğradım. Kitap bugüne kadar ancak iki yüz tane satabildi. Baskı parası, vergi ve diğer masraflar hesaplandığında AŞK HİCRAN VE İSYAN destanı zarar etti.
Harcadığım emeğe yanmıyorum, Şırnaklı çadır mağdurlarına gönlümce yardım edemediğim için üzülüyorum.
Satılan iki yüz kitap parası Haziran ayında elime geçecek. Masrafları kendim karşılayıp yine de bu parayı Şırnaklı birkaç kardeşime yollayacağım.
Bu destanı Elif Şafak veya Orhan Pamuk yazıp, “Kitabın gelirini Şırnaklılara bağışlayacağız,” deselerdi, eminim devlet medyası ile Kürt medyası bunu gazete ve televizyonlarında günlerce haber yaparlardı. Kim bilir, belki de kitapçıların önünde uzun kuyruklar oluşurdu.
AŞK, HİCRAN VE İSYAN destanı ancak bu kadarını yapabildi. Keşke elinden daha fazlası gelebilseydi.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.