Bırakın bizi, biz dağlarımızla mutlu olalım, çöl cennetiniz sizin olsun. Yine sizin gibi insafsız olmayız. Size de gelir Fırat ve Dicle suyumuz…
Neden Irak ile birleşemiyoruz biliyor musunuz? Eğer hala bilmiyorsanız size anlatayım;
Bizi bin iple bağlamış Bağdat'a doğru çekiyorlar. Önce İngilizler ve Fransızlar kendi emperyal çıkarları için yaptılar bunu... Bizi zorla Kuzey , Doğu ve Batı kardeşlerimizden kopardılar...
Ondan sonra Amerikalılar ve Ruslar demokrasi ve sosyalizm ipleri ile bağladılar bizi ve hep Bağdat'a doğru çektiler. ‘Bağdat’sız yaşayamazsınız’ dediler.
Bizi zorla evlendirdiler. Her gün kavga ettik, her gün bir birimizi yedik, katledildik. Ama yine de ‘bu evlilik olacak’ dediler. Bu sefer Araplar, Türkler ve Farslar el ayaklarımızı bağlayıp, var güçleriyle bizi Bağdat'a çektiler.
Bir gün değil, on gün değil, on sene değil; tam yüz senedir hep bunu yaşıyoruz ama olmuyor.
Siz bizi ne kadar çöllere çektiyseniz bile biz asla ısınmadık, bütünleşmedik sizinle... Yüzümüzü çöle değil hep dağlara döndük.
Elbet yeni değil bu hikaye, çok eskilere dayanıyor. O çölleri cennet bile yapsanız, dağlarımızı cehenneme çevirseniz de yine cennetimiz dağlardır.
Tam 600 sene Milat’tan önceydi. Med kızı evlendi Babil'in kralıyla. Ancak kız dağa aşıktı asla çölde mutlu olamadı.Kral, Babil’de cenneti yaratı.Hindistan'dan her türlü kuş, bülbül, geyik getirdi; dünya harikası yarattı. Lakin Kürd kızı krala ısınmadı, kralın cenneti onu mutlu etmedi. Kız sabah akşam hep kuzeye bakıyordu, asla yüzünü Güney'e çevirmedi.
Kral sordu;”nedir derdin? Dünyada ne varsa getirdim sana mutlu edemedim. Söyle nedir derdin ?”
Kız dedi ki ;" Dağın ceylanıyım ben, mutlu etmez çöldeki cennetin beni. Dağlarım cehennem de olsa cennettir benim için.”
Evet hikayemiz bu. İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar,Ruslar... Bizi iple bağlasanız,Araplar, Türkler, Farslar , Sünniler, Şiiler; hepiniz bir olup çekseniz de, itseniz de, yüzyıl daha bu zulmünüzü devam etseniz de yine yüzümüz Bağdat'a değil dağlara bakar. Bağdat’la mutlu olamayız.
Bırakın bizi, biz dağlarımızla mutlu olalım, çöl cennetiniz sizin olsun. Yine sizin gibi insafsız olmayız. Size de gelir Fırat ve Dicle suyumuz…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.