Ukrayna krizi, bu krizin doğu Avrupa ve dünyada yarattığı sorunlar dengeleri büyük oranda etkileyecek görünüyor. Özellikle Rusya’nın dünya enerjisi üzerindeki etkisi bu alanda ciddi kriz yaratacak. Avrupa’nın doğal gaz arzının yüzde 60’nı karşılayan Rusya’nın bunu bir baskı aracı olarak kullanacağı biliniyor. Rusya, Avrupa’yı zayıf noktasından vurmak istiyor. Buna karşı Avrupa uzun vadede Rusya’ya bağlı kalmamak için alternatif yollar arıyor. Bu durumda Ortadoğu ve Akdeniz iki alternatif seçenek olarak düşünülüyor. Ortadoğu’da ise en elverişli bölge Irak ve Kürdistan olarak görülüyor. Kürdistan bölgesi, yedek doğal gaz, kolay ulaşım ve üretim açısından da çok uygun bir bölge. Avrupa ve Türkiye için ise tercih edilecek bir alternatif.
Kürdistan yönetiminin, doğalgaz üretimini yükseltilmesi ve bu kapsamda geliştirmesi İran ve Rusya’yı harekete geçirdi. Kürdistan gazının ilerde Rusya ve İran doğalgazına alternatif olması bölgede rahatsızlık yaratan başlıklardan birisiydi. Irak Federal Mahkemesi’nin kararının Rusya- Ukrayna krizine denk gelmesinin tesadüf olmadığı anlaşılıyor. Bu kararın Kürdistan bölgesinin girişimlerini engellemek ve Kürdistan hükümeti üzerinde baskı kurmak için İran tarafından organize edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle son dönemlerde Kürdistan bölgesinin Türkiye’ye yakınlaşması İran ve Rusya’yı rahatsız eden önemli konu başlıklarından birisidir. Kürdistan bölgesi yetkililerinin yanısıra bölgedeki ekonomik gözlemciler, mahkeme kararının politik olduğu ve dış baskılar sonucunda alındığıı düşüncesinde birleşiyor.
Irak Anayasası açısından bu karara nasıl bakılmalı?
2005 yılında yapılan referandumla Irak Anayasası halk tarafından onaylandı. Anayasada, ‘bütün doğal kaynaklar bütün halkın malıdır, bu kaynakların kullanılması ve çıkartılması federe hükümet, bölgesel ve eyaletlerin yönetimleri tarafında ortak olacaktır.” deniyor.
Yine anayasanın 112 maddesi, A maddesine göre; ( Nuri Al Maliki’nin başbakan olduğu dönemde Irak Federal Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasında yapılan anlaşma) ”Eğer 2007 Mayıs ayına kadar Petrol ve doğalgaz yasası Irak parlamentosunda çıkmazsa, Kürdistan bölgesel hükümetinin uluslararası şirketlerle anlaşmalar imzalama hakkı doğar.” İfadesine yer veriliyor.
Irak parlamentosunda bugüne kadar Petrol ve doğalgaz yasası çıkmamasını dikkate alan Kürdistan Bölgesel Hükümeti 2007’den bu yana uluslararası şirketlerle anlaşmalar imzalayarak petrol satışı gerçekleştirdi. Bu faaliyetler kapsamında Kürdistan yönetiminin Irak anayasasını ihlal ettiğini söylemek mümkün olmadığı gibi önyargılı bir değerlendirme olacaktır.
Mahkemenin önünde anayasaya ihlal eden yaklaşık 50 dava beklerken Kürt petrolünün öne alınması davanın siyasi bir karar olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Mahkemenin önünde bekleyen dosyaların hemen hepsinin önemli olduğu kamuoyu tarafından ayrıca bilinen bir gerçek.
Bu kararın etkisi olacak mı ?
Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, mahkeme kararına yönelik değerlendirmesinde bunun uygulanma zemininin olmadığı, daha çok zorlaştırıcı bir karar olduğunu açık bir dille vurguladı. Barzani açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:
“Kürdistan Bölgesi’nde 2007 yılından beri petrol üretimi ve satışı yapılıyor. Çok geniş uluslararası şirketlerle anlaşmalar imzalanmış, Bu karar bütün bu antlaşmaların önünde engel olacaktır. İster siyasi ister ekonomik Irak için yeni yükümlülükler getirecektir. Bu anlaşmaları engellemek veya iptal etmek hem şirketlere hem Irak halkı için çok ciddi maddi zararlara yol açar. Irak çok hassas bir dönemden geçiyor. Zor şartlarda yeni kaoslar yaratmanın mantıklı bir karar olmadığı kesindir.”
Kürdistan halkı ise kararın kötü niyet taşıdığını düşünüyor. Kürt kamuoyu ise düşüncesini, ”Irak federe hükümeti adım adım Kürtlerin haklarını sınırlandırmak istiyor. İzlenen politika bunu gösteriyor. Federal Mahkemeyi ise bunun için kullanıyor. Buna benzer uygulamalar davam edecek. Özellikle değişen bölge dengeleri ve yeni oluşan kutuplaşmalar Kürt karşıtı politikalara zemin sunuyor. Bu gelişme Kürtleri zor günlerin beklediğini gösteriyor” sözleri ile dile getiriyor.
İhmal edilen Kürt hakları
Irak merkezi yönetimi tarafından Kürtlere vadedilen ve bir bölümü Anayasada yer alan çalışma ve uygulamaları dondurarak bekletip zaman kazanma yoluna gidiyor. Dondurulan Konular arasında Kerkük’ün statüsünün belirlenmesi için anayasanın 140’ncı maddesinin uygulanmasıdır. Bunun yanısıra Enfal’den zarar gören Kürtlere verilecek tazminatlar ise hala ödenmedi.
Bu koşullarda ne yapılmalı ?
Sonuç olarak, sorunun çözümü için Nêçîrvan Barzani’nin çizdiği çerçeveye dikkat çekmek gerekir diye düşünüyorum. Bu çerçevenin en mantıklı ve Irak halkının çıkarları esas alan bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. Saddam rejiminin yıkılmasından sonra Irak devletinin Anayasası grupların ( Şii, Kürd, Sünni, Türkmen, Kildanî ve Aşüriler …) anlaşmaları temelinde bu forum almıştır ve bugüne kadar iktidar gruplarının anlaşmaları temelinde yürütülmüştür. Bundan sonra bir grubun üstünlüğüne dayalı bir yönetim şekli asla kabul edilecek bir durum değildir. Buna göre Irak halkının önünde tek bir yol var oda bütün grupların diyalogla birbirlerini anlayarak var olan sorunları beraber çözmektir.
Formül federalizimde
Federal devlet sistemi Irak’ın mevcut sorunları çözmek için en uygun sistemdir. Irak’ta bütün kesimleri bir arada tutmanın formülü federalizimdir. Eski merkezi otoriteye dönmek veya bütün bölgeleri sıkı merkeze bağlamak mümkün olmadığı gibi ülkeyi çok kötü kaoslara götürecek ve çözümsüzlüğü derinleştireceği konusunda şüphe yoktur. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
3428 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:24:44