Öncelikle bir noktayı belirteyim ve PKK/Öcalan gerçeğini ta başında beri gören, bu stratejiye itinayla yaklaşan ve Kürdleri ısrarla bu hareketten uzak tutmak için bıkmadan, yorulmadan, „hain, ajan“ damgasını yiyen, dışlanan, öldürülen, ama faaliyet sürdüren yürekli kişilerin, aydınların hakkını vermek lazım.
Kurdistan millet bilinci, bu eleştiri ve karşı direnmelerle yeni sürece kendini taşıyacaktır. Kendi bölgesinde ve dünyada 60 milyonluk bir millet, devletleşmeden, dünya milletler ailesi arasında kendi adı, kendi toprağı ve kendi kurumları ile katılmadan, insanlığın bir tarafı eksik kalacaktır.
Düşman çıkarına hizmet eden ‘’teorile“ler, düşman kozmik laboratuvarlarında hazırlanan, kurum ve şahıslar eliyle bize dayatılan stratejik hedefler, bu kadim milleti, kendi amaçlarından alıkoyamayacaktır.
Bu belirlemelerin ışığında PKK gerçeğini; Kürdler, Kürd milliyetçileri, Kürd aydını, Kürd aklı tarih sel derslerle birlikte, bilince çıkarmak zorundadır. kendi kadim millet damarına yönlendirmek, bundan sonra yürekli aydınların millet ve toprak bilincini taşıyanların sırtındadır. Şerefxan, Ahmedê Xanî, Melayê Ciziri, Baba Barzani‘nin damarını savunanların sırtındadır.
Türk devleti, Abdullah Öcalan ve onun Ankara’da kurduğu şürekâ ile Kürd ve Kürdistan’a çok ağır bedeller ödetti.
100 yıllık oluşan Kürd milli direniş dinamiklerini heba etti. Düşük yoğunluklu bir savaş ile Kürdleri PKK ve devlet imha planları arasında bıraktı.
5 bin köyün yerle bir edilmesine ve boşaltılmasını sağladı. 12 milyon kürdün göç ederek, türk metropollerinde ağır tecrit ve asimilasyonla yüz yüze bıraktı.
Milyonlarca Kürdün zindanlarda ömrünü bitirmesine neden oldu.
‘’Hendek Savaşı“nda binlerce gencimizi devletle birlikte ölüme gönderdi. 11 kasaba ve mahalle de kürdlerin evlerini başlarına yıktı.
Binlerce dürüst ve militan Kürd gencini iç infazlarla kurşuna dizdi ve mezarsız bıraktı. On binlercesini düşman imha silahlarına hedef yaptı ve Kurdistan dağlarında ölüme gönderdi, ama bu stratejinin şürekâsına bir şey olmadı!
Kurdistan dağlarında fedakar Kürd kızlarının çığlıkları o karlı yüce dağların doruklarında karşılıksız yankılandı. Sesi ancak kendi kulaklarını yırttı!
Bunun adına da ‘’Kürd Özgürlük mücadelesi“ dediler. Bu amaç için Kürdlerden zorla trilyonlarca Euro topladılar. Oysa bu hareket, türk devlet kozmik odalarında hazırlanmış bir Kurdkıran hareketi idi. Buna karşı durmaya çalıştığımız için bize ‘’hain, ajan“ diye saldıranlar, bugün bu hareketin Van, Diyarbakır ve Qamişlo meydanlarında kurdukları dev ekranlarla Kürdlere olan ihaneti halay çekerek kutladılar. Kimin ‘’hain“ olduğu da askıda kaldı!
Bu hareketin amacı; hem silah ve imha, hem Kürd millet aklı ile oynama ve hem de Kürdleri dejenere etmek, asimile etmek ve Türkiyelileşme adı altında devlete entegre ederek, Türkleştirmeyi sağlamaktı. Bu stratejik amaç, belli bir oranda, belli bir Kürd kitlesini kapsadı ve taban buldu örgütlendi. Bugün bu Kürd kesimi Kuzey Kurdistan’da %10 gibi bir dilimi oluşturmaktadır. Buna devletin gücü ve imkanı da seferber edildiği zaman, öne çıkan çok canlı ve dinamik görünen bir mürit kitle olarak önümüze çıkmaktadır.
Türk devleti bu 40 yıllık sürede, bu örgütle yürüttüğü imha, dejenerasyon,asimilasyon ve entegre programında belli bir neticeye ulaştı. Bu stratejik amaçlar için yola devam edecek yukarda belirttiğim oranda belli bir kitleye ulaştı. Bu kitleyi yönlendirmek için legal parti kurdu. Bu legal partinin hedefi ‘’Kürdleri Türkiyelileşme ve Türkleştirme“ olarak özetlenebilir.
Bu sonuca ulaştığına kanaat getirdikleri için ve Ortadoğu’da silahlı Proksi güçlerin bitirilmesine karar verildiği için, Kürdler üzerinde denediği ve yürüttüğü metotları değiştirme kararı verilmiş. Bir kez daha Abdullah Öcalan’ı sürece dahil ederek; “..bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.“ Diyerek, Kürdleri bu Türkleştirme hedefinde tutmak için, ‘’..toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.“ Kararı verildi.
Bu kararın özetti, aslında bu 40 yıllık tahribatın da özeti olarak netleşti. Nedir bu Kürdlerin amaç ve hak felsefeni reddeden program?
PKK korucusu, Türk Özel Harp Dairesi’nin özel eğitilmiş adamının Kürdlere ‘’kabule layık“ gördüğü gerçek Şu:
‘’Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.“ Yani herkese „devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler“ uygundur, ama bu Kürdlere uygun değildir demektedir. Nedir Kürdlere uygun görülen yaşama tarzı?
Bu bir ‘’eşme ruhu“ olarak, Türkleşmedir. Yani Kürdler, sizin çocuklarınız ‘’eşme Ruhu“ için ölüme gitti, zindan yattı, evleriniz başınıza yıkıldı, diri diri gömüldünüz, asitli kuyularda yok oldunuz. Bakın bunun kibarca özeti:
‘’Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.“(!) Diyerek, projenin, yani A. Öcalan’ın deyimi ile ‘’yeni paradigma“yı öneriyor:
‘’Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.“(!)
Bunun dili de, Türk sol Paramiliter kadrolarla birlikte, legal harekette devam edecektir. Onun cümlesi de şu; ‘’Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır“(!)
Bu harekette yer alan, bu uğurda can veren, zindan yatan ve ömrü boyunca tecrit altında yaşayanlara geçmiş olsun!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
