Cezaevlerindeki hasta tutsakların yaşam mücadelesi devam ederken, en son Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tek kişilik hücrede tutulan ve 18 Aralık'ta "dengesiz beslenme" nedeniyle kalp krizi geçiren Seyithan Taşkıran (45) adlı siyasi tutsak, Van Dur.
'Adli Tıp Kurumu tamamen siyasi bir kurum haline gelmiş'
Cezaevlerindeki en büyük sorunlardan birinin hasta tutsakların halen serbest bırakılmaması konusu olduğunu söyleyen Bayhan, cezaevlerinde 64'ü ağır hasta olmak üzere 600'e yakın hasta tutsağın bulunduğunu kaydetti. Hasta tutsakların serbest bırakılmalarının önündeki en büyük engelin siyasi ve bürokratik engellemeler olduğunu söyleyen Bayhan, tutsakların tahliyeleri için gittikleri hastanelerde rapor almalarına rağmen, takıldıkları bürokratik işlemler ve siyasi nedenlerden dolayı tahliye edilmediklerini ifade etti. Hasta tutsakların gittikleri hastanelerden aldığı raporların tek başına yeterli görülmediğini belirten Bayhan, "Tamamen artık siyasi bir kurum olan Adli Tıp Kurumu'ndan da rapor almaları gerekiyor. Bunun için İstanbul'a gidip buradan muayene olmaları gerekiyor. Bu da çoğu zaman hastalar için işkenceye dönüyor. Ve çoğu da bu Adli Tıp Kurumu'ndan bu raporları alamıyorlar. Oysaki baktığımız zaman herhangi bir üniversite veya devlet hastanesi de en az onlar kadar yetkili olmasına rağmen Adli Tıp Kurumu bu raporları vermiyor. Bazı hastalara verdikleri raporlarda yine tutsaklara 'toplum güvenliği' kriteri getiriliyor. Çünkü savcılar burada kendi inisiyatiflerini kullanıyor ve çoğu zaman siyasi tutsaklar için toplum için 'tehlikeli' olarak tespit edilerek serbest bırakılmıyorlar" dedi.
İHD Van Şube Başkanı Hamdi Bayhan, her gün cezaevlerinde onlarca hak ihlalinin yaşandığını belirtti.
'Türkiye'deki cezaevleri anti demokratik despotik şekilde yönetiliyor'
Cezaevlerinde yaşanan en ufak uygulamaya dahi itiraz eden tutsakların keyfi ve sindirmeye dönük uygulamalar olan disiplin cezalarına çarptırıldığını belirten Bayhan, en son Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde iki tutsağın tartaklanması üzerine siyasi tutsak arkadaşlarının tepki göstermesi üzerine 130'u aşkın tutsağa haberleşme ve iletişim cezası verildiğini aktardı. Bayhan, cezaevlerinde hak ihlallerine karşı yapılan en ufak itirazın hücre, iletişim ve haberleşme cezası olarak geri döndüğünü kaydetti.
Bunun nedeni de cezaevlerinin tamamının anti-demokratik, despotik şekilde yönetiliyor olması olduğunu ifade eden Bayhan, bunun "cezaevleri görevlilerinin kendisini kamu görevlisi olarak değil, tutsaklara haddini bildirmesi gereken bir devlet görevlisi olarak görmesinden" kaynaklandığının altını çizidi.
Bayhan, cezaevlerinde yaşananların takipçisi olmaya devam ederek, yaşananları gerekli raporlaşmalarla ilgili yerlere ulaştırmayı sürdüreceklerini kaydetti.