2013’de başlayan çözüm süreci, 22 Temmuz 2015’de Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar’ın öldürülmesi ile son buldu.
Haberdar’dan Bahar Kılıçgedik’in Türkiye’de yaşanan barış ortamının yok olmasının ardından Kandil bombalandı, operasyonlar ve çatışmalar başladı. Her iki taraftan ölümler yaşandı.
Olayın ardından yürütülen soruşturma kapsamında 7’si tutuklu 13 sanık hakkında, \"Devletin birliği ve ülke bütünlüğü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme\" suçlarından müebbet hapis cezasıyla dava açıldı. Sanıkların Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalarına başlandı.
Dava açılmasına rağmen, olaydaki sır perdesi aralanabildi mi? Türkiye’yi yeniden çatışmalı ortama sokan bu olay kimler tarafından gerçekleştirilmişti? Yargılanalar olayın gerçek failleri miydi?
Sanıkların avukatlığını yapan Adnan Yapıcı’ya göre durum anlatılan ve görünen de çok daha farklı. Olayla ilgili yürütülen soruşturma süresince dosyadaki gizlilik nedeniyle hiçbir bilgi alamadıklarını belirten Yapıcı, 13 kişinin nasıl şüpheli konuma geldiğini anlattı.
Avukat Yapıcı, polislerin öldürülme olayının ardından başlatılan soruşturmada müvekkillerinin tutuklanmasının ardından dosyada gizlilik konulması nedeniyle hiçbir bilgi alamadıklarını belirtiyor.
Davanın açılması ile gizliliğin kalktığını ancak, dosyada sanıklarla ilgili elle tutulur bir delile rastlayamadıklarını ifade eden Yapıcı, “Türkiye’deki çözüm sürecini bitiren bir olaydan bahsediyoruz. Bu nedenle önemli bir dosya… Gizlilik kalktıktan sonra sanıklar hakkında dava açıldı ve bizde dosyadaki delil ve iddiaları böyle görebildik” diye anlattı.
İhbar üzerine tutuklandılar
Polislerin ölümünden sorumlu tutulan sanıkların olaydan sonra yapılan bir ihbarla tutuklandıklarını belirten avukat Yapıcı, “Olaydan bir gün sonra polise ihbar geliyor. İhbar eden kişi, ‘Ben olayı kimin yaptığını biliyorum. Naci Aydın, Ömer Kılıç, Hasan, Hüseyin Aydın bunlar olayı gerçekleştirmiştir’ diyor. Ancak biz dosyada ihbar edenin kim olduğunu, ihbar tutanağını göremedik.
İşkence iddiası
Soruşturma aşamasında müvekkillerinin ifadelerine bile alınmadıklarını, avukatlar olarak kendilerinin de hakarete maruz kaldıklarını belirten Yapıcı, “Müvekkillerimize 1980’lerde bile yapılmayacak, akla alınmayacak işkenceler yapıldı. O dönem dayak boyutunda bir işkence vardı, şimdi ise cinsel istismar boyutunda bir işkence yapıldı.
Ömer ve Hasan Aydın kendilerine filistin askısı ve iple bağlayarak bir kuyuya bırakma gibi işkencelere uğradıklarını söylediler. Sanıklardan Ömer Kılınç olay saatinde burada değil. Olay gününde 5-6 saat öncesinde iki kişi ile Elazığ’a gidiyor. Suruç katliamında yaşamını yitiren bir arkadaşının cenazesine yetişmeye çalışıyor. Kılınç’ın olay günü Urfa dışında olduğu, Diyarbakır çıkışında bir dinlenme tesisinde yemek yerkenki görüntüleri, HTS kayıtları mevcut ama ‘Sen olayı organize etmişsin, polislerin bulunduğu binanın karşısına geçmişsin orada keşif yapıp bu insanları getirip, polisleri öldürmüşsün’ suçlaması var. Peki ya mevcut delil var şüpheden sanık yararlanır. Şüpheden sanığı yargılıyorsun. Sözlü beyanla insanları tutukladılar”.
Aynı isimli başka biri tutuklandı
Dosyadaki karmaşa bununla da sınırlı kalmamış. İhbarcının, ismini verdiği kişi yerine de, aynı isimli başka bir kişi tutuklanmış. Avukat yapıcı bu durumu şöyle anlatıyor; “İhbar’da ‘Polislerin bulunduğu evin kapısını açan Naci Aydındır. Babası anahtarcıdır. Babası anahtarcı olduğu için evin anahtarlarını kolay bir şekilde yapmıştır. Evin içine böyle girmiştir’ deniliyor. Ceylanpınar’da iki Naci Aydın var. Biri babası anahtarcı olan Naci Aydın, diğeri HDP mitinglerinde çalışan, sunuculuk yapan Naci Aydın var. Ancak babası anahtarcı olan Naci Aydın değil diğeri tutuklanıyor. Ve bu çocuğa ‘Sen anahtarı babandan aldın’ denilerek ağır işkenceler yapılıyor. Naci Aydın, her ne kadar da ‘Benim babam anahtarcı değil’ dese de fayda etmiyor. Kolluk babası anahtarcı olan Naci Aydın’ı buluyor ama karakola getirip ifadesini almaya zahmet etmiyorlar”.
İhbarcıyı, savcının araştırması gerekirken, avukatlar olarak kendilerinin bulduğunu söyleyen Yapıcı, çarpıcı bir bilgiyi de paylaşıyor; “Savcı, soruşturma aşamasında müvekkillerimize, ‘Şu saatte, şuradan yapılan ihbar’ diyerek sorular yöneltti. İfade sırasında elde ettiğimiz araştırmalar sonucunda ihbarın Ceylanpınar’dan yapıldığını tespit ettik.
Görüntüler mahkemede
Ceylanpınar’dan PTT önünden arama yapılıyor. Ceylanpınar küçük bir yer ve ikili ilişkilerden biz kamera kaydını aldık. Kişiyi tespit ettik. Arama saati, oradan çıkış saatini. İhbarcının olaydan bir hafta önce Ceylanpınar’da olmadığı, olaydan hemen sonra Ceylanpınar’a gelmesi oldukça tuhaf. Urfa’nın merkezinde oturan birinin, bu cinayeti nasıl bildiği sorgulanmıyor. Biz bu kişi ihbarı yapmışsa olayı da biliyordur diyoruz. PTT’de ihbar yapan kişinin görüntüleri mahkemeye teslim ettik. Savcının soruşturma aşamasında yapmadığı araştırmayı biz yaptık. İhbarcının HTS kayıtlarının istenmesi ve mahkemeye çağrılmasını talep ettik ancak talebimiz reddedildi”.
“Fail biliniyor ama yeni fail yaratıldı”
Türkiye’de cenazelerin gelmesine, barış umutlarının yok olmasına neden olan bu olayda sorulara her defasında yenileri ekleniyor. Avukat Yapıcı, polislerin öldürüldüğü evde faillere dair hiçbir ize ise rastlanmamasının da şüphe verici olduğunu belirtiyor. Avukat Yapıcı, asıl failin bilinmesine rağmen deliller olmadan ihbar üzerine fail yaratıldığını söyleyerek, “Seçim döneminde HDP adına faaliyet yürüten kişilerin tutuklandı. Ama olayla ilgili İçişleri Bakanlığı, Urfa Valiliği’nin yaptığı açıklamalar var. ‘Suriye tarafından gelen 3 kişinin bu olayı yaptığı, polislerin silah ve kimliklerini alarak kaçtığını’ söylüyor. Silahın, kimliğin kim de olduğunu biliyorsun. Olayla ilgili bağlantısı olmayanları tutukluyorsun”.
Çözüm sürecinin bitmesine yol açan çatışmaların fitilini, bu cinayet ateşlemişti. Ancak cinayetle ilgili sorular, dosyadaki eksikler nedeniyle şimdiye kadar cevap bulamadı. Olayla ilgili dava açılsa da sanık avukatlarının tespit ve şüpheleri davada faillerin yakalananlar olmadığı yönünde…