2010-2012 yılları arasında devlet ve PKK arasında temas kurulması için aracılık yapan Kürt siyasetçi Mehmed Emin Pencewini 2010-2015 yılı Mart ayına kadar görüşme trafiğinin iyi gittiğini, Türkiye ve PKK’nin sürecin ilerlemesi için olumlu adımlar attığını savundu.
Kürdistan Bölgesi’nin çözüm süreci konusunda kilit rol oynadığını ve tarafları bir araya getirmeye çalıştığını belirten Pencewini “Biz süreçte yerimizi aldık, daha sonra Oslo görüşmeleri başladı. Neçirvan Barzani, Türkiye hükümetinden Öcalan’la İmralı görüşmelerinin başlaması için ricada bulundu. Neçirvan Barzani’nin aracılığı ile Türkiye hükümeti arasında böyle bir kanaat oluştu.” dedi.
Oslo görüşmelerinin içerisinde kendisi ve Celal Talabani’nin olduğunu ifade eden Pencewini, o dönemlerde PKK’nin sürecin Abdullah Öcalan tarafından yürütülmesini istediğini, hükümetin ise süreci KCK tarafından yürütülmesini istediğini ifade etti.
Öcalan ile KCK arasındaki sorunların iyileştirilmesinin de gündeme geldiğini ifade eden Pencwini, “Yine de KCK, sürecin İmralı’yla başlaması konusunda ısrarcıydı. Burada Neçirvan Barzani önemli bir rol oynadı ve AKP yöneticilerinin KCK ve İmralı ile çözüm masasına oturmasını sağladı. Neçirvan Barzani’nin çabalarının ardından hem Öcalan’la, hem de Kandil’le görüşmeler başladı. Maalesef şuan süreç boşa çıkarıldı ve süreç adına hiçbir şey kalmadı” şeklinde konuştu.
PKK’nin strateji değişikliğine gittiğini ve savaşın daha uzun süreceğini savunan Pencewini, çatışmaların Türkiye’nin batısına da sıçrayacağını ifade ederek, PKK’nin de, Türkiye’nin de bu savaştan zarar gördüğün belirtti.
Güney Kürdistanlı heyetlerin Türkiye ile yaptığı her görüşmede PKK ile Türkiye arasındaki savaşın konuşulduğunu belirten Pencewini “Bugüne kadar Türkiye ile yapılan her görüşmede Türkiye ile PKK arasındaki çatışmalar konuşuluyor. Kürd liderler, bu savaşın son bulması adına her fırsatta bu savaşı gündeme getiriyor. Her görüşmede PKK ile Türkiye arasındaki savaş hali gündeme getiriliyor. Başkan Mesud Barzani, Başbakan Neçirvan Barzani, YNK liderleri ve yöneticileri Türkiye’yle yaptıkları görüşmelerde sorunun diyalogla çözülebileceğini ve PKK ile masaya oturularak savaşın son bulacağını belirtiyor.”
Kürdistan Bölgesi yetkililerin PKK Lider Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması için birçok görüşme yaptıklarını belirten Pencewini, Türkiye’nin Celal Talabani ve Neçirvan Barzani’den İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşmeleri talebinde bulunduklarını belirtti.
Pencewini görüşme isteğiyle ilgili olarak: “Bir Türkiye ziyaretinde Celal Talabani’ye sonrasında da Neçirvan Barzani’ye de Öcalan’ı ziyaret etmesini rica etmişler. Talabani, şu yanıtı vermiş,’ben Irak Cumhurbaşkanıyım. Nasıl olur da hapiste Öcalan’ı ziyaret edebilirim? Bir otele getirin, bütün basın da halk da onu görsün. O zaman gelip Öcalan’ı görebilirim’ duyduğum kadarıyla Neçirvan Barzani de böyle bir yanıt vermiş ve Öcalan’ı hapiste ziyaret etmesinin doğru olmayacağını belirtmiş.” ifadelerini kullandı.
Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar Çözüm Süreci’nin yolunda gittiğini belirten Pencwini, şöyle sürdürdü: “ Her şey yolunda gidiyordu. Mutabakattan sonra her şey bozuldu. Hatta metinde eksiklikler var, bunu eleştirmiştim. Yazılması gereken birçok şey göz ardı edilmişti. PKK’ye de söylemiştim. Televizyonda da bunu dillendirmiştim. Erdoğan süreci sonlandırdı. Eğer Erdoğan böyle devam ederse devam ettirdiği siyaset onun da sonunu getirecektir. Yani darbe olma olasılığı da mümkündür. Üstelik tüm siyasi taraflar Erdoğan karşısında birlik olabilirler. ABD de, Avrupa da Erdoğan’a karşı, Erdoğan, Sünni İslam imrapatorluğu hayali kuruyor. Ne İran, ne İsrail, ne ABD, ne de Avrupa buna izin vermeyecektir.”
ABD ve AB’nin Erdoğan’ın izlediği siyasetten memnun olmadığını belirten Pencwini, ABD ve Avrupa ülkelerinin Türkiye ile PKK arasında yaşanan çatışmalara yaklaşımlarına ilişkin de şunları ifade etti: “Ne ABD’nin, ne de Avrupa ülkelerinin PKK’ye karşı yürütülen operasyonda Türkiye hükümetine destek veriyor. Bu savaş, onların da çıkarına değil. ABD de savaşın son bulması ve PKK ile Türkiye’nin bir an önce çözüm masasına oturması için çaba gösterdi. ABD Konsolosluğu’nun da bu anlamda çağrıları olmuştu. PKK konsolosluğuna ‘savaş tek taraflı olarak sona ermez’ demişti. PKK bugüne karşı 15 kez tek taraflı olarak ateşkes ilan etti, fakat Türkiye hükümeti sürekli buna karşı çıktı. PKK NATO, BM, ya da ABD’nin devreye girmesini ve savaşın son bulması için mekanizmalarını harekete geçirmesini istiyor. Fakat Türkiye buna da karşı çıkıyor. Bu da Türkiye’nin 90’lı yıllara geri dönmesi anlamına geliyor.”
PKK’nin bir güç olduğunu ve şehirlere karıştığını söyleyen Pencwini, “PKK’yle görüşülmesi gerekiyor. Güneyli yöneticiler, bu meseleyi bu şekilde Türkiyeli yöneticilere aktarıyor. Erbil, sorunun çözülmesi için bugüne kadar kendi misyonunu yerine getirmeye çalıştı. Şuan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin önde gelenleri çok mağrurlar” dedi. Savaş başlamadan önce Erdoğan ve AKP temsilcilerinin farklı bir yaklaşıma sahip olduklarını aktaran Pencwini, AKP’li yöneticilerin televizyon kanallarında “ya silahlarını bırakın, ya sınırlarımızın dışına çıkın, ya teslim olun, ya da sizi tamamen yok edeceğiz” cümlelerini kullandıklarını ve bu durumun sorunu derinleştirdiğini açıkladı. Bu dilin çözümün ve barışın dili olamayacağını, devletin bu dili terk etmesi gerektiğini belirtti.
Batı Kürdistan\'da yaşanan gelişmeleri ve Kürdistan Bölgesi’nin hazırlandığı bağımsızlık referandumunu değerlendiren Pencwini, şöyle dedi: “Rojavalı Kürdler hem rejimin, hem de IŞİD’in karşısında durdular. Bu ispatlandı ve artık kabul edilmesi gerekiyor. Artık federasyonu da ilan ettiler. Eğer federasyon bir yıl daha kalırsa, bölgesel güçler Kürdistan’daki bu federasyona zarar veremeyecekler. O zaman Türkiye, istemese de PKK’yle çözüm masasına oturmak zorunda kalacaktır. Çünkü burası statü sahibi bir yer olacaktır. Şimdi Güney Kürdistan’da Mesud Barzani ve PDK, referandum hazırlıkları yapıyor. Referandumun ardından bağımsızlık için çalışmalar hızlandırılacak. Bu da Kürdistan’ın ekonomik özgürlüğü anlamına geliyor. Hem gaz, hem petrolümüzü kendimiz satacağız. Bağımsızlık ile kendi halkına hizmet edilecek. Biz Kürdler Ortadoğu’da hem zengin hem de stratejik bir devlet olacağız.”