ABD Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz ay ani bir kararla Suriye sınırından birliklerini çekmesi sadece Türkiye'nin sınır ötesi operasyonuna yol açmadı, aynı zamanda ABD Özel Temsilcisi James Jeffrey'in, Türkiye ile bölgeyi kontrol eden Kürtlerin bir arada olmaları ve Washington'ın müttefikleri olarak kalmaları için bir yol bulma ihtimalini de ortadan kaldırmış görünüyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz ay ani bir kararla Suriye sınırından birliklerini çekmesi sadece Türkiye'nin sınır ötesi operasyonuna yol açmadı, aynı zamanda ABD Özel Temsilcisi James Jeffrey'in, Türkiye ile bölgeyi kontrol eden Kürtlerin bir arada olmaları ve Washington'ın müttefikleri olarak kalmaları için bir yol bulma ihtimalini de ortadan kaldırmış görünüyor.
Baştan itibaren Jeffrey ABD'nin Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (DSG) ile ilişkilerinin Suriye'de IŞİD'i yok etmedeki çıkarları göz önüne alındığında daima taktiksel ve işlemsel olduğunu söyledi.
Ocak ayında özel elçi olarak atandıktan sonra Jeffrey sürekli olarak ABD'nin PYD ve silahlı kolu YPG'nin, PKK ile arasında bir ilişki bulunduğunu kabul ettiğine dair Türkiye'yi ikna etmeye çalıştı.
Alman Marshal Fonu'ndan Nicholas Danforth'a göre 'Jeffrey'nin yönetimindeki politika yapıcılar ABD ile YPG arasındaki ilişkilerle ilgili Türkiye'nin endişelerini gidermeye çalıştı. Türkiye'ye göre işbirliği endişe kaynağı idi.' Danforth, “ABD'nin teknik yardımda bulunmayı sürdürmesi Türkiye için göze çarpan stratejik bir endişe idi” ifadelerini de kullanıyor.
“Türkiye YPG'yi sınırdan kaldırmak istemedi, ABD destekli bir Kürt otonomisini durdurmak istiyordu” diyen Danforth, “ABD Başkanı aynı fikirde değilken, Ankara’nın ABD’nin Suriye’de kalmasını istediği varsayımı üzerine Türkiye'ye artan tavizler sunmanın sürdürülemez olduğu kanıtlandı” şeklinde konuşuyor.
Türk-ABD anlaşmasının bir parçası olarak DSG'nin güçlerini ve ağır silahlarını sınırdan uzaklaştırmasının Türkiye'yi muhtemel bir saldırıdan uzak tutacağı düşünülüyordu.
Fakat ABD Başkanı Trump'ın ABD güçlerini Türkiye sınırından çekeceğini açıklamasından üç gün sonra 9 Ekim'de Türkiye ve desteklediği İslamcı gruplar DSG'ye karşı bir saldırı başlattı, yüzlerce kişiyi öldürdü, onbinlerce kişiyi yerlerinden etti.
Bu durum bazılarınca Jeffrey'nin politikalarının Türkiye'ye yaradığı ve hatta bu durumun ABD'nin Kürt müttefiklerine ihanet etmesine yol açtığı şeklinde yorumlandı.
Kürt uzmanlardan Herem Kerim, “Kürtlere muamelesine bakıldığı zaman James Jeffrey'in çabalarının Türkiye'nin çıkarları ile doğru orantıda olduğunu düşünmemek mümkün değil” diyor.
“Sadece SDG liderliğini karanlıkta bırakmakla kalmadı aynı zamanda Türkiye'nin işgalinden önce onları, savunma yapılarını ortadan kaldırmaları ve ağır silahlarını sınırdan uzaklaştırmaları konusunda da ikna etti” diyen Kerim, Jeffrey'in isteyerek ya da istemeyerek Türklerin ne planladığı konusunda iletişim kuramadığını ve bunun da onu suç ortağı durumuna getirdiğini belirtiyor.
Kürt haber ajansı Rudaw'ın Washington büro şefi Namo Abdulla da Jeffrey'in hareketlerinin ihanet olarak değerlendirilebileceği sonucuna varıyor. Abdulla, “Jeffrey müteaddit defalar açıktan ABD'nin Türkiye'nin saldırması durumunda DSG'yi koruyacağına söz verdi” dedi.
Jeffrey 25 Mart'ta bu güvenceleri bir basın toplantısında tekrarlamıştı.
Jeffrey, “Türklerle, onların endişelerini giderme konusunda çalışıyoruz ki, bu tür DSG'ye yönelik tek taraflı bir eylemi biz ve Başkan Trump onaylamıyor” dedi.
1 Ağustos'ta da Jeffrey, muhtemel bir Türk saldırısı ile ilgili olarak, “Türklerle, Kürtlerin korunması ya da bir işgalin durdurulması konusunda bir görüşme yok, çünkü bir işgal görmüyoruz” demişti.
Ayrıca Suriyeli Kürtler bölgede bulunan küçük bir ABD birliğinin tıpkı bir nükleer silah gibi caydırıcı olduğunu da düşünüyordu. Abdullah, “ABD bu güçleri aktifleştirmeye bile gerek duymayacaktı. Diğer bir tabirle, ABD yollarını açmadan Türkler buraya saldırmaya cesaret edemezdi” diyor.
“ABD birtakım müşahhas koruma güvenceleri vermeseydi Suriye Kürtleri savunma hatlarını kaldıracak kadar aptal değiller” şeklinde konuşan Abdulla, Jeffrey'nin Suriyeli Kürtlere ihanetin parçası olduğuna çok az şüphesi olduğunun altını çiziyor.
Kerim'e göre ABD'nin eski Suriye özel temsilcisi Brett McGurk Kürtlerle bir güven oluşturmak için uzun bir süre özenle çalıştı, ancak Jeffrey sorgulanabilir yaklaşımıyla bu güveni yok etmeyi ve aynı zamanda ABD'nin bölgedeki çıkarlarına ciddi bir zarar vermeyi başardı.
2008-2010 yılları arasında ABD'nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Jeffrey, diplomatik kariyerine 1977'de başladı. Kerim'e göre onun Türkiye'deki görevi Türklerle Kürtler arasında tarafsız kalmasını zora soktu.
Seleflerinin tersine Jeffrey tıpkı Türkiye gibi YPG ile PKK arasında bir fark olmadığını tekrarladı. İki grubu bir tutmanın tehlikeli bir yaklaşım olduğunu söyleyen Abdulla, bu söylemin SDG'yi de kendisi için harici bir tehdit olarak algılayan Türkiye'nin söyleminin altyapısını da oluşturduğunu öne sürüyor. Abdulla, “YPG, Türkiye'ye saldırmak için muhtemelen PKK'den emirler almayacak” diyor.
Abdulla az nüfusun olduğu dağlık bölgeleri kontrol eden PKK'nin tersine YPG'nin ailelerinin de yaşadığı büyük kentleri yönettiğini belirtiyor ve ekliyor: “Suriyeli Kürtler, bir NATO üyesi olan Türkiye'ye saldırmanın kendi sonları anlamına geleceğini biliyorlar” diyor.
Bağımsız Ortadoğu uzmanlarından Kyle Orton, Türk hükümeti ABD'de pek çok temas noktasını kaybetmiş ve ABD bürokrasisi tarafından oldukça şüpheli karşılanıyorken akıcı bir Türkçe konuşan Jeffrey'in Ankara'da dürüst bir arabulucu olarak görüldüğüne işaret ediyor.
PYD ile PKK arasında benzerlikler kuran Jeffrey, Orton'a göre aynı zamanda ABD'nin PYD ile ilişkilerini bozmak da dâhil Ankara-Washington ilişkilerinin onarılması için uzun bir mücadele de sergiledi.
Orton'a göre, Amerikan bürokrasisi Trump'ı askerlerini Suriye'den çekme kararından vazgeçirmeye çalışırken, Jeffrey'in ise ABD ile YPG'nin ilişkilerinin tek bir amacının bulunduğunu, bunun da IŞİD'i mağlup etmek olduğunu, kamuoyunun önünde de Washington'ın devlet olmayan aktörlerle kalıcı ilişkileri bulunmadığını belirtmişti. Orton, PKK ve taraftarlarının çocuk olmadığını fakat her şeyden öte ABD ve Batı'ya güvenmeyen, onları sevmeyen daha katı devrimciler olduğunu aktarıyor.