Eskerê Boyîk: Êzîdî toplumu Kürdistan´ın bağımsızlığı için herkesten çok çaba harcamalıdır

Êzîdîlerin ekmeği helaldir. Tarih boyunca Êzîdîlerin onurlarıyla oynamaya kalkanlar, hayır görmemişlerdir. Êzîdîlerin köklerini kurutmaya, onları yok etmeye çalışanlar, kendileri yok olmakla yüzyüze kalmışlardır.

28.05.2017, Paz - 07:25

Eskerê Boyîk: Êzîdî toplumu Kürdistan´ın bağımsızlığı için herkesten çok çaba harcamalıdır
Haberi Paylaş

Şengal soykırımın üzerinden geçen üç yılın ardından, sorunun çözümü ve Êzîdî toplumunun geleceğinin belirlenmesi konusu siyasetin gündemine oturdu. Bu ağır ve büyük katliamın, acı ve yıkımın, büyük kayıpların yanında, çözüm açısından kimi olumlu yol ve yöntemler de ortaya çıktı.

Hepimiz, tüm insanlık alemiyle birlikte, 03.08.2014´de, dinsiz-imansız İslamî DAÎŞ´in, bazı Müslüman devlet, güç ve kurumların yardımıyla, suçsuz-günahsız şengallî Êzîdîlere yaşattığı bu sınır tanımayan trajediye tanıklık ettik. Bütün herşey gözlerimizin önünde yaşandı. Dünya tüm bu vahşete kendi gözleriyle tanıklık etti, Şengal soykırımı Êzîdîleri yok olmanın sınırına getirdi. Êzîdîler, ellerinde kalan bir avuç ata toprağını bile kaybetmekle karşı karşıya kaldılar.

Êzîdîlerin ekmeği helaldir. Tarih boyunca Êzîdîlerin onurlarıyla oynamaya kalkanlar, hayır görmemişlerdir. Êzîdîlerin köklerini kurutmaya, onları yok etmeye çalışanlar, kendileri yok olmakla yüzyüze kalmışlardır.

Êzîdîler o cehennemden alınlarının akı ve onurlarıyla çıkmasını bildiler, ama Îslam adına kılıçlarının ucunu Êzîdîlere yöneltenler rezil oldular...

Zorlu tarih, Êzîdîleri zorlu yaşama da alıştırdı. Bu yara yeni değil, binlerce yıllıktır. Êzîdîler tüm zorluklar karşısında dayanıklı ve güçlüdürler... Son yıllarda insanlık alemi (hem iyi hem de kötü niyetliler) bu gerçeğe tanıklık etti.

… Bu KATLİAM, tarih boyunca İslam egemenlerinin Êzîdîlere yönelik olarak gerçekleştirdikleri yüzlerce soykırımdan biriydi. Bu seferkinin farkı şuydu: Dünyadaki özgürlük yanlısı güçler bu barbarlıktan çabuk haberdar oldu, Kürt halkı da daha önceki hatalarından ders çıkardı ve bu barbar ve vahşileri inlerinde boğdu. Êzîdîler, daha önceki „ferman“larda yalnız, yaralı, acıları ve yaralarıyla, çaresiz, yardımsız, desteksiz kalırlardı; kimse bu haksızlık ve barbarlıklardan haberdar olmazdı, kimse haksız ve suçlu ilan edilmezdi... Bu kez farklı oldu...

Hepmiz neler olduğunu, Şengal´in, Şengallilerin, Êzîdî toplumunun durumunu biliyor muyuz?

Uzun bir süredir herkes, Musul savaşının sona ermesi, bu bölgenin DAÎŞ pisliğinden temizlenmesi umudunu taşıyor, ki Şengal sorunu da Musul sorunuyla birlikte çözüme kavuşacak.

Büyük devletler, uluslararası kurum ve kuruluşlar, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Merkezi Irak Hükümeti´yle birlikte Êzîdî sorununa bir çözüm bulmak istiyorlar. Êzîdî grupları da bu konuya aktif olarak dahil oluyorlar. Êzîdîlerin kendi toplumlarının sorunlarına sahip çıkmaları, eskisi gibi sorunu sahipsiz ve „başkalarının insafına“ bırakmamaları iyi bir şey. Ancak kötü olan şu ki, bu sorunda Êzîdî grupları arasında bir birlik ve tekseslilik yok, birbirlerine karşılar. Toplumu yönlendirecek, olgun, kadri-kıymeti bilinen, dini-toplumsal, siyasal bir önderlik yok. Her kalkan arkadaşlarıyla birlikte bir grup oluşturmuş ve onu bu yaralı toplumun başına bela etmiş durumda. Hepsinin arkasında kendi çıkarlarını koruyan devlet ve güçler var. Hepsi de güçlü medya organlarına sahipler ve birbirlerinin aleyhine toplantı ve konferanslar düzenliyorlar; toplumu parçalayıp karşıt gruplara bölmüşler. Açık ve gizli yöntemlerle uluslarası güçlere ulaşıyorlar. Hatta Êzîdîlerin düşmanlarıyla bile işbirliği yapıyorlar. Êzîdîler arasında, canlarını feda edenlerin adları da kullanılarak, birbirleri aleyhine birlik karşıtı propaganda yürütüyorlar.

Bir hata, Êzîdîlerin geleceğiyle ilgili olarak sorunun yanlış çözümüne, yeni bir katliama, tarihi bir yanlışa neden olabilir ve herşey kaybedilebilir, binlerce şehidin kanı, gözyaşı ve çektikleri acılar boşa gidebilir.

Bu konu ve sorundan uzak durma kararı almıştım.

Kimi Êzîdî grupları arasında asalet ve benzeri değerler yitirlmeye başlanmış; ne büyüğe saygı ve hürmet kalmış, ne bilgelik, ne kadir-kıymet, ne de utanma duygusu. İnsani ve moral değerler tanınmıyor. Herhangi biri, bu grupların istek ve düşüncelerine uygun olmayan bir şey söylediğinde, hemen saygısız terimlerle, sağdan-soldan topladıkları „müritlerini“ o kişiye saldırtıyorlar. Kimse, kendisininki dışında bir fikir duymak istemiyor, farklı fikirlere tahammül edilmiyor. Sen eğer onların istedikleri gibi konuşmuyorsan, onların ve Êzîdîliğin düşmanı olarak itham ediliyorsun. Televizyonlar da onların ve sahiplerinin. Tarafsız Kürt televizyonları yok. Onların televizyonlarının kapıları sana kapalı.

Tarafsız olduğum için, tüm medya organları bana kapalı. İzleyici-dinleyiciye, okura ulaşabileceğin, fikirlerini onlara ulaştırabileceğin tarafsız bir iletişim olanağı; TV, radyo, gazete yok. Geriye bir tek facebook kalıyor.

Kendi toplumumun kaderinin sözkonusu olduğu bu tarihi süreçte, bir yazar olarak, bu sorun karşısında kayıtsız kalamam, fikirlerimi açıklamaktan kaçınamam.

Son 20-25 yıl boyunca, Êzîdî toplumu arasında, tarih, kültür, inanç, demografi, toplumsal sorunlar ve Êzîdîliğin diğer sorunlarıyla derin bir biçimde ilgilendim; önde gelen ve sözü dinlenen Êzîdî yönetici, dindar, bilge, aydınlarıyla bir araya geldim, Êzîdîliğin sorunlarıyla ilgili olarak onlarla derinlemesine görüş alış-verişinde bulundum. Bilgilerim ölçüsünde, bu toplumun Kürdistan´ı sömürgeleştiren devletlerin haklarıyla tarihsel ilişkileri, Êzîdîlere komşu olan halk, din ve inançlar, „fermanlar“, bu „ferman“ ve soykırımların gerekçe ve nedenleri konusunda araştırmalar yaptım ve bu düşünce ve çalışmalarım, yalnızca kişisel çıkarlar, ulusal veya dini duygular, ya da Şengal ve Êzîdî toplumunun uğradığı haksızlıklara duyduğum öfke nedeniyle yapılmış değiller.

Açıktır ki, Kürdistan´ı sömürgeleştiren devletlerin; Farslar, Türkler, Arapların bu sorunla ilgili olarak çıkarları sözkonusudur. Onların derdi Êzîdîler değil; /Êzîdîler bu nedenle de güçlenemiyorlar/ onların dertleri, çıkarları, bir biçimde Kürdistan´ı egemenlikleri altında tutmak, Kürtlerin ülkesindeki paylarını arttırmak, Kürt halkı arasına nifak tohumları ekmek, halkı parçalamak ve Güney Kürdistan´ın bağımsızlığını engellemektir. Kendilerini Êzîdî dostu gibi gösteren kimi komşular da, Êzîdîlere, kendi uluslarına karşı olmaları yönünde propoganda yapıyorlar ve onlar Êzîdîler için düşmandan daha tehlikelidirler... Herkes, Şengal ve Êzîdîlerin sorunlarının kendi çıkarları doğrultusunda çözümünü istiyor. Eğer her Êzîdî, Êzîdîlerin yararına ve net bir bakış açısıyla etrafına bakarsa ve öyle düşünürse, tüm bu çıkarları görür.

Kürt güçleri de, ulusal çıkarları çok fazla dikkate almadan, gündelik çıkarlar ve birbirlerine olan kinlerini öne alarak Êzîdîlerin kaderiyle oynuyorlar.

Bu güçlerin tamamı Êzîdî grupları arasında aktiv olarak çalışıyorlar, Êzîdî gruplarının birçoğu da onlarla hareket ediyorlar, onlara bağlılar, onlardan yardım alıyorlar ve onların istem ve çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar.

Tarih boyunca Arap halifelerinin, Acem şahlarının, Osmanlı sultanlarının amacı Êzîdîlerin köklerini kurutmak olmuştur. Tarihsel olaylar, soykırım ve fermanlar buna tanıktır. 21. yüzyılda bu tür vahşetlerin bir daha yaşanmayacağı kanısındaydık, ama gördük ki İslam alemi DAÎŞ´i kurdu ve bin yıl öncesinde olduğu gibi kılıçlarının ucunu, ilk olarak Kürdistan´a, Êzîdîlere çevirdi.

Eğer öyleyse, hangi Êzîdî, hangi Êzîdî grubu Êzîdîlerin kaderini bu devletlere bağlarsa, hangi grup kendi çıkarları doğrultusunda bu devletlerin sözlerine „inanıyorsa“, düşmanın elindeki silah oluyor, Êzîdîleri yeni bir yok olmanın eşiğine getiriyor demektir.

Kimi Êzîdî gruplarının yönleri dışarıya dönüktür.

Êzîdîleri kendi toraklarından koparmak, dünyanın farklı yerlerine dağıtmak istiyorlar.

Son 30-40 yıldır Êzîdîler yönlerini Avrupa ülkelerine, Rusya´ya, Amerika´ya, Avustralya´ya çevirmiş, dünyaya yayılmış durumdalar. Bu devletlerin demokratik yasa ve kararları çerçevesinde, temel insan haklarının korunması sayesinde Êzîdîler için normal yaşamın koşulları oluşuyor. İnançlarından dolayı kimse Êzîdîlere baskı yapmıyor, iş olanakları var, ekonomik durum da fena değil. Ancak buralarda da dil, inanç, örf-adet, karakter, kişilik, geleneksel bayram ve törenler, foklor yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Êzîdîler bu devletlerin vatandaşları oluyor. Bu devletler ne kadar demokratik olsalar da, Êzîdîliğin her türden korunma istemlerini yerine getiremiyorlar... Her devlet, ülkesine gelen göçmenleri entegre etmek ve kendi halkıyla kaynaştırmayı amaçlar... Sonuç olarak, erimek yok olmaktır. Erimek; hoş bir yok olma. Yok etmenin kılıcı, kaybolmanın şekeri oluyor.

Toprağından, ülkesinden, köklerinden kopan bir halkın sonu yok olmaktır. Öyleyse Êzîdîler Şengal ve Şêxan´ı gözbebekleri gibi korumak zorundalar. Onlar giderse, Êzîdîlik de kalmaz.

Açık olan bir şey var; Şengal sorununun çözümü için iki yol öneriliyor: Ya Irak devletinin sınırları içinde Bağdat-Arap egemenliğinde kalmak, ya da Kürdistan Bölgesi´ne dahil olmak.

Êzîdîleri Bağdat egemenliğine yönlendirmek, en yanlış ve tehlikeli yoldur. Irak bir Arap ülkesidir, devletin temeli Şeriat ve İslamdır. Êzîdîlerle onların ortak hiçbir yönleri yoktur; ne dil, ne ülke, ne folklor, ne karakter, ne tarih, ne temel, ne kan. Tarihte onlar Êzîdîlere yalnızca ferman uygulamışlardır. Böylesi bir durumda Şengal Ermenilerin Karabağı olacaktır. Bu yanlışın düzeltilmesi de uzun yıllara ve birçok kurbana mal olacaktır. Sovyet devletinin kuruluş yıllarında, komünistler ve kimi komşu devletler, Sovyet devletinin çıkarları gereği, Karabağ´ı Azerbaycan egemenliğinde bıraktılar. Doğrudur, Sovyet devletinin karar ve kuralları, tüm Sovyet cumhuriyetlerinde ve Moskova´nın denetiminde eşit ve geçerliydi. Ancak dil ve kültürler bir ve aynı değildi. 65-70 yıl içinde, Karabağ´ın Ermeni halkı, Bakü´nün egemenliği altında her türden haksızlığa uğradı, ezildi. Karabağ´daki Ermeni okulları için ders kitapları bile Ermenistan´dan gönderiliyordu. Onlar için yapılan kültürel çalışmaların birçoğunu da Ermenistan gerçekleştiriyordu. Gençler okumak için Ermenistan´a geliyorlardı. Ermeni dilinin gelişmesinin önüne engeller çıkarılıyordu, Ermeni tarihi ve kültürü ile ilgili araştırmalara izin verilmiyordu. Bakü, Karabağlı Ermenilerin her türden kültürel çalışmalarına, kendi çıkarları doğrultusunda, eritme gözüyle bakıyordu. Şimdi de, bu tarihi yanlışlığın düzeltilmesi için Karabağ´da ne kurbanlar verildiğini görüyoruz.

Kızıl Kürdistan´ın tarihi de değerli bir örnektir. Onlar bu „Kürdistan“ı kundaktayken boğdular.

Şengal´de, Êzîdîlerin diliyle yani Kurmancî bir yönetim yoktur. Dil, eğitim, alfabe tümden Arapçadır. Okulların tümü Arapçadır. Bugüne kadar da, Arapların siyasi, dini ve tarihi edebiyatında Êzîdîlik Müslümanlığın bir kolu olarak değerlendiriliyor. Êzîdîler Arap olarak görülüyor.

Birinci Dünya Savaşı´nın üzerinden hemen hemen 100 yıl geçti. Irak devleti oluştu. Güney Kürdistan´la birlikte Şêxan ve Şengal de Bağdat´ın egemenliğinde kaldı. O günden bu yana Musul bir Arap şehri oldu. Her ne kadar Araplarla inançları bir olsa da (milyonlarca) Müslüman Kürt, insani hakları için savaşıyor... Kürt halkı, bir bütün olarak 1400 yıllık Arap zulmünden kurtulamıyor, peki biz, birkaç bin Êzîdî ne yapalım? Bu yüz yıl içinde Bağdat, kötülük, viran ve harap etme, yıkım dışında, Şengal´in imarı, Şengallilerin mutluluğu, Êzîdîlerin dil, kültür ve kimliklerinin korunması için ne tür bir iyilik yaptı?

Bağdat´a bağlanması, Şengal´in Araplaştırılması anlamına gelir.

Güney Êzîdîlerinin kadim toprakları iki parça olur. Şengal, Şêxan ve Lalişa Nûranî birbirlerinden koparılır.

Bu 1400 yıllık tarih boyunca Êzîdîlere yönelik fermanların birçoğunun Bağdat ve Musul´dan başladığını söyleme gereği duymuyorum.

Yüzyıllar boyunca „Êzîdî“ adı yerine „dasinî“ kullanılıyordu.

„Kara öküz derisini değiştirmez.“

Êzîdîlerin yaşadıkları yerler, Şengal, Êzdîxan, özel bir statüyle, onların ülkesidir, ata-baba toprakları, Kürdistan´dır. Kürdistan, ne kadar Müslüman Kürtlerin ülkeleriyse, bin kez daha fazla Êzîdîlerin yurdudur. Kürdistan´ın her taşında Êzîdî vatandaşların kanı var. Êzîdîler, dilleri, kültürleri, şarkı ve dansları, folklorlarıyla bu toprak ve suyun evlatlarıdırlar, ruhları, düşünceleri, iman ve ibadetleri, şirin Kürtçeleriyledir. Êzîdîler, hangi ülkede olurlarsa olsunlar, sabah uyandıklarında, dualarını atalarının Kurmancîsiyle yaparlar, Tanrılarıyla Kurmancî konuşurlar. Êzîdîleri ülkelerinden koparmak isteyenler, Êzîdîlerin dostu değiller, Tanrının yüce katında da büyük bir günah işliyorlar. Acaba, Şîxadî döneminde Êzîdî inancının dili neden Kurmancî olarak kaldı? Acaba, o dönemde Êzîdîler neden Araplara yaslanmadılar, neden Arap dilini kendi inanç dilleri haline getirmediler?.. Böyle bir şeyin Êzîdîlerin sonu olacağını biliyorlardı. O dönemdeki saf ve gerçek Êzîdîler, bu gerçeği iyi kavradılar. Kutsal metinlerimizin dili Arapça olsaydı, bugün bir tek Êzîdî kalır mıydı acaba? İsim bile kalmazdı... İnanıyorum ki, Kurmancî konuşan bir tek Kürt bile kalmazdı.

Tarih, Êzîdîlerin geleceği ile ilgili birçok haksızlığa tanık oldu. Kanla, haksızlıkla, vahşetle yazılı bu tarihi çok iyi biliyorum.

1400 yıl boyunca yalnızca Êzîdîler değil, bir bütün olarak Kürt halkı kendi kan deryası içinde yüzüyor. Müslüman Kürtler de, bu virane durumlarına rağmen, sahte gözlüklerle bakarak kendilerini kandırıyorlar. Kürtleri kim yok ediyor? Kürtlerin köy ve şehirlerini kim viraneye çeviriyor? Kürdistan´da, Kürtlerin dilini kesen kim? Kürdistan´ı cehaletin ve viraneliğin mekanı haline getiren kim? Kürtlerin hiçbir hakka sahip olmamalarına neden olanlar kimler? Kürtler arasında ikilik yaratanlar kimler? Kürtleri, Kürtler eliyle yok etmeye çalışanlar kimler?.. Hangi ülkede bu kadar toplu mezar var acaba? Kültür-sanat sarayları, köşkleri yerine Kürtler için bu mezarlıkları yapanlar kimler? Hangi ülke ve halk bu kadar parçalanmış? Kürtlüğü, Kürdün adını, Kürtlerin gözünde karalayan kim?... Hangi halk arasında kendi halkına bu kadar çok düşman var acaba? DAÎŞ neden öncelikle kılıcının ucunu tümüyle Kürdistan´a çevirdi? Kobanî´yi kim viran etti? Kobanî bir Êzîdî kenti miydi acaba?

Biliniyor ki şu anda Kürdistan´ın tamamında ağır bir savaş yaşanıyor... Kürtler, Kürdistan´ın tamamında varlık-yokluk savaşı veriyor. Kürdistan Bölgesi, zorlu bir mücadele sürecinden geçiyor. Bugünkü Kürt jenerasyonunun omuzlarına tarihi ve zor bir görev yüklenmiş durumda.

Ataları, bugünün Kürt jenerasyonuna binyıllara dayanan virane bir miras bıraktı.

Mezardaki ölüler bile bu sorunların sebep ve yanıtlarını biliyor.

Ulusal bir Kürt devleti kurulmayıncaya, Kürtler kendi geleceklerini kendileri belirlemeyinceye, anadilde, ulusal dilde eğitim gerçekleşmeyinceye, Kürtler kendi tarihlerini iyice öğrenmeyinceye, özgür, demokratik, Kürdi bir ülke kurmayıncaya, Kürdistan bu cahil, aşiretçi, dinci süreçten kurtulmayıncaya kadar, kadar, kadar... Kürtlerin hali hep böyle olacak.

Her kalkan, Kürtlerin kaderi ve geleceğiyle oynayacak.

Evet, bugünkü Kürdistan da Êzîdîler için bal-kaymak değil.

Açıkça dile getirilmediği sürece gerçekler hayat bulmaz, başarı kazanmaz.

Son yıllarda, Güney Kürtlerinin egemenliğinde, Şêxan ve Şengal Kürtlerinin başına neler geldiğine kendi gözlerimizle tanık olduk.

Birkaç örneği hatırlayalım: Şêxan olayları, Êzîdî kızın hikayesi, ki Êzîdîlerin başına bela oldu, 24 Êzîdî emekçi, ki Êzîdî oldukları için Musul camiinin önüne götürülüp barbarca öldürüldüler, Zaxo olayları, 14 Temmuz 2007 tarihli Girê Zêr ve Siba Şêx Xidir katliamları ve son olarak da bu en büyük Şengal katliamı.

Bu soykırım sırasında da kimi yanlışlıklar yapıldı /ancak halk tarafından değil, kimi güçler tarafından/. Bu yanlışlıklar halkın birliğini tahrip etti, inancını yok etti.

Soykırımlarla dolu tarih de, olumlu anılarla yüklü değil maalesef. Bu yara eski ve acılarla dolu. Kürt halkı, Kürtlüğünden dolayı tarih boyunca egemenler ve komşuları tarafından sömürülmüş, yok edilmiş, ezilmişse; Êzîdîler buna ek olarak hem ulusal kimliklerinden dolayı, hem de, adları, dilleri, inançlarından dolayı... Katilleri yalnızca sömürgeciler olmamış, sömürgecilerden fazla, kendi ırkdaşları, Müslüman Kürtler olmuş.

21. yüzyıl, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesi, Kürtlerin Avrupa´ya çıkmaları, okumak ve doğru bilinçlenmek, ulusal kimliğin bilince çıkması, Kürt halkının gözündeki sahte dinci perdenin kalkmasını sağladı ve halk kendi gerçeğini gördü. Bu gerçek DAÎŞ´in son soykırımıyla daha da iyi açığa çıktı. Halk, ulusunun düşmanlarının amaç ve hedeflerini iyi gördü ve ulusal düşmanını iyi tanıdı. Bu Êzîdî soykırımı, Kürt halkı arasında ruhsal ve ulusal anlamda pozitif bir değişim sağladı. Öteki soykırımlarda, Müslüman Kürtler de Êzîdîlerin düşmanlarına katılıyor ve din adına soykırım gerçekleştiriyorlardı. Bu soykırımda ulusal ruh zafer kazandı ve Kürtlerin çoğunluğu Êzdîlere destek çıktı, onların imdadına koştu. Kürdistan´ın her köşesinden dayanışma, maddi ve moral destek sağlandı. Zaxo ve Dihok halkı, Êzîdî kardeşlerine kapılarını açtı ve ekmeklerini Êzîdîlerle paylaştı. Halk anladı ki, İslam adına yapılan bu soykırım, bir bütün olarak Kürt halkına yöneliktir.

Şengal şu anda boşalmış durumda. Virane Şengal´de, Şengallilerin yerine, partilerin silahlı güçleri var. Şengal´in kimi bölgeleri hala DAÎŞ´den kurtarılamadı... Binlerce Êzîdî kadın ve çocuk hala DAÎŞ´in elinde, zulüm ve baskı altında inliyor.

Bugüne kadar da Şengallilerin hiçbir sorunu çözülmedi.

Yarım milyon suçsuz-günahsız insan, kendi ülkelerinde göçmen ve perişan durumdalar, çadırlarda, umutsuz, çaresiz, gün ve gecelerini geçiriyorlar.

Binlerce yetim çocuk, sahipsiz, yersiz-yurtsuz, Tanrının rahmetine sığınmış durumda.

Viran ve talan edilmiş, ruhsuzlaştırılmış köy ve şehirler, kimin onları sahipleneceğini bilmeden bekliyorlar.

Her adımda toplu mezarlarla karşılaşılıyor. Êzîdîler kurbanlarına bile sahip çıkamıyorlar.

Ülkelerini terk eden Êzîdî kervanları, geleceklerinden umutlarını kesmiş, gözyaşlarıyla Avrupa´ya akıyor...

İnsan, hangisini söyleyeceğini, hangisini söylemeyeceğini bilemiyor...

Silahlı Kürt partilerinin Şengal´le ilgili davaları, Êzîdîleri birbirlerine düşman etti. Bakalım hangisi, Êzîdîlerin kanları üzerinden virane Şengal´in sahibi olacak...

Bu temel üzerinden her ne kadar hala da Bölge´de Êzîdîler „ressen (asıl) Kürtler“ olarak nitelenseler de, ancak gerçekte onlar „reben (zavallı) Kürtler“dir.

Elbette Şengal sorununun çözümü bizzat Şengallilerin elinde olmalıdır. Gelecekleriyle ilgili kararı onlar vermeliler.

Ben bir yazar olarak, bir Êzîdî ferdi olarak, sorunun çözümünü şöyle görüyorum:

Şimdiden /geç kalmış olsa da/ Kürdistan Bölgesel Hükümeti´nin yanı sıra, Devlet Başkanı ve Başbakan´ın gözetiminde, Şengalin sorunlarının çözümü için bir komisyon kurulmalıdır.

Êzdîxan olarak adlandırılan Şengal ve Şêxan, kendi ülkelerinden, Kürdistan´dan koparılmamalıdır.

Êzîdîlerin, Kürtlüklerine, uluslarına, ülkelerine olan inançları kalmamış durumda, kimsenin sözlerine inanmıyorlar, güvenin oluşması için, Êzdîxan için, Şengal halkının gönlüne göre özel bir statü belirlenmelidir.

Êzîdî halkının güvenliği garanti altına alınmalıdır.

Bu sorun, başkan, yönetici, parti başkanları, dindarlar, ağa ve beylerin sözleriyle değil, parlamento, devletin anayasa ve yasaları /bağımsız devlet ya da federasyon/ ve uluslararası kurumların katılımıyla garanti altına alınmalıdır.

Êzdîxan´ın yönetimi ve koruması, Êzîdîler tarafından sağlanmalıdır.

Kürdistanî dinler arasında ayrımcılık ve ayrımcılık propagandası, anayasa ve yasalar çerçevesinde yasaklanmalıdır. Bu tür propagandaları yapan kişi ve kurumlar ağır cezalara çarptırılmalıdır.

Êzîdî dini, kutsal bir Mezopotamya dini olarak, parlamento ve anayasa düzeyinde tanınmalıdır.

Dünyanın farklı bölgelerine yayılan Êzîdîlerin, kendi ülkelerine, Kürdistan´a bağlanmaları için olanaklar yaratılmalıdır.

Êzîdîler, kendi örgütlülükleriyle, Kürdistan Bölgesi´nin yönetimi ve korunmasına katılım sağlamalıdır.

Kimi sosyal özelliklerinin buluması nedeniyle, eğitim, tarihi ve kültürel araştırmalar, tören, bayramlarını vb. özgür bir şekilde gerçekleştirmeleri için olanak yaratılmalıdır.

1924 yılında, Sovyet cumhuriyetlerinin anayasa ve yasalar çerçevesinde bir araya gelmeleri benzeri bir durum Şengal sorununda da sağlanabilse iyi olurdu...

Bunların tümü, bağımsızlık ve devlet olma iradesi ile gerçekleşebilir.

Öyleyse, Êzîdî toplumu, her Kürtten daha fazla, Kürdistan´ın bağımsızlığ için çaba harcamalıdır.

Kürtçeden Çeviren: Sedat Karakaş
Bu haber toplam: 5455 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:35:43
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x