Lice, ne Hopa ne de Gezi Parkı. Tanrının bile unuttuğu bir yer olabilir. Ama yurtseverliğin de kalesidir. Yerle bir edilmesine rağmen, hiçbir zaman boyun eğmemiştir zalime. Yürümüştür katillerin üstüne. Rüsva olacak hiçbir hareketten bulunmamıştır.
Bu sessizlik
Bir yıl içeresinde on şehrimiz yerle bir edildi. İnsanlarımız diri diri yakıldı. Kadınlarımızın karınlarında çocukları vuruldu. Dünyada ciddi bir ses çıkmadı. Çünkü Kürtler yetimdir. Kimsesizdir. Devletsizdir. Onun için de onları savunabilecek devlet ve kurumlar yok. Çünkü devletlerin nezdinde, kendi halkının çıkarlarını korumak esastır. Uluslararası kurumlar da Türk devletiyle sorun yaşamak istemiyorlar. Hem uluslararası kurumlar çok da bağımsız değiller.
Ortadoğu’da devletsiz olmak ölmeye mahkûm olmaktır. Bitmektir. Arap, Türk ve Farsların demokrat olmasını beklemek, amiyane deyimle beyhudeliktir. Söz konusu halklar, henüz demokrasinin çok uzağındalar. Hem demokrat olsalar bile, devlet sahibi olmak gibi bir hakkımız vardır. Bu hakkı istemek de her Kürt’ün hakkıdır. Her hangi bir Kürt’ün bağımsızlık istemine karşı çıkmak, en hafif deyimle faşistliktir. Ki mazlum Kürt halkına devlet olmaktan başka bir yol da bırakmıyorlar.
Henüz bundan birkaç ay öncesinde insanlarımız Bodrum katlarında yakılmıştı. Nusaybina rengin yerle bir edildi. Aşkın mekânı Cizira Botan da yakılıp yıkıldı. Lice’yi de aynı akıbete uğratmak derdindeydiler.
Nerede bir olay olsa Lice’ye bağlıyorlardı. Ve düğmeye basıldı. Nasıl olsa ses eden olmazdı.
Lice ormanlarını vahşi Türk ordusu yakıyor şimdi. Doğaseverler sessiz. Börtü böcek, cümle mahlûkat yanıyor ve herkes seyirci. Hayır, kandırmayın bizi, ‘’sarayın vahşetidir,’’ diye devleti aklamayın. Dersim defalarca yakılırken, Geliya Zilan’da on binlerce kadın, çocuk, ihtiyar makinalı tüfeklerle taranırken Erdoğan’ın bin bir odalı sarayı yoktu. Köşk vardı o zamanlar. Yalnız bunların vahşetleri daha da katmerlidir. Diğerlerinden daha riyakârlar doğru, ama devlet anlayışından uzak değiller. Onların açtıkları yoldan yürüyorlar.
Lice’nin yakılmasını uyuşturucu operasyonu olarak lanse ediyorlar. Sanki Kürdistan bayrağı haftalarca şırıngayla birlikte yayınlandı. Türk devleti uyuşturucu pazarladığı için doksanlarda, Türk bayrağı şırıngayla birlikte yayınlanmıştı Avrupa’da. Onlarsa delilsiz ve ispatsız PKK’nin uyuşturucu pazarladığını iddia ediyordu.
Biz bugüne kadar kimsenin tavuğuna kış demedik. Kimseye saldırmadık. Milliyetlere ve dinlere aynı nazardan baktık. Evet, sizi istemiyoruz ülkemizde. Çünkü işgalci bile değilsiniz. İğrenç bir çete devletisiniz ve onun için ülkemizi yakıp yıkıyorsunuz.
Dünyanın hiçbir işgalci gücü böylesi bir vahşet içerisine girmemiştir. Kardeş teraneleriyle kimse kimseyi öldürmemiştir. Sol maskesiyle mazlum halkın içine girip, o halkı maceralara sürüklememişlerdir. Dostlukları ve düşmanlıkları da yiğitçe olmuştur. Biz çok onursuz bir düşmanla karşı karşıyayız. Ve barbarlıklarıyla ün yapmış bir yapıları var.
Türk halkının hassasiyetleri vardır şüphesiz. Yalnız bomboş ve haksızca hassasiyetlerdir bunlar. Kürtlerin kendi topraklarında özgür olması niye incitsin Türkleri. Bu durumda şöylesi bir sonuca ulaşıyoruz: Türk halkı Kürtleri kendi köleleri olarak görmek istiyorlar. Yoksam bir iki ağaç için kopardıkları kıyametin onda birini Kürtler için de koparırlardı. Diri diri yakılan canlara bir ağaç kadar değer vermediklerini biliyorduk. Yalnız bazı Kürtler, bu gerçekliği kabul etmek istemiyordu.
Bir sebep arıyorum bu sessizliğe. Sessizliklerinin sebebi, ormanın Kürt coğrafyasında olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Kürt’e ve coğrafyasına ait her şey düşman olarak görülüyor. Öyle olmasaydı devletlerine dur derlerdi.
Kürtler ki kendilerine ve kendinden olana değer vermezler. Ben de beyazım ispatındalar. Türk’ün hala üstün olduğunu düşünüyorlar. Hem de azımsanmayacak kadar da çoklar. Orta Asya’dan bu yana barbarlıklarıyla tanınan ve medeniyete hiçbir katkıları olmamış bir halk nasıl üstün olabiliyor, merak konusu.
Lice, ne Hopa ne de Gezi Parkı. Tanrının bile unuttuğu bir yer olabilir. Ama yurtseverliğin de kalesidir. Yerle bir edilmesine rağmen, hiçbir zaman boyun eğmemiştir zalime. Yürümüştür katillerin üstüne. Rüsva olacak hiçbir hareketten bulunmamıştır.
Ey Kürt, demokratik tepkini göster! Sahte solcu yani gizli faşistlerden bir şey bekleme.
Büyük şair Ahmed Arif’in dediği gibi, ‘’Yürü üstüne üstüne…’’ Tükür yüzüne bu zalimin.