PAK hakkında 2 kapatma davası bulunmaktaydı.Birincisi, PAK’ın Kongresi’ni yapmadığı iddiasıyla açılan kapatma davasıydı; ikincisi de PAK’ın ismi ve programı gerekçe gösterilerek açılan kapatma davasıydı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Mayıs 2017 tarihinde hazırlamış olduğu iddianamede, 2014 yılında kurularak tüzel kişilik kazanan partimizin, iki yıl içinde ilk büyük kongresini toplamadığı ve zorunlu organlarını oluşturmadığını iddia ederek , Siyasi Partiler Yasası’nın 14/7. maddesinin ihlâl edildiği gerekçesiyle Kürdistan Özgürlük Partisi(PAK) hakkında kapatma davası açmıştı.Bu birinci kapatma davasıydı.
PAK Parti Meclisi bu birinci iddianame üzerine, AYM’ye sunduğu belgelerle PAK’ın yasal Kongre prosedürüne uyduğunu, zorunlu tüm organlarını oluşturduğunu ispatlamıştı.
Anayasa Mahkemesi(AYM) , 26.07.2020 günkü oturumunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın PAK’ın bu gerekçeyle kapatılması yönündeki talebini reddetti ve bu karar 29.07.2020 günkü Resmi Gazetede yayınlandı.
Ama PAK hakkında açılan ikinci kapatma davası, yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın istemiyle PAK’ın ismi ve programı gerekçe gösterilerek PAK hakkında açılmış ve Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından da kabul edilen Esastan Kapatma Davası halen devam etmektedir.
Açıktır ki, AYM’nin 29.07.2020 günü Resmi Gazete’de de yayınlanan kararıyla, teknik sebeplerle PAK hakkında açılan bir kapatma davasını reddetmesi ve PAK'ın '2014 yılında kurularak tüzel kişilik kazandığı' yönündeki belirlemesi, Kürdistan isimli PAK’ın yasal bir parti olarak kabul edildiğinin de tescilidir.
AYM’nin bu kararı, PAK gibi Kürdistan isimli bir partinin yasal-tüzel kişiliğinin kabulünün Anayasa Mahkemesi kararlarında yer alması ve bu kararın Resmi Gazete’de yayınlanması anlamında önemlidir, tüm Kürdistan halkının tarihsel bir kazanımıdır.
Ama elbette ki, PAK ve diğer Kürdistan isimli partiler hakkında açılan kapatma davaları hala sürüyor. Ve bu partilerin siyasi kararlarla kapatılması da mümkündür.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi 19.01.2019 tarihinde PAK’ın ismindeki ‘Kürdistan’ adı ve Kürtlerin millet olarak varlığını, ana dille eğitim hakkını, Kürdistan’ın bir ülke olarak varlığını ve Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkını dile getiren programından dolayı PAK hakkında kapatma davası açmıştı. PAK da Anayasa Mahkemesi’nde yapmış olduğu Kürtçe ve Türkçe savunmasıyla, parti ismi ve programını değiştirmeyeceğini dile getirmiş ve programında dile getirilen görüşlerini savunmuştu.
PAK, savunmasında da dile getirdiği gibi, Kürdistan ismi ve Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkı meşru bir isim ve haktır.
Ayrıca, Türkiye Devleti’nin imzalamış olduğu uluslar arası anlaşmalar, şiddeti savunmayan ve uygulamayan partilerin yasal olarak kurulabileceğini içermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesi de açık bir şekilde, ‘Türkiye kanunları ve uluslararası hukuk karşı karşıya geldiğinde, uluslar arası hukuk geçerlidir’ demektedir. Bu anlamda Kürt milletinin ve ülkesinin meşru adını ve özgürlük talebini içeren PAK gibi bir parti, aynı zamanda Anayasanın 90. Maddesi gereğince yasal olarak da kurulabilir.
PAK yasal ve meşru bir parti olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
30.07.2020
Mustafa Özçelik
PAK Genel Başkanı