Hendek Savaşları- Hüseyin Turhallı

Küresel dünyada ve Ortadoğu’daki gelişmeler öylesine karmaşık ve öylesine bulanık ki söz söylemek artık yürek işi.

15.04.2014, Sal - 08:39

Hendek Savaşları- Hüseyin Turhallı
Haberi Paylaş
Küresel dünyada ve Ortadoğu’daki gelişmeler öylesine karmaşık ve öylesine bulanık ki söz söylemek artık yürek işi.

Dünyanın küreselleşme sürecine girdiği 21. Asır Kürdlere büyük olanaklar sunuyordu. Ancak bu olanakları ustaca değerlendirecek organize bir güce ihtiyaç vardı. ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte böyle bir gücün oluşmasının muazzam olanakları oluştu. Güney Kürdistan’lı güçler, aralarındaki husumet ve rekabeti işbirliğine çevirerek bağımsızlık düzeyinde bir statü elde ettiler. On yıl öncesinde bir çuval una muhtaç olan Güney Kürdistan bu işbirliğinin yarattığı fırsatlarla şimdi Dubai ile yarışıyor. Ne yazık ki bu muazzam gelişmeyi Kuzey Kürdleri görmezden geldi, küçümsedi. Güneyli güçler de siyasal anlamda yeterince değerlendiremedi.

Kuzey Kürdistan’ın egemen siyaseti olarak PKK, Öcalan’ın esir düşmesiyle birlikte büsbütün rotasını şaşırdı. Demokratik Cumhuriyet, demokratik ulus gibi ipe sapa gelmez kavramlarla beyinleri bulandırdı. PKK dışında kalan siyasetler hiçbir varlık gösteremedi. Politika eksenlerini “PKK’ye karşı düşman-muhalefet” esası üzerine oturttu. Hatta İbrahim Güçlü gibileri dilekçeler ve dosyalar hazırlayarak PKK’nin cezalandırılması için Cumhuriyet Savcılıklarına başvurma gibi akıl almaz tavırlar bile sergiledi.

Yapısı ve işleyişi gereği siyasetler her zaman için gel-git olaylarını yaşayabilir. Böylesi durumlarda aydınların sorumluluk üstlenmesi gerekirken kimi aydınlar eleştiri adı altında düşmanlık yaptı. Kimileri de yaltaklık ve yardakçılığı maharet saydı. Açık söylemek gerekiyor. Yaşanmış ve yaşanmakta olan bütün olumsuzluklarda Kürd aydınının büyük bir sorumsuzluk payı var. Bu sorumsuzluk hala devam ediyor.

Güne ve güncele gelelim.

Rusya önce Suriye’ye müdahaleyi önlemek için gemilerini Akdeniz’e gönderdi. Ukranya’yı karıştırarak önce Kırım’ı sonra da Sivastopol’u ilhak etti. Bu durum, küresel dünya siyasetinin yeni bir mecraya girdiğinin işareti oluyor. Bu olaylardan sonra küresel dünyanın ekonomik, askeri ve siyasal düzeninde ciddi bir değişiklerin olması artık kaçınılmazdır.

El Qaide (IŞID) Irak ordusuna öldürücü darbeler indirerek Ramadi ve Felluce’yi ele geçirdi. Kürdistan sınırlarına doğru hızla ilerliyor. Rojava’da ise Kobani’yi muhasaraya almış, on koldan durmadan saldırıyor.

Türkiye’nin açık askeri desteği ile El Qaide militanları (El Nusra) Keseb’e saldırarak ele geçirdi. Batıdan Suriye ile Akdeniz ilişkisini kesti. Batı ve ABD bu durumdan oldukça rahatsız görünüyor.

Türk devleti Ceylanpınar seçimlerine resmen el koydu ve El Nusra üyesi olan Menderes Attilla’yı zorba yöntemlerle belediye başkanlığına oturttu. Askerler ise hem Rojava sınırında hem de Güney Kürdistan sınırında mevziler kazıyor, kalekoller inşa ediyor, askeri yığınak yapıyor.

Güney Kürdistan ile Irak arasındaki çekişme kopuşa doğru ilerliyor. Mesut Berzani “Hızla bağımsızlığa doğru ilerliyoruz. Bağımsızlık için koşullar hiçbir zaman bu kadar olgunlaşmadı. Bağımsızlık ilan etmenin tam zamanı” diyor.

Buna karşılık PKK’ye yakın basın yayın KDP’ye, Güney Kürdistan hükümetine ve Mesud Berzani’ye yönelik saldırılarını psikolojik harp düzeyine çıkartmış bulunuyor. Verilen haberler haber olmaktan öte, yönlendirmeyi esas alan ve taraftarları Kürdler arası çatışmaya hazırlama niteliğini taşımaktadır. Bu cinayete azmettirmedir, suçtur, felakete çağrıdır.

Güney’in “bağımsızlık” söylemlerini yüksek sesle seslendirdiği bir dönemde PKK’ye yakın çevrelerin bu biçimiyle karşı bir atağa geçmesi “ipler kimin elinde?” biçimindeki değerlendirmelere yol açıyor.

KDP’nin Rojava politikası yanlıştır. KDP’nin yanlışı taraftarlarına pay istemekten kaynaklanmaktadır. Savaş halindeki Rojava’dan pay istemek, hak ileri sürmek doğru bir politik tutum olmadığı gibi ahlaki de değildir. Çatışma heveslisi PKK’ye yakın basın da bu yanlıştan güç almaktadır. Kürdistan’ın hiçbir parçası diğer parçadan iktidar payı isteme hakkına sahip değildir. Koşulsuz yardım etmekle yükümlüdürler. İçinde bulunulan savaş koşulları itibarı ile başka hiçbir şey tartışılamaz, tartışılmamalıdır.

Buna karşılık PKK’nin Güney Kürdistan’a ilişkin politikaları da yanlıştı, yanlıştır. Geçmişteki çatışmalar da bu yanlıştan beslenmiştir, besleniyor. Dikkat çeken bir diğer husus ise bundan bir önceki PKK yönetimi bu yanlıştan bir nebze uzaklaşmışken mevcut yönetimin eski yanlışı aynen sürdürmede ısrarlı görünüyor olmasıdır.

Taraftarlar da bu yanlışa ve cinayet hazırlığına adeta alkış tutuyor. Kuzey Kürdistan kitlesi KDP ve YNK ile 1992, 95, 97 ve 2000’li yıllarda yaşanan çatışmaların neden ve sonuçları hakkında tümüyle yanlış bilgilere sahiptir. Kuzey halkı bu süreçleri irdeleme bilgisine sahip değildir. Bu yanlış bilgilenme, Kürdler arasındaki çatışma riskini büyütmektedir.

Defalarca söyledik, tekrarlıyoruz. Kürdler arası bir çatışma cinayettir. Ahlâksızlıktır. Vicdan sahibi herkes ama herkes böyle bir cinayete büyük bir cesaretle karşı durmalıdır.

Bu günlerde tartışma ve zıtlaşmalar “hendek kazma” olayı üzerinde yürütülüyor. Basın, hendek kazma olayına ve bununla bağlantılı olayları tek yanlı ve saptırarak vermektedir. Irak Suriye sınırı yaklaşık 605 km’dir. Irak Merkezi Hükümeti hâkim olduğu bu sınırın 580 Km’sini zaten kazmıştır. Güney Hükümeti de “güvenlik ve kaçakçılık” olaylarını gerekçe göstererek 17 km’lik hatta hendek kazmaya girişmiştir.

Her oluşum gibi Güney Hükümeti elbette ki güvenlik tedbirlerini alacaktır. Ancak Rojava’yı ablukaya alacak biçimde hendek kazması pek de samimi bir girişim gibi görünmüyor. KDP tarafından da ikna edici bir açıklama yapılmamıştır. Kaldı ki kazılan hendek araçların geçişine engel olacak derinlik ve genişlikte kazılıyor. Militanların geçişine engel olacak nitelikte bir hendek kazılmıyor. Bu da abluka iddialarını güçlendiriyor.

Ayrıca PKK’nin İmralı üzerinden AKP ile daha yakın ilişkileri devam etse de KDP’nin de AKP ile yakın ilişkileri ciddi kuşkuların oluşmasına neden oluyor. Bir güvenlik sorunu varsa neden Qamışlo yönetimi ile işbirliğine gidilmiyor da hendek kazılıyor? IŞID’a karşı Rajava savaşıyor. Daha da ötesi Güneyin o hattaki güvenliğini fiilen YPG koruyor. Peki bu hendek neyin nesi?

İşin doğrusu burada asıl sorumluluk PKK’ye düşüyor. Kürd aydınları ve politikacıları PKK’yi bu konuda cesaretlendirmeli ve hatta zorlamalıdırlar. Sorun çözülemeyecek nitelikte bir sorun değil. Daha da ötesi sorunun varlığı taraflara, Kürdistan halkına ve davasına zarar veriyor. IŞID ve Esad bu çelişkileri fırsat bilerek saldırılarını yoğunlaştırıyor.

Sözün özü, hendek savaşları sonucunda Berzani, PKK ve Rojava ile çatışarak bağımsızlık ilan edemez. Etse bile istikrar bulamaz. PYD ve PKK’de KDP ile çatışarak Rojava’da hiçbir statü elde edemez. Çatışırlarsa siyasi anlamda izole olurlar. Rojava’ya yönelik abluka da katbekat ağırlaşır. Bunu idrak edemeyenler, Kürdleri yönetme hak ve ehliyetini sahip olamaz.

kaynak:Kurdistan-post

Nerina Azad
Bu haber toplam: 13716 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:08:21:18
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x