Stêrk TV'de bir programa katılan Murat Karayılan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye hükümetinin 2011’de kendilerine karşı “İran ile birlikte sandviç hareketi geliştirmek için gizli görüşmeler yaptığını” belirten Karayılan, “Bu şekilde bize karşı 2011'de tekrardan saldırı gerçekleşti. Planladıkları şeyleri yapamadılar, çünkü aynı zamanda Arap baharı denilen ama aslında Arap kışına dönüşen Ortadoğu’daki savaşlar da başladı” ifadelerini kullandı.
Arap Baharı ile birlikte Türkiye’nin planlarını değiştirdiğini ifade eden Karayılan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun üzerine Türk devleti bu sefer İmralı'da yeni bir görüşme süreci başlattı. Burada yuvarlak bir masa oluşturuldu, 2,5 yıl çözüm ekseninde devlet ile Önder Apo, yine HDP heyetinin de dahil olduğu diyaloglar başladı. O süreçte bir mutabakata ulaşıldı fakat bu görüşmeler, Erdoğan’ın denetimi altında gerçekleşmiş olmasına rağmen, 'benim haberim yok' diyerek inkâr etti ve diyalog masasını devirdi. Buradan anlaşıldı ki bu Türk devletinin sözlüğünde Kürdü irade olarak kabul etme diye bir şey yoktur. Her zaman Kürt onların kölesi ve Türkleştirme malzemesi olsun istiyor. Yani asimile edip Türk yapsın ve bu şekilde Kürdü kullanmak istiyor.”
1 Haziran 2004’te örgüt tarafından alınan “savaş” kararına atıfta bulunan Murat Karayılan, “1 Haziran hamlesinin sonucu olarak Kürdistan'da DAİŞ'e karşı kapsamlı bir savaş yürütüldü ve bu şekilde Ortadoğu da Kürt halkının eli güçlendi, bugün Kürt halkının stratejisi çok güçlüdür” şeklinde konuştu.
“Türk devlet sistemi, gerilla karşısında yerle yeksan oldu”
Karayılan, PKK’ye karşı savaşta Türkiye’nin başarısız olduğunu savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her şeyden önce şunun altını çizmek istiyorum; Kemalizm zihniyetine sahip klasik Türk devleti-Türk ordusu, Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında yenilmiştir. Bu yenilginin en somut örneği; 2012’de Türk ordusunun Oremar alayına erzak götürememesi ve birçok Kürdistan dağına girememesidir. Yani ordu ve Türk devletinin sistemi, gerilla karşısında esas olarak yerle yeksan oldu. Evet, Türk devleti bu gerçeği şu anda saklamak istiyor ama bu gerçek devletin arşivinde vardır. Şu anda bize karşı savaşan ordu değildir, Türk devleti de bu yenilgiyi ve tıkanmayı fark etti. O yüzden 2012’nin sonları ve 2013 Newrozu'nda bu diyalog ve ateş sürecini kabul etti. Yani ateşkesi kabul etmeye mecbur kaldı.”
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Karayılan, “Şimdi Türkiye'de yürütülen 'tek millet' anlayışı 'Türkten başka bir halk yoktur, Kürt halkı yoktur' anlamına geliyor. 'Başka bir halk var, Kürt halkı var' diyen herkes tasfiye edilip teslim alınmalıdır, deniliyor, bunun için de toplum nezdinde hangi kutsal değerler varsa o değerleri ortadan kaldırmak istiyorlar” dedi.
“HDP’den, Kürt siyasetçilerden itirafçı olan var mı?”
HDP’li belediyelere ve Diyarbakır’daki Rosa Kadın Derneği'ne yapılan baskınla kadın aktivistlerin tutuklanmasına değinen Karayılan, “Yani nerede cevher, dinamik varsa, orada yöneliyorlar. Eğer bugüne kadar bu halk bu kadar direnebilmişse, bunda kadınların rolü çok fazladır, görülüyor ki onlar da bu cevheri görmüş, yurtsever, demokratik ve direnişçi Kürt kadının tutumu sadece kadın özgürlük mücadelesini yürütmüyor, Kürdistan özgürlük mücadelesini de ayakta tutuyor. Bu hakikati gördüler ve onun için bu kadar kadınların üzerine gidip öncülerini, Kürt siyasetçilerini tutukluyorlar” ifadelerini kullandı.
“Şimdi bir de bu insanların hepsini örgüt üyesi olmakla suçluyorlar, yani bizden bahsediyorlar. Bu büyük bir yalandır, bizim kadromuz, üyemiz burada, dağdadır” diyen Karayılan konuşmasının sonuna şunları ekledi:
“Tek amaçları şudur; bu toplum teslim olmalıdır, sadece sokaklara inmeme değil, sandıkta da onların istediği gibi oy versin istiyorlar. HDP Meclis'te olmasın istiyorlar. Bugün yurtseverliğin özü ve Türkiye’nin demokrasisi HDP’de somutlaşmış durumda. Örgüt olarak onlarla hiçbir bağımız yoktur, onlar ayrı bir kulvar, biz ayrıyız.
HDP yurtseverliği ve demokrasiyi temsil etmektedir. Belki bazı yetersizlikleri olabilir ama özü budur ve bunun için de hedeftir. Onları korkutup sindirerek önümüzdeki seçimlerde oy oranını yüzde 10’un altına düşürmek istiyorlar. Tüm amaçları budur, onları Meclis'ten ve belediyelerden uzaklaştıralım, bu şekilde mecbur bırakarak onları teslim alırız, diye düşünüyorlar. Fetullahçılar gibi çünkü onların çoğu itirafçı oldu. Ama HDP’den, Kürt siyasetçilerinden itirafçı olan var mı hayır, çünkü özü direnişi esas alıyor ve direniyor. Kuşkusuz bu direnişler birbirini etkiliyor ama her biri ayrı bir kulvardır, onlar başaramayacak, bu halkı teslim alamayacaklardır, Kürt kadınının gücüne, demokrasi isteyen siyasetçilere, gerillaya, zindanlarda yürüttükleri bu vahşete karşı sonuç alamayacaklar.”