Amerikalı lider Duma’daki saldırılar nedeniyle Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı cezalandırmaya ant içerken ne Suriye’deki Kürt grupların öncüsü Demokratik Birlik Partisi (PYD) ne de silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri’nden (YPG) Washington’un saldırıya vereceği tepkiye ilişkin herhangi bir açıklama geldi.
Amberin Zaman, ABD Başkanı Donald Trump’ın son tweetleri Suriye kriziyle ilgili tüm tarafları yerine çivilerken ABD'nin en büyük müttefiki Kürtlerin sessizliğinin dikkat çekici olduğunu belirtiyor köşe yazısında.
Al Monitor'de yayınlanan yazı şu şekilde;
PYD yanlısı medya kuruluşları da çatışma ihtimaline pek ilgi göstermedi. Kürtler tarafından yakından takip edilen ANHA’da birinci haber olarak PYD ve YPG tarafından Kürtlerin öncüsü olarak lanse edilen Abdullah Öcalan’ın annesi Üveyş Öcalan’ın 25. ölüm yıl dönümü için Halep’te düzenlenen anma törenine yer verildi. Gündemde öne çıkarılan bir diğer haber de YPG’nin kardeş örgütü Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) Irak Kürdistanı’nda Türk askerlerine karşı düzenlediği saldırıydı.
PYD’ye yakın Suriye Demokratik Konseyi ise 8 Nisan’da yaptığı açıklamada saldırıyı kınasa da Suriye rejimine işaret etmekten kaçındı: “Duma’da uluslararası kanunlarca yasaklanmış kimyasal gazlarla düzenlenen katliam onlarca sivili şehit etmiştir. (...) Suriye Demokratik Konseyi olarak Duma’da halkımıza karşı düzenlenen bu iğrenç katliama katılanları kınıyoruz.”
Kürtlerin “üçüncü yol” olarak tanımladıkları bu ihtiyatlı tutum, Suriye rejimiyle fiili barışı korurken yaklaşık yüzde 20’sini ele geçirdikleri ülke toprakları üzerinde öz yönetimi güçlendirmeyi öngörüyor.
Nitekim konseyin açıklamasındaki asıl hedef de Türkiye’nin Kürt çoğunluklu Afrin’e düzenlediği askeri harekât oldu: “Suriye’de, bilhassa da Guta ve Afrin’de, halklarımız eş zamanlı bir trajediyle karşı karşıya. Türk işgali ve paralı askerlerin evlerini terk etmeyen sivillere yönelik hak ihlalleri sürüyor, yurdundan göç etmek zorunda kalan binlerce insan da mağdur durumda.” PYD, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısı altında toplanan isyancı grupları “paralı asker” olarak niteliyor.
Suriye’de İslam Devleti’yle mücadelede ABD’nin en tepe müttefiki olan YPG ve Suriyeli Kürtler, Türkiye’nin Afrin’i ele geçirmesine seyirci kalan Washington’un Duma nedeniyle Esad’la savaşa girme kararlılığı karşısında hayal kırıklığına uğramış görünüyor. Türkiye’nin Afrin’e karşı başlattığı operasyonda kesin olmasa da en az 300 sivilin hayatını kaybettiği ve yaklaşık 140 bin kişinin göç etmek zorunda kaldığı tahmin ediliyor.
Ankara ise YPG’ye karşı düzenlenen askeri operasyonlar için örgütün yasa dışı PKK lideri Öcalan ile bağlantısına işaret ediyor.
31 Ocak’ta, ABD Yabancı Ajan Yasası (FARA) kapsamında Demokratik Suriye Konseyi’nin Washington Temsilciliğini üstlenen Sinem Muhammed, hareketinin kimyasal saldırı konusunda taraf tutmaktan niçin kaçındığını söyle açıklıyor: “Ne olup bittiği netleşmeden herhangi bir şey söyleyemeyiz. Bundan sonra ne olur bir tek Allah bilir.”
Muhammed, ABD’nin Türklere ve Afrin’deki isyancıların hak ihlallerine karşı sesini yükseltmesi gerektiğini belirterek Al-Monitor’a şöyle diyor: “Evim paralı askerler tarafından işgal edilmiş ve karargah olarak kullanılıyor. Tüm aile üyelerim kaçmak zorunda kaldı ve kamplarda sefil bir hayat yaşıyor.”
Hoover Enstitüsü’nün ziyaretçi araştırmacılarından Suriye uzmanı Fransız Akademisyen Fabrice Balanche ise Kürtlerin tutumunun büyük ölçüde Afrin’de yaşadıkları yalnızlaşmadan kaynaklandığını düşünüyor. Balanche Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kürtler ABD’den yana hayal kırıklığına uğramış durumda. Rakka ve Fırat Nehri’nin çevresini İslam Devleti’nden kurtarmak için yaptıkları fedakarlıkların kendilerine Türkiye’ye karşı koruma sağlayacağına inanıyorlardı. Türkiye’nin Afrin saldırısı bu beklentiyi boşa çıkardı. Türkiye, YPG kontrolünde diğer bölgelere saldırırsa ne ABD ne de Batı bir tepki verir.”
Barcelona’da yaşayan Kürt meselesi uzmanı Ariz Kader de PYD’nin farklı kesimlere eşit mesafedeki yaklaşımını Al-Monitor’a şöyle açıklıyor: “PYD füze saldırısı fikrine destek verir ve saldırı olmazsa ileride rejimle iyi niyetli bir müzakere imkânını sınırlandırmış olur.” Kader Trump yönetiminin “ABD ordusundan çok daha değişken olabileceği ve Suriye’den çekilmeyi tercih edeceği” gerçeğinin PYD tarafından anlaşıldığını da ekliyor.
Trump’ın sayıları tahminen 2 bini bulan özel harekât askerini en kısa sürede Suriye’den çekme kararının Kürtlerin itimadını daha da sarstığı aşikar. ABD yönetimine yakın kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre Trump, birliklerin “azami” altı ay içinde çekilmesini isterken ideolojik olarak “İran nüfuzunu” dizginlemek gerektiğini savunan ve pragmatik olarak İD’in tamamen bertaraf edildiğinden emin olmak isteyen isimler bu talebe direniyor.
Kürt Ulusal Kongresi (KNK) Eş Başkanı Rebvar Reşit de Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede ABD’nin Suriye’deki varlığının uzun vadeli olma ihtimalinin giderek azaldığına işaret ediyor. Bu nedenle Washington’ın Esad’ı devirme ya da İran’ın etkinliğini baltalama gibi hayaller peşinde koşmayı bırakması gerektiğini söyleyen Reşit, ABD’nin enerji kaynakları ve tarım olanakları zengin kuzeydoğu bölgesindeki gücünü pekiştirmeye odaklanması ve nüfusları 2 milyonu aşan Kürtlerin siyasi haklarını güvence altına almak için çalışması gerektiğini kaydediyor.
Bunun ancak ABD’nin Esad’la yeniden irtibata geçmesiyle mümkün olabileceğini belirten Reşit şöyle devam ediyor: “Üç ay önce Suriye hükümetiyle görüşmek için bir öneri götürdük ancak bir yanıt gelmedi.” Kürtler ile rejim arasındaki ilişki halen düzelmiş olmasa da Reşit, Esad’ın barış müzakereleri sonuca ulaşmadan düşmesi durumunda “Sünnilerin Alevileri katledeceğini ve çok kan akacağını” savunuyor.
Öte yandan, ABD’nin Duma hamlesi, Trump’ın Suriye’den çekilme kararını değiştirebileceğine dair umutları yeşertse de Balanche bu görüşlere katılmıyor: “Duma’da yaşananlar ABD’nin Suriye’ye ilişkin hesaplarını değiştirmez. Çekilmeyi biraz geciktirebilir ama çekilme süreci halihazırda başlamış durumda.” Trump’ın Suriye’de istikrarın tesisi için ayrılan 200 milyon dolarlık ödeneği dondurduğunu anımsatan Balanche Türkiye ile ilişkileri düzeltmeye yönelik girişimlerin ve Suriye-Irak sınırındaki stratejik El Bukemal kasabasının rejime bırakılmasının bu sürecin bir parçası olduğunu söylüyor.
“İsrail’in güvenliği” adına İran’ın Suriye’deki etkinliğinin dizginlenmesi gerektiğini, ABD’nin de bunun için Rusya ve Türkiye ile anlaşmak zorunda olduğunu vurgulayan Balanche sözlerini şöyle noktalıyor: “Çünkü İran köprüsü çoktan kurulmuş durumda."