Kürt sinemacı Yılmaz Güney yaşamını yitirişinin 36’ncı yıldönümünde Fransa’nın başkenti Paris’teki Père Lachaise Mezarlığı’nda bulunan kabri başında anıldı.
1982 yılında ‘Yol’ filmiyle, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye kazanan Kürt sinemacı Yılmaz Güney'in, 9 Eylül 1984’te Paris’te vefat etmesinin üzerinden 36 yıl geçti.
Çirkin Kral lakaplı Yılmaz Güney, oyunculuğun yanı sıra senarist ve yönetmen kimliğiyle de başarı kazandı.
Özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği Cannes ödüllü “Yol”, “Sürü” ve “Umutsuzlar” gibi filmleriyle tanınır.
Yılmaz Güney 114 filmde oyunculuk, 26 filmde yönetmenlik, 15 filmde yapımcılık, 64 filmde ise senaristlik yapmıştır. Ayrıca bir filmin yazarı “Düzen (1978)” olup, bir filmin de “Yol, (1981)” kurgusunu yapmıştır.
Yılmaz Güney’in hayatı
1937 yılında Siverekli bir baba ve Vartolu bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Adana’da geçiren Güney, Siverek’in Desman köyündendir.
Yılmaz Güney sinema hayatına, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı “Bu Vatanın Çocukları” ve “Alageyik” isimli filmler ile başlar. Güney, filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan’ın Karasevdası’nda da yönetmen yardımcılığı yapar.
Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkum olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir insanın otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli çalışmalarından birisi, Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan “Hudutların Kanunu”dur.
Cezaevi ve firari yılları
Yılmaz Güney, 1971 yılında Mahir Çayan ve arkadaşlarını sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkum edildi. Güney, içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanatla ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır.
1974'te cezaevinden çıkan Yılmaz Güney aynı yıl “Arkadaş” filmini çekti. Yine aynı yıl “Endişe” adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmek suçlamasıyla tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Cezaevinden bir günlük izin ile çıkan Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye geçti. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.
26 Ekim 1982'de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı.
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen “Sürü” ile Avrupa, Türkiye ve Kürt illerinde büyük ilgi gören “Yol” Şerif Gören tarafından çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı.
“Yol” filminin kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali’nde ödül aldı. Avrupa’ya gittikten sonra Fransa’da “Duvar” filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı “Duvar” Güney’in son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi. Mezarı Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır.
Altın Koza Film Festivali'nde 4 ayrı dalda 12 ödül alarak rekor kıran Güney'in bu başarısı halen geçilemiyor.