Celal Şırnak ile röportaj-1: İnsan ancak inandığı şey için savaşır

Bu savaş bir gerçeği daha açığa çıkardı. PKK kendisinden ayrılanları ihanetle suçluyor, hain olarak damgalıyor. Onları lekeleyerek toplum içinde bitiriyor. Ama bu savaşta açığa çıktı ki bu tavır çok geri ve yanlış bir tavırdır. Kürtler, Kürdistan söz konusu olduğunda kahramandır. İnsan ancak inandığı şey için savaşır. İnanacağı bir şey yoksa elbette hareket bile ettiremez.

26.01.2015, Pts - 11:01 [ Güncellenme: 28.01.2015, Çar - 12:54 ]

Celal Şırnak ile röportaj-1: İnsan ancak inandığı şey için savaşır
Haberi Paylaş
Celal Şırnak’la bu röportajı daha önce yapmak istiyordum. Fakat savaş koşulları ve orduda yer alıyor olmasının bağlayıcı şartları nedeniyle mümkün olmamıştı. Bana göre Kürdistan mücadele tarihinde not düşülmesi gereken insanlardan biri. Çok küçük yaşlardan beri bütün hayatını savaş ortamlarında geçirmiş, yara bere içinde ama dimdik ayakta biri. PKK’deyken aynı koşullar içinde birlikte kalmadık aslında. Kısa dönemlerde aynı ortamlarda bulunduk. PKK içinde hep ‘ilkel-milliyetçi’ olarak eleştirilirdi. Ama savaşta yetişmiş komuta yapısı fazla olmadığından çok da dokunulamazdı.

2004’te ayrıldığımız dönemde yaşadığımız toplu tecrit döneminde ve ayrıldıktan sonra tanıdım onu. Celal Şırnak bildiği her şeyi yaşayarak öğrenmiş gerçek bir Kürt’tür. İleriyi koklayarak görebilecek, neyin doğru neyin yanlış olduğuna ezilmişliğin süzgecinden geçirerek karar verecek kadar hem de.

Büyük emek ve dirayet sahibi eşiyle birlikte 4 çocuğu var. En küçük kızı Havin’e ne zaman baban nerde diye sorsanız ‘Tudistan’ yani Kürdistan diyor. Baba ne oldu deseniz ‘boba’ yani bomba diyor. Bütün hayatları bu.

Şimdi Zerevani’de alay komutanı. Komutası altındaki güç Kürdistan’ın dört parçasından askerlerin olduğu karma bir güç. Şimdiye kadar dahil oldukları bütün planlamalarda önlerine konulan bütün hedefleri aldılar. Diğer parçaları ne zaman kurtarırız heyecanı var o güçte. Hem aqîd Celal’e hem de hayatımızı emanet ettiğimiz bütün peşmergelere şükranlarımı ileterek yaptığımız röportajı aktarıyorum.

Nerinaazad: Bize biraz kendinizden, geçmişinizden bahseder misiniz?

Adım Celal Şırnak, asıl adım Süleyman Muhammed Keleş. Ailem KDP sempatizanıydı. Abim 1984’te peşmerge iken şehit düştü. Babam da peşmerge idi. Demek istediğim ailede yurtseverlik, ulusal duygular hakimdi.

PKK mıntıkaya geldiğinde hiç düşünmeden katılmamda bu ortam ve duygulardan kaynaklandı. 1984 te bir amcamın oğluyla birlikte katıldık. Katılırken amacımız Kürdistan’ı özgürleştirmekti. Daha çocuk yaştaydık. Mahsum Korkmaz, Agit Arkadaş’ın komutasında 15 Ağustosla birlikte HRK kurulmuştu. 23 kişilik bir birlikti. O birlikte yer aldım, 15 Ağustos eylemine katıldım. Şimdi o birlikten sadece ben kaldım.

PKK de kaldığım 20 yıl içinde her düzeyde görev aldım. Daha çok savaş sahasında. Aileden de bu süreçte katılım çok oldu. Benden sonra bir kardeşim daha katıldı ve şehit düştü. Yakın aileden 6 şehit var PKK saflarında. Bütün bu şehitleri ve PKK’de geçen yıllarımı düşündüğümde hiçbir pişmanlık duymuyorum. Ülke hayaliyle, özgürlük inancıyla katıldık ve savaştık. Bu da gerekliydi. Bundan dolayı faydası ne oldu zararı ne oldu diye hiçbir kaygı taşımıyorum. Kürtlük içindi, halk için, uluslaşmak için gerekliydi ve doğru bir adımdı. Elbette PKK içinde onca yıl boyunca birçok zorlukla karşılaştım. Defalarca çatışmalarda yaralandım. Bunları düşündüğümde de PKK ye katıldığım ve geçirdiğim yıllar için hiçbir pişmanlık duymuyorum. Bir Kürt yurtseveri olarak üzerime düşeni yaptım.

PKK’den ayrılma nedenim de birçok şey içiçe olsa da Kürdistan davasına yaklaşımındaki stratejik değişiklik oldu. Aslında uzun bir dönem bu konuda endişe yaşıyordum. Fakat Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla bu endişelerim zirveye tırmandı. Şimdi de düşünüyorum eğer mesele demokrasi ise demokrasi için o kadar kan dökülmesinin anlamı yoktur. Türkiye için demokrasi istemek ya da Türkiye’den beklenecekse savaşmaya gerek yoktur. Kan dökmeye gerek yoktur. Bu konu gündeme geldiğinde artık herşeyin bittiğini düşündüm. Demokrasi talebi Kürtler için henüz geçerli bir talep değildi. Böyle olunca insan bu hareketin nereye gittiğini ne olacağını düşünüyor. Bu durum beni çok endişelendirdi. Abdullah Öcalan yakalandığında ben Amed eyaletindeydim. O zaman çok ciddi sorunlar yaşadık. Bu kararı yani geri çekilme kararını nasıl uygulayacağımızı düşünüyorduk. Birçok kişinin bu çelişkiyi yaşadığına inanıyorum.

Sonuç olarak o süreçte, 2004 te ayrılan grupla birlikte ayrıldım. Kalabilmek için birçok yolu denedik aslında. Ama gördüm ki kalmamız harekete de ters düşüyordu. Kalsaydık o çizgideki harekete biz de zarar verirdik, hareketin de bize zarar vereceği açıktı. Ben kendimi ayrıldığım için şanslı görüyorum. Çünkü o çelişkilerle PKK de kalmak daha farklı sorunlara ve sonuçlara yol açardı. PKK’de harcadığım çaba halkım içindi, Kürtlük adınaydı. Doğrudur, PKK’nin ideolojik yanı vardı fakat bu benim için öncelikli değildi.

Nerinaazad: Çocukluğunuzdan beri savaşın içindesiniz. PKK’de uzun süre komutanlık yaptınız. PKK ve KDP çok farklı iki yapı. Sizin için zor olmadı mı?

PKK den ayrıldıktan sonra da Kürt davasına olan inancımı hiçbir zaman yitirmedim. Halk için savaşan her Kürt hareketiyle birlikte mücadeleye hazırım. Savaştan kaçtığımız ya da korktuğumuz için ayrıldığımız konusunda söylenenlere cevabımdır bu: Tam tersine hareket Kürtlük özünü yitirdiği için bıraktım. Yurtsever, vatansever mirası KDP’de gördüm. 2005’te de katılmayı istedim. Kabul kararım 2006’da geldi. Başlangıçta peşmerge, partizan eğitimi bölümlerinde dağa hazırlık eğitimleri yaptık. O tarihten bu yana peşmergeyim. PKK’de de, KDP’de de aynı duygularla savaştım. Ama KDP içinde daha rahatım. Burada doğrultum nettir. Kürtlük için, Kürtlük adına savaşıyorum. Çabalarımın boşa gitmediğini biliyorum. Herkesin emeği ortada ve bu insanı rahatlatıyor.

PKK içinde sabah akşam çalışsan da ölçüler farklıydı. İnsana verilen değerin ölçüleri farklıydı. Bu nedenle kendimi daha rahat hissediyorum. Hem neyin hizmetinde olduğumu biliyorum hem de hizmetim biliniyor. Bu konuda PKK ile KDP arasında çok ciddi bir fark görüyorum. Elbette burada da sorunlar var. Buna rağmen önümü görüyorum ve sıkıntılarımı ne için yaşadığımı nereye yol aldığımı biliyorum. Ulus, ülke var önümde. İnsanın yeteneklerini açığa çıkarma koşulları ve imkanı var. Zemin böyle olunca PKK’dekinden daha fazla çalışma hizmet isteğim var. Ömrümü bu davaya verdim, yürüyorum…

Nerinaazad: Peki, şimdi IŞID’la savaşta yer alıyorsunuz. Hepimiz 2014 yazında Bağdat’ın düşeceğini konuşurken Başkan Mesut Barzani’nin bağımsızlık ve referandum açıklamaları ardından Hewlêr’e yönelim oldu. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?

Dış güçlerin eli var bu işin içinde. Türk Devletinin de yönlendirmesi var. IŞID’ın çıkışı bölgenin yapısının bir sonucudur. Bölge sisteminin, dış güçlerin rolü belirleyici olmakla birlikte Kürtlere yöneliminde Türk Devletinin, AKP’nin tavrı ve PKK siyasetinin yarattığı boşluğun rolünün büyük olduğunu düşünüyorum. Suriye’de değişim krizi, Bağdat’ın durumu bunun zeminidir ama şahsen yönlendiren motor güç olarak -İran’ı göz ardı etmemekle birlikte- Türkiye’yi görüyorum.

1999’dan bu yana Kürt sorunu konusunda ciddi bir tıkanma ve problem yaşanıyor. Demokrasi söylem olarak çok kullanılsa da pratik olarak bir şey değişmedi. AKP bölgede kısmi bir rahatlama yarattı fakat siyaseten hiçbir rahatlama yoktur. Elbette Başkan Barzani’nin bağımsız Kürdistan ifadesi Türk devletinin kabullenmesinin çok zor olduğu bir konudur. Aynı dönemde PKK’li birçok siyasetçi de bağımsız Kürdistan’a karşı olduğunu açıkladı. ‘Devletleşmek intihardır’ tarzında açıklamalar yaptılar. Başkan Barzani’nin açıklaması yerindeydi. Şiiler ve Sünnilerin birbirinden koptuğu ortadaydı ve Kürtler için karar verilmesi gerekiyordu. Yoksa Kürtler Şii- Sünni kavgasında alet olacaktı. Başkan Barzani bağımsız bir tavırla, bağımsızlık tavrını koydu. Sınırları ve Kürt coğrafyasını koruma kararı aldı. Fakat ne yazık ki Türk devletini bir taraf bırakalım, diğer bazı Kürt partileri, hatta Güneydeki bazı Kürt partilerinden de olumsuz açıklamalar geldi ya da gevşek durdular. Denilebilir ki bu açıdan Başkan Barzani IŞID karşısında yalnız bırakıldı, güçlendirilmedi. Elbette IŞID’ın buraya saldırısı oluşan bağımsızlık zeminini bozmaya yönelikti. Bunu da bir tarafa bırakalım IŞID saldırdığında bazı ideolojik yayın organları gazete, internet, TV aracılığıyla büyük zarar verdi. Doğru olmayan haberlerle psikolojik açıdan olumsuz etkide bulundular. Örneğin düşmeyen bölgeler için önceden düştü diye haberler yapıldı. Bu durumun da peşmerge üzerinde psikolojik etkisi oldu.

Nerinaazad: Evet, IŞID Kürdistan’a yöneldiğinde peşmergenin kaçtığı, Hewlêr’in düşeceği söylentileri panik yaratmıştı.

Türk devletinin yayınlarını ve IŞID’ın vahşetini bir tarafa bırakıyorum. PKK’nin yayın organlarının o dönemde aktif psikolojik etkisi ve sonuçları oldu, mesela Şengal olayı. Bu konuyu farklı değerlendirmek gerekir. Orada bazı askeri sorumlularımız sorumsuz davrandı; hatta askeri suç işlediler. Bunu kimse inkâr edemez. Ne olursa olsun bırakmamalılardı. Fakat bu durum çok kötü kullanıldı, fırsatçı yaklaşıldı. Şengal dışında hiçbir cephe kayıpsız çatışmasız bırakılmadı. Başlangıçta da farklı haberler yapıldı. Oysa talimat üzerine IŞID’ı içimize çekerek vurmak için bir kademe çekildik. ABD’nin hava desteğiyle tekrar yönelim oldu. Fakat Şengal’in bırakılması kırıldığımız şeklinde yansıtıldı. Duhok ve Hewlêr’in düştüğü yayıldı. IŞID yöneliyordu. Kelek ve Mahmur’a yakın alanlara gelmişti. Fakat bu kontrol dışı değildi. Halk da psikolojik olarak bu duruma hazır değildi. Oluşan ortamda kırılma şeklinde yansıtılması zemin buldu fakat kırılmadık. Her savaş taktiklerle yürür. Tıkanacağımız bir alanda çatışmaya girmek ya da ısrar etmek kör bir kavgaya yol açar. Ve sadece kayıp verdirir. Bu savaş anlamına gelmez. Yeri gelir bir adım çekilirsin, yeri gelir yön değiştirirsin, yeri gelir ilerlersin. Bu, savaşta zenginliktir. Sonuç önemlidir.

İşgal girişiminin ilk haftasında bocalama yaşadık. Fakat nedenlerinin farkına çabuk vardık. Toparlanma oldu, planlamalar yapıldı ve ilerledik. Geri alınan alanlar son olarak Musul göz önönüne alındığında aslında güçlü bir toparlanma yaşandı. Bir gerçeği daha görmek lazım; IŞID bize saldırdığında askeri mühimmat konusunda da aramızda ciddi dengesizlik vardı. Suriye, Irak ve bazı diğer yerlerden aldıkları ya da ele geçirdikleri silah ve araçlar bizimkinden iki kat fazla ve etkiliydi. Biliyorsunuz artık savaşlar teknikle yürütülüyor. Bunun da çok ciddi etkisi oldu. Biz cephelerde onların birçok silahına teçhizat ve aracına el koyunca biraz denge kuruldu. Doçka ve bazı ağır silahları ele geçirdikten sonra her cephede biraz denge kuruldu. Bazıları bunu görmeyebilir fakat o zaman yaşanan büyük bir direnişti. Kürdistan tarihinin en büyük direnişlerindendi. Kürdistan’ın kilometrelerce kare arazisi üzerinde tamamen direnildi. Peşmerge büyük bir kahramanlık sergiledi. Herkes Kürdistan topraklarının işgal tehlikesi altında olduğunu ve rolünü fark ettiğinde artık ne şahadet ne yaralanma ne de hiçbirşey tek bir peşmerge için önem ifade etmiyordu. Hepsi direndi ve dikkat edin bütün dünyada IŞID’ın kırılmasını sağlayan gücün sembolü Kürt direnişi ve peşmergedir. Ve IŞID burada kırıldı. Saldırı pozisyonundan düştü. Aslında Kürt ve Kürdistan’a karşı olan cephe savaş meydanında düştü. Kürtler için büyük bir başarıdır. Eğer hala bazıları, bazı hareketler farklı görüyor ya da farklı yansıtmaya çalışıyorlarsa bu onların sorunudur. Bu onların davadan uzaklıkları, yurtsever duygudan yoksunluklarıdır.

Kendi adıma soruyorum; PKK neden her olumsuzluğu bu kadar kullandı? Acaba bu kadar fırsatçı yaklaşıp kullanacağına yardımcı olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Ya da yayın organlarında aleyhte propaganda yapmak yerine ulusal tutum sergileyerek halkın yurtseverlik duygularına hitap etseydi daha iyi olmaz mıydı? İnsan bunu soruyor ama ne yazık ki yaptılar. Örneğin Kobani için biz de kalkıp her gün aleyhte propaganda geliştirip yanlışları kullansaydık nasıl olurdu? Bu doğru değil. Kayıpları, zayıflıkları öne çıkarsak doğru olmazdı. Olmaz! Kürtlerin birbirine sahip çıkması gerekir. Olumsuzlukları öne çıkarmak değil olumlulukları büyütüp kahramanlıklara sahip çıkmak gerekir. Böyle ulusal saldırı altında olduğumuz durumlarda yapmamız gereken budur. Biz bu tavra sahip çıkıyoruz. Bu tavır zayıflığımızdan kaynaklanmıyor. Halk için doğru olanın bu olduğuna inandığımız içindir. Biliyoruz ve görüyoruz ki PKK’nin şimdi sahip çıktığı stratejinin ürünüdür bu tutumları. Sahip çıktıkları çizgide Kürtlük kaygıları öne çıkmıyor.

Sonuç ortada; Cizre’de hendekler kazılmış, bundan önce de olduğu gibi halk hareketlendi mi durduruyorlar. Bana göre devletin alttan yönlendirmesiyle hareket ediliyor. Kürtler zarar görüyor ve halk üzerinde gizli katliam uygulanıyor.

Nerinaazad: Koalisyon güçlerinin savaşa etkisi hangi düzeydedir?

Elbette önemli etkisi oldu. Hava desteği ve ağır silah takviyesi pozisyonumuzu ciddi şekilde etkiledi. Doğrudan savaşın içinde yer alan bir birey olarak bunu inkâr edemem. Bu savaşın tüm dünyaya gösterdikleri oldu: Kürtler var, hakları var ve bu haklara sahip olmalılar. Sadece Amerika değil, doğrudur ilk Amerika fiili olarak dahil oldu ama 15 civarında devlet fiili olarak savaşa dahil oldu. Almanya gibi İkinci Dünya savaşından sonra dışarı silah vermeyen bir devlet bu savaşa doğrudan dahil oldu. Güçlü silahlar verdi ve iyi bir rol oynadı.

Bu mücadele aynı zamanda gericiliğe karşıdır ve buna destek oluyorlar. Onlara göre Kürtler kendileri için de tehlike oluşturan gericiliğe karşı savaşıyor. Tabii ki kendi çıkarlarını da gözetiyorlar. Aslında kirlerini burada yıkıyorlar. Bununla birlikte Güney Kürdistan bir yandan savaşı yaşarken diğer taraftan Irak, Suriye, Şengal, Musul’dan gelen halkımızı ve Arapları sahiplenmek durumunda kaldı. Bu çok ağır bir durum. Bu durumda yapılan insani yardımlar ve savaşa destek sunulması Kürdistan’ın nefes almasını sağladı.

Nerinaazad: Peşmerge gücü içinde PKK den ayrılanların olduğunu biliyoruz. Bunların sayısı ve katılımları konusunda bilgi verebilir misiniz?

Evet, bu savaş bir gerçeği daha açığa çıkardı. PKK kendisinden ayrılanları ihanetle suçluyor, hain olarak damgalıyor. Onları lekeleyerek toplum içinde bitiriyor. Ama bu savaşta açığa çıktı ki bu tavır çok geri ve yanlış bir tavırdır.

Sayı vermem doğru olmaz fakat PKK den ayrılan ve IŞID’a karşı mücadelede önemli konumlarda yer alan çok sayıda arkadaş var. Bu arkadaşlar şimdiye kadar maaş bile almadılar. Ulusal duygularla gelip savaşa katıldılar. Kimse onlara ‘gelin savaşa katılın’ da demedi. Gönüllü geldiler ve hatta birçoğu kendi imkanlarıyla silah temin ederek geldi. Savaşta kahramanca yer aldılar, ön cephede yer aldılar. Ondan fazla arkadaş da şehit düştü. Savaş meydanındaki kararlılıklarını da emeklerini de herkes görüyor.

Ortaya çıktı ki bu insanlar Kürdistan için, halkı için kendilerini feda etmeye hazırlar. Şimdiye kadar kendisini geri çekeni görmedim. Biliyorum ki ekonomik açıdan da çok zor durumdalar ama hiçbir zaman ailevi durumlarını halkın önüne koymadılar. Hiç demediler ‘gidip ailemizin şu sorununu çözelim’. Birçoğundan duyduğum, toprağımız işgal altındayken aile sorununun ne anlamı var?

Şu sonuç çıkıyor: Kürtler, Kürdistan söz konusu olduğunda kahramandır. İnsan ancak inandığı şey için savaşır. İnanacağı bir şey yoksa elbette hareket bile ettiremez.

Ben özellikle PKK’den ayrılarak bu savaşta yerini alan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Önemli bir rol üstlendiler, bu rol kutsaldır. Hepsine teşekkür ediyorum. İnsan ne derse desin bu emeği karşılayamaz. Öyle bir savaşa silah kuşanıp gelmek çok önemli ve değerlidir.

PKK’nin bu durumdan rahatsız olduğunu, hatta öfkeli olduğunu biliyoruz. İhanet diyorlar, hain diyorlar. İhanet Kürdistan’a karşı olmaktır. Bu insanların ne ihaneti var? Hain oldukları için mi kendilerini ölüme atıyorlar? Yeniden hepsine şükranlarımı sunuyorum. Özellikle şehit düşenlere, ailelerine saygılarımı sunuyorum. Unutmayacağız. Hepsine rahmet diliyorum.

************

Röportajın 2. Bölümü…

Röportajı gerçekleştiren ve redakte ederek bizlere ulaştıran yazarımız sevgili Neval Çelik\'e emeği ve katkısı için teşekkür ediyoruz.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 11082 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:40:07
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x