Hak-Par: Kürdistan Federe Bölgesi’ne yönelik düşmanca tutumu protesto ediyoruz.

7.Olağan Kongreye hazırlanan Hak-Par Parti Meclisi son toplantısını Ankara Genel Merkezde gerçekleştirerek gündemindeki konuları görüştü.

02.10.2017, Pts - 11:27

Hak-Par: Kürdistan Federe Bölgesi’ne yönelik düşmanca tutumu protesto ediyoruz.
Haberi Paylaş

Kürdistan Bölgesi'nin 25Elül'de yapmış olduğu Bağımsızlık referandumu sonucu Türkiye, İran ve Merkezi Irak hükümetinin içinde bulundukları düşmanca tutumun protesto edildiği toplantıda basına yazılı bir açıklama yapıldı.

Açıklama da şu ifadelere yer verildi

Kürdistan Federe Bölgesi’nde, 25 Eylül tarihinde, barışçıl bir şekilde, huzur içinde gerçekleşen “bağımsızlık referandumu” sonrası Türkiye, İran ve Merkezi Irak hükümetinin takındığı düşmanca tutumu protesto ediyoruz.

Irak Devleti’nin, 1.Dünya Savaşının ardından emperyalist İngiltere tarafından kendi çıkarları esas alınarak, başta Kürtler olmak üzere tüm etnik ve dini gurupların muhalefetine, isyanlarına rağmen kurulduğu, bu gün “kutsal” olduğu propaganda edilen sınırlarının da onlar tarafından zorla, entrikayla çizildiği unutulmamalıdır.

Kürtler ise Irak’ın kuruluş sürecinden bu yana İngilizlerin kuklası yöneticilere karşı, daha sonra askeri darbelerle iktidarı ele geçiren zalim diktatörlere ve nihayet BAAS rejimine karşı meşru hakları için mücadele ederek bu güne geldiler

Kürtlerin Araplar ve diğer etnik gruplarla, eşitliğe dayalı adil bir düzen içinde, birlikte yaşamak için ortaya koydukları tüm çabalar sonuçsuz kaldı, otonomi talepleri reddedildi.

Sürekli olarak savaş alanına dönüştürülen Kürdistan, adına “Enfal” denilen toplu katliamlar, Halepçe’de olduğu gibi kimyasal bombalarla gerçekleştirilen soykırım uygulamalarına tabi tutuldular.

Saddam rejimi, BAAS diktatörlüğü yıkıldıktan sonra da Kürtler geçmişe takılıp kalmadılar ve yeni bir sayfa açarak birlikten yana oldular.

Federal Irak’ın oluşumunda rol aldılar. Birlikte oluşturulan Anayasa’nın uygulanması için çaba harcadılar, Ancak tamamen İran’ın kontrolüne giren Merkezi Irak hükümetleri bir yandan Irak’ı terör bataklığına, mezhep savaşına sürüklediler, diğer yandan yeniden Kürtlere karşı sömürgeci reflekslerle harekete geçtiler, anayasaya uymayarak, bir arada yaşamayı tahrip eden politikalara yöneldiler.

Anayasanın amir hükmü olan ve tartışmalı bölgelerin statüsünü belirleyecek 140.maddeyi uygulamadılar. Kürtleri merkezi ordu ve bürokrasiden uzaklaştırdılar, Anayasa gereği bütçeden Kürdistan’a ödenecek % 17 lik payı ödemediler, Irak ordusunun bir parçası olan Peşmergenin silahlanmasını engellediler.

Mezhepçi politikalarının yarattığı bataklıkta üreyen İŞİD’e Musul’u teslim ettiler, Kürdistan’a saldırdığında da bölgeyi korumak için her hangi bir adım atmadılar.

Irak’ın toprak bütünlüğünün dağılmasının sorumlusu Kürtler değil, Merkezi Hükümetlerin ırkçı, sömürgeci, mezhepçi politikalarıdır.

Kimse Kürtleri zorla, Kürt düşmanlığını, mezhepçiliği esas alan, Kürtlerin haklarına saygı duymayan bir rejim içinde kalmaya zorlayamaz.

Bu gerçekler ortadayken, Türkiye’nin Kürt karşıtlığı üzerinden Kürdistan Federe Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu yapmasına karşı çıkması, İran ve Irak ile kol kola girerek Kürdistan Federe Bölgesi’ne karşı ağır tehdit ve hakaret dili ile savaş pozisyonuna geçmesi, milyonlarca kürdü rencide eden bir tutum olduğu görülmelidir.

Ulusların kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkı Birleşmiş Milletlerin kurucu antlaşmasının temelini oluşturur . Yine BM’in 1514 (XV) sayılı kararının 2.maddesi “Bütün halkların kendi kaderini kendilerinin tayin etme hakkı vardır, o hakka binaen serbest bir şekilde siyasi statülerini tespit eder ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini serbestçe takip ederler” demektedir

Kürdistan halkının da diğer milletlere helal olan bu hakkı kullanması ana sütü kadar helaldir.

Bölge devletleri başta olmak üzere tüm uluslararası kamuoyuna düşen Kürt halkının %93 oyla ilan ettiği bağımsızlık referandumu sonuçlarına saygılı davranmaktır.

Ortaya çıkan bu sonuçların merkezi hükümetle, diyalog yoluyla çözüme kavuşturulmasına yardımcı olmaktır.

Özellikle Türkiye aklıselim ile hareket etmeli, Kürdistan Federe Bölgesi ile bu güne dek geliştirdiği ilişkileri daha da büyütmeli, iyi komşuluk ilişkilerinden kazançlı çıkacağını görmelidir.

Kürdistan Federe Bölgesi kimseye tehdit değildir.

Savaş tehditleri ,ekonomik ambargo ve sınırların kapatılması ile yaratılan gerginlik, ırkçı, Kürt düşmanı kesimlerin “sefer” çağrıları ile Türkiye’yi tıpkı Saddam’ı Kuveyt’i işgale sürükleyen saldırgan pozisyona sürükleme çabaları hayırlara vesile olmayacaktır.

25 milyon Kürdün de yaşadığı, doğu, güney ve güney batı sınırlarının da Kürt coğrafyası ile çevrili Türkiye’yi yönetenlerden bu tuzağa karşı duyarlı olmalarını, Kürtlerle dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini öne çıkarmalarını talep ediyoruz.

Öte yandan hangi siyasal eğilim içinde ve hangi parçada olursa olsun tüm Kürtler, ırkçı- şoven dalganın püskürtülmesi, Kürt karşıtı söylem ve politikaların geriletilmesi için daha çok çabalamalı,

Referandumun başarısı Kürtlere çok daha büyük sorumluluklar yüklemektedir.

Her Kürt, her Kürdistanlı kurum Kürdistan Federe Bölgesine yönelik tehditlere ve kuşatmaya karşı harekete geçmeli, kamuoyu oluşturmak, diplomatik kanalları harekete geçirecek kampanyalar örgütlemek seferber olmalıdır.

HAK-PAR bu konuda da üzerine düşeni yapacaktır.

22 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da “Özgürlük ve eşitlik” Şiarıyla gerçekleştireceğimiz 7.Kongremize tüm halkımızı davet ediyoruz.

01.10.2017

HAK-PAR

Parti Meclisi

Nerina Azad
Bu haber toplam: 3363 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:37:23
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x