PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik Dicle Haber Ajansı (DİHA)’ya açıklamalarda bulundu.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla gönderdiği mesaj, KCK yöneticilerinin savaşın sonlandırılması ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalar ve yeni bir çözüm sürecinin nasıl olması gerektiği konusunda DİHA’ya önemli açıklamalarda bulunan Mustafa Özçelik ’Kimden Gelirse Gelsin, Savaşı Sonlandıracak Her Adımı Destekleyeceğiz\' dedi.
Özçelik\'in açıklamaları şu şekilde;
Biz Kürdistan Özgürlük Partisi olarak kimden gelirse gelsin, bugün süre gelen savaşı sonlandıracak her türlü adımı destekleyeceğiz. Bildiğiniz gibi 2013 yılından sonra 3 yıla yakın bir süre PKK ile devlet arasında çözüm süreci adı altında görüşmeler yapıldı. Biz PAK olarak bu çözüm sürecini savaşı durdurduğu, kanın akıtılmasına son verdiği için destekledik. Ama bu konuda bu sürecin gerçek bir çözüm sürci olmadığını söyledik; eleştirilerimiz oldu.
Biz PAK olarak Kürt ve Kürdistan meselesinin ulusal ve siyasal bir mesele olduğunu ve çözüm sürecinin de bu temelde, bizzat bu sorunu çözmeye dönük bir süreç olması gerektiğini söyledik ve hala da böyle düşünüyoruz.
Kürt meselesi elbette ki sadece PKK’nin silah bırakması ya da savaşa son vermesi sorun değildir. Bir bütün olarak ulusal bir meseledir. Bunun için de Kuzey Kürdistan’daki tüm Kürt partilerinin devletle muhatap olmaları ve görüşmelerin şeffaf bir şekilde yürütülmesi bizce bu sorunun çözümünde önemli bir parametredir. Aynı şekilde uluslararası garantörler de sürecin içinde yer almalıdırlar. Ne yazık ki 3 yıl süren görüşmelerden sonra Temmuz 2015’te tekrar çatışmalar başladı. Bizce bu çatışmaların başlamasında temel sebep, Türk Devleti’nin Kürtlerin siyasal, sivil, demokratik mücadele ve gelişiminden duyduğu korku, Rojava ve Güney Kürdistan’daki gelişmelerden duyduğu korku ve bütün bunların yeni bir saldırı stratejisine dönüşümüdür. Türk Devleti’nin savaşı başlatması karşısında, PKK de şehirlerdeki hendek ve barikat uygulamaları ile ne yazık ki Türk Devleti’nin bu stratejisine daha uygun bir zemin yaratmış oldu. Ve 1 yıllık süreç bize net olarak şunu kanıtladı ki, şehirlerdeki çatışmalar ve bugün de sürdürülen silahlı eylemlilikler öncelikle sivil insanlara, Kürdistan halkına zarar vermektedir.
Biz çok net bir şekilde PKK’ye çağrıda bulunuyoruz; Kürt ve Kürdistan meselesinin siyasal temelde çözülebilmesi için çatışmalara, savaşa son verilsin. Türk Devleti Kürtleri her alanda bastırmak, korkutmak, sindirmek için birçok uygulama sürdürmektedir. Belediyelere kayyum atanması, öğretmenlerin görevden alınması ve OHAL ilanı, OHAL’in gittikçe siyasal çalışma alanlarını daraltması… Bütün bunlarla Türk Devleti Kürtlere sadece şiddetin yolunu göstermek, Kürtleri sadece şiddete sürüklemek istiyor. Bu konuda uyanık olunmalıdır. Bu tuzağa düşülmemelidir. Bugün, gelinen aşamada, Kuzey Kürdistan’da şiddet, silahlı mücadele özgürlük mücadelemize, kazanımlarımıza zarar vermektedir. Kesinlikle çatışmalara son verilmelidir.
Türk devletine de açık çağrımız; 90 yılı aşkın süredir defalarca imha, inkar, asimilasyon, soykırım siyaseti ile savaş ve çözümsüzlük siyaseti ile bugünlere gelindi. Ama bu siyasetin hiçbiri Kürt özgürlük mücadelesini durduramamıştır. O halde Türk Devleti de bu savaş ve çözümsüzlük siyasetine son vermeli, derhal bütün Kürt partilerinin katılacağı yeni, gerçek bir çözüm süreci başlatılmalıdır.
Şimdi dönem dönem barış çağrıları yapılıyor. Ama ne yazık ki bu çağrılar karşılık bulmuyor. Gördüğümüz kadarı ile Devletin kendine göre bu anlamda bir stratejisi var. Yani Cerablus’a giriş, Güney Kürdistan’daki bağımsızlık yürüyüşüne karşı İran devleti ile olan değişik boyutlardaki anlaşmalar ya da ilişkiler ve son bir yıldır sürdürülen savaş ve çatışma ortamı Kürdistan’da gelişen sivil, siyasal, özgürlük mücadelesinin bastırılması, önünün kesilmesi, kazanımların yok edilmesi amacını taşıyordu. Savaşın durdurulmasına dönük değişik şekillerde değişik kesimlerden çağrı geldi. Biz PAK olarak bir yılı aşkın bir süredir, Temmuz 2015’den bu yana çağrılar yapıyoruz. Kürtler çatışmaların tarafı olmamalıdırlar diyoruz.
Şehirlerdeki hendek, barikat uygulamaları Kürtlerin bugünkü realitesine uygun değildir. Kürtlerin şehirlerde özgür alanlar yaratabilecek realiteleri, ne siyasal, ne ekonomik, ne lojistik nede uluslararası bir güçleri yoktur. Onun için çatışmaları şehirlere taşımak, çatışmaları yeniden yoğunlaştırmak Kürtlere zarar veriyor. Eldeki kazanımları ortadan kaldırıyor. Biz bunu bir yıldır söylüyoruz. Bizce gelinen süreç bunu kanıtladı. Bu uygulamalar, şiddet; devletin bize yönelik, bizim kazanımlarımızı ortadan kaldırmaya yönelik plan ve stratejilere zemin hazırlamış oldu. Onun için diyoruz ki tereddütsüz bir şekilde biz Kürtler olarak ‘’savaşa hayır, siyasal çözüme evet’’ diyelim.
Şimdi savaşa hayır demek tek başına yetmiyor. Kürt meselesi bir milletin kendi geleceğini belirleme meselesidir. Özgürlük temelinde Kürdistan’da siyasal statü meselesidir. Gerçekten de bunu esas almayan bir çözüm de bu sürecin gerçek adını ifade etmeyecektir.
Türk Devlet yetkililerinin ‘biz şununla, bununla, terörle görüşmeyiz’ söylemleri bizce dönemsel ve konjonktüreldir. 3 Yıl boyunca ‘’terör’’ dediği PKK ile PKK lideri Öcalan’la görüşmeler yapıldı. Bizim bu konuda bir netlik sağlamamız gerekiyor. Eğer yaşanan savaş ve çatışma, bugün Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin çıkarına değilse, öncelikle PKK’nin bunu durdurması gerekiyor. Devlet ne diyor, ne yapacak, ne edecek tartışmaları bir tarafa, ama ilk önce PKK’nin çatışmaları, savaşı durdurması lazım.
Eğer işin gerçeğine bakacak olursak bugün çözüm şudur; Öncelikle bu çatışmalar durdurulmalı, silahlar susturulmalıdır. Bütün Kürt partileri, Kürt ve Kürdistan meselesinin çözümünü uzun vadede esas alan ve bugün acil yapılması gereken adımları da içeren bir program etrafında bir araya gelmelidirler. Ve bu temelde Türk Devleti ile oturulmalı ve uluslararası garantörler de bu sürecin içinde yer almalıdır. Bu anlayışla, Türk Devleti’ne diyalogla siyasal çözümü geliştirelim çağırısı yapılmalıdır.
Kürdistan Özgürlük Partisi(PAK) , Kürt ve Kürdistan meselesinin Kuzey Kürdistan’da çözümünde bir taraftır. Yani Kürdistan halkının tarafıdır. Bu anlamda da biz kendimizi bu sorunun çözümünde temel bir muhatap olarak görüyoruz. Türk Devleti ile sorun çözülürken biz de bir muhatabız ve bir muhatap olarak kendi programımızla, çözüm önerilerimizle sürecin içinde yer alıyoruz. Çalışmalarımızı bu şekilde yürütüyoruz. Kürt meselesi sadece PKK’nin meselesi değildir, bütün Kürt partileri sorunun muhatabıdırlar’’.