Nerinaazad haber servisi: AKP ve AKP'nin yazar sözcüsü AKP ve Cemaat gerginliğine Öcalan ve KCK'nin nasıl baktığı konusunda bir köşe yazısı yazdı.
Yarın ise BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, yarın yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile görüşecek.
Öcalan'ın AKP'yi desteklediği açığa çıkmıştı. yeğeni ile daha önce yaptığı açıklama da "devlet yetkileri ile görüşüyoruz ve olumludur" mesajını kamuoyuna vermişti. devlet yetkileri dediği ise her zaman görüşme yürüten MİT olduğu biliniyor.
Peşine Sırrı Süreyya ve Pervin Buldan Kandile gittiler, bir açıklamada bulunmadılar.
Öcalan'ın Kandili gerginlik ve AKP ve Cemaat çatışmasında AKP'yi desteklemeleri yönünde görüşler ilettiği konuşuluyor. Bu yönlü duyumlar var.
KCK ise bu konuda hala bir açıklama yapmadı.
Cemil Bayk ise KCK adına yaptığı açıklamada Paristeki Sakinne Cansız ve iki arkadaşının katliamını Gülen cemaati üzerine atacak bir açıklamada birleşmişti. Oysa bu katliam MİT ve devlet var yargıssı kamuoyunda daha güçlüdür.
AKP sözcülüğünü yapan yazar Abdülkadir selvi'nin yazısını aşağıya olduğu gibi veriyoruz?
Öcalan ve Kandil nasıl bakıyor?
Paralel devletin 17 Aralık darbe girişiminin ekonomik ve siyasi ayakları gün yüzüne çıkmaya başladı.
Ama çözüm sürecine yönelik boyutu ne yeterince ortaya çıktı ne de hak ettiği şekilde tartışıldı.
Oysa 7 Şubat MİT operasyonunda olduğu gibi, 17 Aralık kalkışmasının en önemli hedeflerinden biri, çözüm süreci...
17 Aralık kalkışmasından kısa bir süre önceki görüşmede Öcalan, 'Paralel devlet' diye tanımladığı güçlere işaret ederek, 'Eğer çözüm sürecini başarıya ulaştırmazlarsa, bunların hedefi Başbakan'ı Mursi gibi yargılamak' diyor.
Bu Öcalan'ın uzak görüşlülüğünü ortaya koyması açısından önemli olduğu kadar, operasyonun hedeflerini ortaya koyması noktasından da önemli bir tespit.
Ayrıca bunu görmek için İmralı'ya gitmeye gerek yok.
Gözaltına alınanlara polisteki ifadeleri sırasında, 'İmar değişikliklerini Başbakan'ın talimatıyla yaptık deyin, sizi bırakalım' şeklinde teklif yapılması bunu ortaya koymuyor mu?
Ne Halk Bankası ile ne Reza Zarrap ile ne bakanların çocukları ile ne Ali Ağaoğlu ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Başbakan'ın oğlu Bilal'in 25 Aralık'taki ikinci dalga kapsamına alınması her şeyi anlatmıyor mu?
Başbakan da bunu teyit ederek, 'Burada asıl hedef benim. Oğlum Bilal üzerinden bana gelmek istiyorlar' dedi.
Şimdi gelelim on puanlık uzmanlık sorusuna.
Bu operasyonların doğrudan hedeflerinden biri çözüm süreci olduğuna göre, bu konuda yeni bir durum söz konusu mu?
Kandil, Hükümetle-Gülen hareketi arasındaki mücadeleyi dikkatli bir şekilde izliyor.
Kandil ayrıca çözüm süreciyle birlikte, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi petrollerinin doğrudan Türkiye'ye akmasının, bu operasyonun en önemli unsurlarından biri olduğunu düşünüyor.
Haksız sayılmazlar.
16.5 milyar dolar bizim kasamıza girecek. Ötesi, bu hattan sağlanacak başarı, bu kez Güney'den çekilecek bir boru hattıyla Kerbela ve Necef'in petrolünün Türkiye topraklarına akmasının önünü açacak. Çünkü Irak yönetimi Basra Körfezi'nde ABD ile İran arasında yaşanan restleşmeden dolayı meydana gelen sıkışıklığı aşmak için Basra'dan Ceyhan'a bir petrol boru hattı çekmeyi planlıyor.
Bu ABD'nin uğruna Irak'ı işgal ettiği yüksek graviteli, dünyanın üçüncü sıradaki en zengin petrol kaynağının Türkiye'ye akması demek.
Kuzeyin petrolü ve doğalgazını bir de Güneyin petrolü ile buluşturduk mu, işte o zaman Türkiye uçtu demektir.
Eee kusura bakmayın. Kimse size altın tepsi içinde böyle bir imkânı sunmaz. Bize yedirmek istemez.
Yaşadığımız kalkışmanın bir yerinde çözüm süreci ve Türkiye'nin Irak petrolleri konusundaki perspektifi yatıyor.
Irak'ın hem güneyinin hem kuzeyinin petrolünü elde etmek için ya dışarıdakilerle ya da içimizdekilerle savaşacağız.
Şimdi yaşadığımız sancının altında bu yatıyor.
Devlet, paralel devlete karşı bu savaşı veriyor.
Dönelim biz tekrar Kandil'e.
Ama yoğun olarak tartıştıkları konu, hükümetle Gülen Grubu arasındaki mücadele.
Zorlukları şimdiye kadar askeri ya da dış güçleri koydukları bir yer vardı. Onun üzerinden değerlendirme yapıyorlardı. Bu kez birbirine yakın iki yapının mücadelesini değerlendirmede zorlanıyorlar.
Buna karşın Kandil'de şu değerlendirme yapılıyor; 'Başından beri biz paralel devletin varlığını söylemiştik. Gülen cemaatinin çözüm sürecini sabote etmeye çalıştığını her fırsatta tekrar ettik. KCK operasyonlarını polisin ve yargının içindeki Gülen cemaatine mensup yapı gerçekleştirdi. Bunu dile getirdik ama hükümet bizi şimdiye kadar dinlemedi'
Kandil bu savaşı kimin kazanacağına bakıyor.
Şimdilik izleme pozisyonundalar.
Paralel devlet kazandığı takdirde, kendi yol haritalarını çizecekler.
Erdoğan kazandığı taktirde ise, çözüm süreci yeni bir ivme ile yoluna devam edecek.
Kandil'e iki teklif ulaşmış durumda.
Biri CHP'nin İstanbul seçimlerinde destek talebi.
Seçimlerde bizimle ittifak yapın demiyorlar. MHP gibi siz de çok zayıf, kamuoyunun tanımadığı bir aday çıkarın diyorlar.
Bunun karşılığı ne öneriyorlar? Zamanı gelince yazacağım.
İkinci teklif ise dış güçlerden. ABD, Rusya, İsrail ve İran'dan oluşan konsorsiyum PKK'ya, 'Çözüm sürecini bitir, Türkiye ile savaş' diyor.
PKK, Ortadoğu'da ayakta kalmayı başarmış bir örgüt.
Her teklifin üzerine balıklama atlasalardı, bugün yerlerinde yeller eserdi.
Saddam yok PKK var.
Bölge dengelerini ve uluslararası stratejiyi iyi okuyorlar.
Kandil'de, 'Bizi Türkiye ile savaşa sokup, tasfiye etmek istiyorlar' düşüncesi hakim.
Çok önemli ve bir o kadar da yerinde bir tespit.