Eski AKP Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Medyascope’ta gazeteci Ruşen Çakır’ın konuğu oldu.
Yeneroğlu\'nun açıklamaları şöyle:
“Bu kâbusa biz sebep olduk. Tabiî bu kâbusu oluştururken sebep-sonuç ilişkisi üzerinde de durmak lâzım: Türkiye nereden nereye geldi? AK Parti nereden nereye geldi? Müslümanca siyaset yapma iddiası nereden nereye geldi? Çünkü bu iddianın temelinde bu yatıyordu: Biz iktidara gelirken, ülkedeki mütedeyyin kesimler dışlandı, ötekileştirildi, merkeze alınmadı.
“Sonuç itibariyle, biz, demokratik olmayan o sistemin inşa edemediği demokratik kültürü sorgulamadık. Gerçekten içtenlikle sorgulasaydık onun devamını getirebilirdik. Türkiye’de herkesin huzur bulacağı, hiç kimsenin bir diğerinden endişe etmeyeceği, Cumhuriyet’in değerleri üzerine bina edilen bir nizam geliştirebilirdik belki. Ama bunu yapamadık. Şu anda bir “Korku Cumhuriyeti” oluştu.
“Bu ülkede işkence var. Bu ülkede insanlar kaçırılıyor. İnsan hakları konusunda Türkiye’nin uluslararası sıralamasına bakıyorum. İnanın, bunu söylerken bile kendimi AK Parti’den soyutlayarak söylemiyorum. Bu noktada maalesef –kendi adıma söylüyorum– suç ortağıyız. Bunu da ahlâken söylüyorum. Çünkü sesimizi yeterince çıkarmadık. Bakın, ben baştan beri sesimi çıkardım. Ama bunun yeterli olmadığını düşünüyorum.
“İslâmî hareket içerisinde bir tane Ahmet Altan çıkmadı. Cezaevinden çıktığında “Ben içeriyi biliyorum, içeriyi gördüm. Hukuksuzluk yaptığınız sürece, aynı şeyleri tekrar edeceğim. Hukuksuzluğunuza karşı çıkacağım, sizinle mücadele edeceğim” diyen bir tane Müslüman kanaat önderi çıkmadı bu ülkede. Benim için bu çok büyük bir acı, bunu da belirteyim. Türkiye’de Müslümanca siyaset yapma iddiasıyla yola çıkan insanlar, bunu samimi bir biçimde sorgulayıp, bu noktada çok kararlı, net, aktif bir duruş sergilemedikleri sürece yol almanın çok zor olacağı kanaatindeyim.”
Babacan ve Davutoğlu ile ilgili Yeneroğlu “Bir kere, çok sevdiğim değerli ağabeylerim. Kendileriyle defaatle görüştüm. Ortaya koydukları metinleri de okudum. Fakat sonuçta, facianın ne kadar büyük olduğunun farkında olmadıklarını düşünüyorum. Geri dönüşü olmayan, sonunda da ışık olmayan bir tünelin içerisine girildiğinin çok fazla farkında olunmadığının kanaatindeyim” dedi.
Yeneroğlu “Bu ülkede yüz binlerce insan, terör örgütü üyeliği ile suçlanıyor ve bu ülkede inanılmaz zalimlikler oluyor. İnanan insanlar da bunu bu şekilde değerlendirmediği sürece, işin aslını esasını, insan onurunun, insan haysiyetinin ayaklar altına alındığı bir ortamı görmediği sürece, “Biraz teşkilatları değiştirelim, söylemleri biraz değiştirelim, nepotizmi biraz azaltıp hafifletelim” söylemleriyle olmaz. Biz bunu çoktan aştık. Türkiye bu noktaların çok çok ötesinde. Türkiye, otoriter rejimin çok ileri safhasına geldi” ifadelerini kullandı.
Yeneroğlu, “Bugün 28 Şubat’ı yaşayan birçok mütedeyyin insan bana “Kusura bakma Mustafa Bey, biz o zaman eylem yapabiliyorduk. Biz o zaman üniversitelerde sesimizi çıkartabiliyorduk. Bugün bunların hiçbirisi yok ki” diyor. Toplanma özgürlüğü diye bir şey kalmamış. Basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü diye bir şey kalmamış. Bütün bunları görmemiz lâzım. Ve bunları bu ülkenin toplumsal çoğunluğunu oluşturan yüzde 65-70’inin özellikle görmesi lâzım” dedi.
\"Bu ülkede ben diyorum ki insan kaçırılıyor, bu ülkede insanlara işkence ediliyor, bu ülkede yüz binlerce insan terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyor. Bu ülkede inanılmaz, inanılmaz zalimlikler oluyor. Bu çok net. Kimse kusura bakmasın. Sonuçta bunun hesabını vereceğiz.
Vicdanımıza her gün hesabını verdiğimiz gibi. Akşam evimize gittiğimizde çocuklarımızın yüzüne nasıl bakıyorsak Allah\'a da hesap vereceğiz.
İnanan insanlar bunu bu şekilde değerlendirmedikten sonra, işin aslını esasını, insan onurunun ayaklar altına alındığı bir ortamı görmedikten sonra, efendim \'biraz teşkilatı değiştirelim, nepotizmi (yandaşlığı) biraz azaltalım\' biz bu noktaları aştık artık, Türkiye otoriter rejimin çok ileri safhasına geldi. Bundan sonraki süreç, Türkiye\'nin geleceği ile ilgili çok tehlikeli barındıran bir süreç.
Ben Rusya gibi bir ülkede yaşamak istemiyorum. Türkiye Cumhuriyetleri gibi ülkelerde yaşamak istemiyorum. Ben özgür bir ülkede yaşamak istiyorum. Ve bu özgürlüğümü de kelimelerle ifade etmek istiyorum. Özgürlük apolitik olduğunuz sürece özgürlük anlamına gelecekse ben öyle bir ülkede yaşamak istemiyorum. Öyle bir ülkede yaşamaktansa, Batı dünyasındaki her bir ülkeyi buna tercih ederim. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, insanların devlete karşı aidiyet bilinci zayıfladı.
Anket yapalım gençlere soralım, Türkiye\'de mi yaşamak istiyorlar yurt dışında mı? Kimse S. Arabistan\'da yaşamak istemiyor. İnsanlar Batı dünyasında yaşamak istiyor. Benim camiamdaki insanlar bunu aynaya bakarak sorgulamaları gerekiyor kendilerini.
Türkiye\'de toplumsal fay hatları o kadar derin, o kadar gerilmiş, her an her yerde patlayabilecek bir noktada ki, biz hızlı değil yavaş karar almak zorundayız. Birbirimizi anlamamız lazım. \'Yok ezelim\' hemen bir an evvel karar alalım. Farklı mı düşünüyor, kesin vatan hainidir. Bu şekilde damgalayalım ki bunu da saçma sapan, bekaymış, Cumhuriyet mitingleri gibi insanı merkeze almayan bir (anlayışla) yapalım.
Bugün 28 Şubat\'ı yaşayan birçok insan, mütedeyyin insandan bahsediyorum, bana \'kusura bakmayın, biz o zaman eylem yapabiliyorduk, biz o zaman üniversitelerde sesimizi çıkarabiliyorduk\' diyor. Bunların bugün hiçbiri yok ki. Toplanma, basın, fikir özgürlüğü diye bir şey kalmamış. Bunları görmemiz lazım.\"