Türkiye’nin ABD ile yürüttüğü F-16 savaş uçağı satın alma görüşmelerini yorumlayan Erdemir, “Putin’in yürüttüğü bir satranç oyununda Erdoğan hükümeti piyon rolünde. Çünkü, Putin, S-400’leri Türkiye’ye dikte ettirirken, bunun sadece Türkiye-ABD ilişkilerinde bir sorun olacağını öngörmüyor aynı zamanda NATO içinde de önemli bir gerilim kaynağı olacağını da biliyordu” dedi.
Erdemir şunları söyledi:
“Türkiye, hem F-35’lerden oldu hem de CAATSA yaptırımları, ilk defa ABD tarihinde bir NATO üyesine getirildi. Türkiye, ABD’den şu anda savunma sanayi noktasında, alımlarla ilgili engellerle karşılaşıyor. CAATSA yaptırımları olmasaydı da, Kongre’de Türkiye’ye karşı yaklaşık 2.5 yıldır devam eden bir blokaj söz konusu. Buna resmi bir ambargo diyemeyiz. Ancak, Kongre’nin hem Cumhuriyetçi hem Demokrat üyeleri, Türkiye’ye silah satışına engel olmaya devam ediyor.
Evet, F-16’larla ilgili devam eden bir pazarlık var ancak bu pazarlık pek de kolay bir pazarlık olmayacak, çünkü Biden’in tüm yüreklendirici söylemine rağmen, Beyaz Saray’ın etkisi oldukça sınırlı. Bir yandan CAATSA bir yandan Kongre engeli durduğu sürece, Biden hükümetinin de Erdoğan için risk alacak, kendi siyasi sermayesini tüketecek hamleler yapacağını öngörmüyorum. Buradaki tıkanıklığın, yalnızca F-35 ya da Patriot’lar için değil, F-16’lar için de devam ettiğini düşünüyorum.”
Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye yönelik olası askeri operasyonunu da değerlendiren Erdemir, “Türkiye’nin üçüncü sınır ötesi operasyonu sonrası, Kongre’nin müthiş baskısı sonrasında Türkiye’ye yönelik kapsamlı yaptırımlar getirildi. Bu bir başkanlık kararnamesi ile getirildi. Aynı dil ve içerikle, Biden hükümeti tarafından da başkanlık kararnamesi yenilendi. Washington’dan yeni bir sınır ötesi operasyona yönelik yaptırımlar yalnızca yerinde durmuyor, aynı zamanda da Türkiye, bugün Washington gözüyle barış ve istikrara ve ABD’nin milli güvenliğine yönelik önemli bir tehdit olarak sınıflandırılmaya devam ediyor” yorumunu yaptı.
Erdemir şu görüşü dillendirdi:
“Trump ve Biden gibi, iki farklı başkan döneminde, aynı dil ve yaptırımların devrede olması, Erdoğan söz konusu olduğunda ABD’de neredeyse tüm Kongre’yi kapsayan bir duygu ve düşünce birliği olduğunu gösteriyor. Bir yandan Putin’in çok daha sert olan baskı ve tehditleri, örtülü ya da açık, diğer yandan da ABD’nin hukuki yaptırım tehditleri Erdoğan’ın elini kolunu bağlıyor.
Şunu unutmayalım ki, Erdoğan üzerinde müthiş bir ülkücü-milliyetçi baskı var. Özellikle Kürt sorunu konusunda, şiddete endeksli bir 'çözüm' için. Erdoğan adeta burada, farklı baskılar ortasında sıkışmış bir lider görünümünde. Son dönemindeki, bitik ruh ve bedensel hali de göz önüne alındığında, Erdoğan'ın çok da manevra alanı ve enerjisi olmadığını düşünüyorum." (Ahval)