Jorîn Avesta: İran Zayıflıyor, Kürd Milleti Yükseldiği Tarihsel Eşiğe Yaklaşıyor

14.06.2025, Cts - 13:35 [ Güncellenme: 14.06.2025, Cts - 13:40 ]

Jorîn Avesta: İran Zayıflıyor, Kürd Milleti Yükseldiği Tarihsel Eşiğe Yaklaşıyor
Haberi Paylaş

Ortadoğu yeniden bir türbülansın içine sürüklenmişken, tarihsel bir kırılmanın eşiğindeyiz. İsrail ile İran arasında başlayan savaş, yalnızca iki bölgesel güç arasında bir hesaplaşma değil; aynı zamanda İran'ın içeride sürdürdüğü sömürgeci yapının da çözülme anıdır. Bu çözülmenin, en çok etkileyeceği ve en fazla umut vadettiği kesim ise hiç kuşkusuz Kürd milletidir.

Bu yazı, bir gözlem değil; bir çağrıdır. Kürd milliyetçisi bir kalemden, İran gibi faşizan rejimlerin yıkımının, Kürdistan’ın yeniden ayağa kalkışı olduğunu savunan bir politik bildiridir. İran zayıflıyor. Bu zayıflık, Kürdistan'ın dört parçasında da tarihsel fırsatlar doğurmaktadır. Özellikle Rojhilat Kurdistan'ı için bu bir eşiktir.

İran: İçeride Zorbalık, Dışarıda İkircikli Politikalar

İran, yıllardır uluslararası arenada sözde anti-emperyalist ve İslamî dayanışmacı bir imaj çizmekte. Ancak bu söylemin iç yüzü, çok uluslu bir coğrafyayı Fars şovenizmine teslim etme politikasından ibarettir. İran İslam Cumhuriyeti'nin etnik kimliklere yönelik baskıcı politikalarının sonucu olarak en ağır bedeli ödeyen, en fazla zulme uğrayan topluluk Kürd milletidir.

Pehlevî rejimiyle kurumsallaşan bu inkârcı sistem, İslam Cumhuriyeti döneminde daha derinleşmiş, sistematik bir baskı politikası haline gelmiştir. Teokratik görünümlü, fakat şovenist pratiklerle şekillenmiş bu rejim; yalnızca dini farklılıkları değil, etnik kimlikleri de hedef almıştır. Ve bu hedeflerin başında her zaman Kürdler yer almıştır.

Bir rejim düşünün ki, Kürd dağlarını bombalar; ama Kürd ismini dahi ağızlara yasaklar. Kürdlerin tarihsel hafızasını silmek için köy isimlerini değiştirir, haritaları yeniden çizer. Bu, yalnızca bir coğrafyaya değil, bir millete karşı açılmış savaştır.

Mahabad’dan Mahsa Amini’ye: Kürd Direnişinin Kanlı Tarihçesi

Mahabad Kürd Cumhuriyeti: Kısa Ömürlü Ama Tarihi Direniş

Mahabad Kürd Cumhuriyeti, Kürd tarihinin en onurlu sayfalarından biridir. 1946 yılında Sovyetlerin geçici desteğiyle kurulan bu cumhuriyet, yalnızca 11 ay ayakta kalabilse de, Kürd milletine özgürlük umudunu kazandıran ilk somut devrimci adımdır. Qazi Mihemmed liderliğinde kurulan Mahabad, Kürdçeyi resmi dil ilan etmiş, kadınlara seçme hakkı tanımış, kendi ordusunu kurmuş ve ilk Kürd bayrağını göndere çekmiştir.

Bu devrimci rüyayı yok etmek isteyen İran, Mahabad’ı işgal etti ve Qazi Mihemmed ile beraber yoldaşlarını idam etti. Urmiye meydanında darağacına giden Qazi Mihemmed’in son sözleri, bir halkın onur belgesi gibiydi:

"Biz baş eğmedik. Kürdistan’ın kaderini değiştiren halk olacaktır."

Bu söz, bir vasiyet gibi Kürd gençliğinin belleğine kazındı. Mahabad yıkıldı, ama düş kırıklığı değil, direniş tohumu bıraktı.

Dr. Abdurrahman Qasimlo: Diyalog Masasında Katledilen Lider

Dr. Abdurrahman Qasimlo, İran’daki Kürd siyasi hareketinin en aydın ve uzlaşmacı yüzlerinden biriydi. Kendi milletinin haklarını barışçıl yollarla savunmak istedi. Ancak İran rejimi, barıştan korkar. 1989’da Avusturya’nın başkenti Viyana’da, İran ajanları tarafından düzenlenen suikast sonucu katledildi. Masada oturmuş, barışı konuşuyordu. Karşısındaki İranlı yetkililerse silah taşımışlardı. Bu, İran’ın siyaset değil, cinayet devleti olduğunun en açık kanıtıdır.

Qasimlo’nun cesedi, Avrupa’nın göbeğinde yere düştü; ama Kürd mücadelesi daha gür yükseldi. Onun ardından Şerefkendî ve yoldaşları da aynı akıbeti yaşadı. İran için Kürd liderliği yok edilmesi gereken bir tehdit olarak görüldü.

Mahsa (Jîna) Amini: Kadın, Kürd ve Direnişin Yeni Adı

2022’de Tahran’da gözaltına alınan genç bir Kürd kadınıydı. “Başörtüsü kurallarına uymadığı” iddiasıyla rejim polisi tarafından işkenceyle öldürüldü. Jîna’nın ölümü yalnızca kadın hakları değil, Kürd kimliği açısından da bir kırılma noktasıydı. Çünkü Mahsa Amini değil, Jîna Amini idi. Rejim onun adını bile Kürdçe telaffuz ettirmemişti.

Oysa Jîna ismi, direnişin yankısına dönüştü. İran'ın dört bir yanında kadınlar saçlarını keserek, duvarlara “Jin, Jiyan, Azadî” yazarak ayağa kalktı. Bu slogan, Kürd kadınlarının yarattığı özgürlük felsefesinin bütün dünyaya yayılmasıydı.

İran’ın Kürd Milletine Karşı Devlet Politikası: İdam, Asimilasyon, Yalan

İran’da son 10 yılda idam edilen siyasi mahkumların yaklaşık üçte biri Kürdlerdir. Uluslararası Af Örgütü ve Iran Human Rights verilerine göre, bu idamların çoğu hukuk dışı yargılamalarla ve işkence altında alınmış itiraflarla gerçekleştirilmiştir.

Sadece idam değil. İran’da Kürdçe, eğitim dili olarak hâlâ yasaktır. Bir çocuk ana dilinde okumazsa, kimliğini kaybeder. Rejim bunu çok iyi bildiği için, eğitimi Farslaştırma projesi olarak kullanmaktadır.

Kürd gazeteciler, yazarlar, şairler sürekli olarak tutuklanmakta, yayınlar sansürlenmekte, tiyatro ve sinema engellenmektedir. İran, hafızayı yok ederek halkları teslim almaya çalışan bir propaganda cumhuriyetidir.

Savaşın Eşiğinde İran: İsrail Saldırıları ve Rejimin Çöküş Senaryosu

2025 yılı itibarıyla İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, yalnızca askeri tesisleri hedef almadı. Aynı zamanda İran rejiminin psikolojik ve politik meşruiyetini sarstı. Natanz nükleer tesisine yönelik saldırılar, hava savunma sistemlerinin zayıflığını ortaya çıkardı.

Lübnan’daki Hizbullah’a yapılan operasyonlar ise İran’ın vekil güçlerle kurduğu imparatorluğun zayıfladığını gösterdi. İran artık sadece dışarıda değil, içeride de çatırdamaktadır. Sistan-Beluçistan’dan Lorestan’a, Rojhilat Kurdistan'ına kadar birçok bölgede halk hareketlenmekte, rejimin baskı aygıtları işlememektedir.

Kürdler İçin Tarihsel Fırsat: Ulusal Birliğe Çağrı

İran rejiminin zayıflaması, Kürdler için tarihsel bir fırsattır. Bu yalnızca Rojhilat için değil; Başûr, Rojava ve Bakur için de stratejik anlam taşımaktadır. Artık parçalı mücadele yerine ortak strateji üretmenin zamanıdır.

Kürd siyasi yapıları; partiler, sivil toplumlar, diasporadaki entelektüel çevreler; birlikte hareket etmek zorundadır. İran rejimi çökerken, yerine ne geleceğini tartışmak gerekir. Kürdler bu tartışmanın öznesi olmalıdır, seyircisi değil.

Kültürel Direniş Cephesi: Hafıza, Sanat ve Edebiyat

 Bir milletin mücadelesi sadece silahla verilmez. Hafıza da bir direniş alanıdır. Edebiyatçılarımız, örneğin Celadet Ali Bedirxan, Ehmedê Xanî, Mehmed Uzun, Kürd milletinin kimliğini koruyan hafıza işçileri olmuşlardır. Bu miras, bugünün genç kuşağının elinde büyümelidir.

Mehmed Uzun şöyle diyordu:

"Kürd olmak, yoksul bir coğrafyada zengin bir hayal taşımaktır."

İran bu hayalleri yok etmeye çalıştı. Ama her baskı yeni bir edebi damar doğurdu. Her idam yeni bir şiiri doğurdu. Her zindan yeni bir şarkıya dönüşmüştür. Ve bu halkın kalbi, hâlâ güçlü atmaktadır.

Sonuç: İran Kaybettikçe, Kürdistan Kazanacaktır

Qazi Mihemmed’den Mahsa Amini’ye, Qasimlo’dan Şerefkendî'ye kadar uzanan bu zincir; bir halkın yalnızca çilesini değil, direncini de anlatır.

İran kaybettikçe, Kürd milleti kazanacaktır. İran çöktükçe, Kürdistan ayağa kalkacaktır.

Bugün yaşananlar bir son değil, bir başlangıçtır. Çünkü bu topraklar; zindanlardan, kurşunlardan, kitaplardan, gözyaşlarından ve umutlardan örülmüş bir millete aittir. Kürd milleti ne teslim olur ne unutur. Ve asla affetmez.

 

 

Bu haber toplam: 5853 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:33:01
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x