Yeni Süreç Ve Düşündürdükleri

'' 12. Kongre'de yapılan konuşmalar ve alınan kararlara bakıldığında yıllarca dillerinden düşünmediklerini "Onurlu bir barıştan" söz etmekte mümkün değil. Öcalan ve ona iradesine teslim olan "Demokratik enternasyonalist" müritleri Kürd ulusal talepleri ve Kürdistan ile en ufak bir bağlarının kalmadığını yaptıkları konuşmalar ve alınan kararlar ile dünyaya ilan ettiler.''

24.05.2025, Cts - 11:42

Yeni Süreç Ve Düşündürdükleri
Haberi Paylaş

Yeniden merhaba, rahatsızlığım nedeniyle uzunca bir süre yazılarıma ara vermek zorunda kaldım.

Yayınlamaktan geç kaldığım gelişmelerle ilgili görüşlerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum

Güney Kürdistan'ın yapılan referandum sonrası (%93 Evet oyu) bağımsız devlet olma girişimleri gerginlik yaratmıştı. Ortadoğu'da Hamas'ın İsrail'e saldırısı ile başlayan, Hizbullah ile devam eden savaş Hizbullah ile devam etti. İsrail bu iki örgütün lider kadroları dahil saf dışı bıraktı. Bu gelişmeler ile birlikte İran'ın yıllardır Ortadoğu'da mezhep odaklı yayılma siyaseti güvenirliliğini yitirerek ağır darbe aldı. İran’dan sonra Esad rejiminin bir günde son bulması ile Suriye'de olası Kürd'ler lehine olası gelişmelerin Türkiye'de yaratacağı olumsuz etkilerinin  önünü almak için Devlet Bahçeli "iç barışı" sağlamak amacıyla TBMM'de DEM Parti'nin atanmış yöneticileri ile tokalaştı. Öcalan'a da bilinen çağrısını yaptı. Bu çağrı sonrası özenle seçilmiş İmralı heyetinin ziyaretleri ile hazırlanan program uygulanmaya başladı. Bahçeli'nin dillendirdiği program çerçevesinde yapılmasını şart koştuğu, Öcalan’ın da telekonferans ile katıldığı PKK 12. Kongre'sini topladı. Muhalefetin olmadığı bu kongrede Bahçeli'nin istediği gibi silah bırakma, PKK ve bağlı yapılanmaların kendilerini feshetmesi ile sonuçlandı.

Böylece Güney Kürdistan, Rojava’da ki ulusal mücadeleye ve iç politikada kullanılan PKK ve Kirli Savaş'ın miadı da dolmuş oldu.

PKK'nin "Demokratik Konfederalizm" uğruna, ulusal amaçtan yoksun verdiği silahlı mücadeleyi bırakmasını en çok kirli savaşın mağduru olan Kürd halkının desteklemesi gerekiyordu, öyle de oldu. Kürd halkının neredeyse tamamı Kirli Savaşın bitmesini istiyor.

Ancak Misak-ı Milli deyince  aklına Kerkük, Musul ile birlikte Rojava'yı Türkiye'ye katmak düşüncesinde olanlar ile Kürdleri ötekileştiren propagandaların etkisindeki Türk halkı silahların susmasına hazır mı? Yıllardır Kürdlere yönelik ötekileştirme politikası uygulandı ve bu politika bilinen odaklar tarafından sürdürülüyor. Türk halkını yeni sürece hazırlamak için henüz atılan bir adım yok.

Ulusal mücadele adı altında başlayan, Demokratik Konfederalizm için verilen yarım asırlık silahlı mücadelenin geldiği ya da ettirildiği yer Kürdlerin legal planda verilen ulusal mücadelelerinin önünde engeldi.

Legal siyasette Kürd ulus sorununun (veya diğer deyiş ile Türk sorununun) bütün boyutları ile özgür bir ortamda tartışılabilmesi için PKK’nin, silahlı mücadelenin bitmesi önemli bir gelişmedir ve desteklenmelidir.

Fesih kararından sonra devletin Kürd'ler ve sorunları ile ilgili aldığı kararların tabana iletilip uygulanmasında Öcalan ve birlikte atanmış yöneticiler olacak. Bunların görevi ulusan legal alanda ulusal ilkeleri savunan siyasilere karşı Öcalan ve akıl hocalarının görüşlerini savunmak olacak. Evrensel bir ilke olan UKKTH'nı tanımak yerine Öcalan’ın çok iyi becerdiği kavramların içini boşaltarak Demokratik Konfederalizm, Demokratik Ekoloji, Demokratik Ortadoğu, Demokratik Devlet, Demokratik Modernite, Halkların Demokratik Hareketi, Demokratik Kuantum, Demokratik Sosyalizm gibi başına demokratik konulan, içi boş ve anlamı olmayan  kavramları müritleri tabanın kafasını karıştırmak için  tekrar etmeye devam edecekler.

İlginç olan konulardan birisi de Öcalan'ın savunduğu her görüşe "amin" diyen müritlerin  5 nolu zindanda Mazlum Doğan, Ferhat Kutay ve arkadaşları gibi insanlık onurunu korumak ve siyasi savunma yapabilmek için hayatını feda edenlere sahip çıkıp Öcalan'a övgüler dizmek bir arada olmaz.

Özeleştiri vermesinin anlamını bilmeyenler Öcalan'ın savunduğu görüşler ile aralarında ideolojik farklar olmasına rağmen amaçları uğruna canlarını feda edenlerle birlikte sahip çıkılamaz. Ya serden, ya da yardan vaz geçeceksin, ikisi bir arada olmaz.

Bu tavır doğru olmadığı gibi siyasi anlamda etik değildir. Öcalan’ın İmralı'da yaptığı ulusal mücadele karşıtı açıklamalara yapılan eleştirilere "Taktik hewal" diyerek geçiştiren müritlerin iki yüzlü tavrıdır.

Bilenler bilir, belli bir amaç uğruna mücadele eden illegal örgütlere amaca karşı olan istihbarat örgütleri tarafından sızmalar mutlaka olur. "Birleşik Bağımsız Kürdistan" amacı ile örgütlenen PKK'ye o dönemde kadro düzeyinde katılanların da teyit ettiği gibi daha ilk günlerde örgüte istihbarat örgütlerinin sızmaları  başlamış. Adım adım İmralı'da kurulan legal partilerin  başına atanan yöneticiler ile birlikte sızmalar bu güne kadar devam etti. Bu yöneticiler sayesinde adım adım "Bağımsız Kürdistan" için verilen mücadelenin yerini "Tam Bağımsız Türkiye" için mücadele aldı.

Böylece yarım asırlık Bağımsız Kürdistan için silahlı mücadeleyi başlatan Öcalan'ın yaptığı çağrı ile toplanan 12.Kongre'de PKK silah bırakma kararı ile birlikte kendini fesh etti. Alınan kararlara göre Öcal'ın vereceği karar ve talimatları (dolayısıyla İmralı'nın) bundan sonrası için kayıtsız, şartsız esas alınacağı deklere edildi. Kısaca yıllardır çözüm bekleyen Türk ya da Kürd sorunu artık PKK'nin gündeminde artık yok. Bunun yerine Tam Bağımsız Türkiye'de karar kılındı. Önümüzdeki süreçte kendini fesheden PKK'nin kadrolarına ne tür görevler verileceğini göreceğiz.

Kongrede alınan kararlarda Kürdlerin ulusal haklarına göstermelik olsa yer verilmemesi DEM Parti'nin yurt sever tabanında hayal kırıklığı yarattı. DEM Parti tabanında Kandil'deki gibi iradesini Öcalan'a teslim edenler olduğu gibi ulusal taleplerinden vazgeçmeyen yurtseverler de yer alıyor. Bu iki kesim kongre sonrası aynı yapılanmalarda olamayacaklar. PKK ile ilgili yapılan eleştirilerde bu hususun önemle gözetilmesi gerekiyor. Ödedikleri bedeller ile yurtseverliklerini kanıtlayan bu insanların yeniden ulusal mücadeleye kazanılması önemlidir.

Dikkat çeken diğer önemli konulardan biri de  örgüt içindeki kadroların benzer ifadeler ile Öcalan'a ve talimatlarına bağlılıklarını, daha doğru deyim ile "biat" etmeleri. Kıdemlilerden birisi "Eğer bir Kürdistan olacaksa ve o Kürdistan'da Önder Apo olmayacaksa şahsi kanaatim olamaz ve kabul etmiyorum." diyor. Bir diğeri "Artık görevimiz sosyalist insanı yetiştirmektir. Devlet bunu yapmaz. Bu bizim toplum görevimiz. Önderlik (yani Öcalan) özgürlükleri böyle tarif ediyor.(Anlaşılan bu aklı evvel  SSCB'de Stalin'in yapamadığı "sosyalist insan tipini" yetiştirmeyi iddia ediyor.) İşin dozunu kaçıran bir diğeri “Önderimiz peygamberler peygamberi yüz yıllardan bir kez gelen tanrının lütfudur! PKK’den önce önderlik gelir. Biz Apocuyuz." diyor.

Methiyede sınır tanımayan bir diğeri "Ulusal Kurtuluş mücadelesi evresi tamamlandı. Sosyalist devlet paradigmasını ve kendimizi fesh ettik!" diyebiliyor.

Hendek Savaşı'nda binlerce gencin ölümüne, iki milyon ailenin metropollere göç etmesine neden olan PKK'nin kurucu üyesi ve Kandil'in değişmez yöneticisi kongrede yaptığı konuşmada "PKK'ye değil Apo'ya katıldım," diyebiliyor. Yine kıdemli olan bir diğer yetkili açıkça "Eğer Öcalan yoksa Kürdistan'da olmasın" diyerek nokta koyuyor.

Bahçeli'nin çağrısı ile yapılan kongre aslında tamamen trajikomik oynanan bir oyun. Örgütü Öcalan'dan (İmralı'dan) aldıkları talimatlar ile yıllardır savaşı yöneten bu değişmeyen kadro iddia ettikleri "Kurtarılmış bölge" anlayışı ile "Bir mekap kadar" yer kurtaramadıkları gibi  binlerce insanın canından, milyonlarca insanın malından ve yerini yurdunu terk etmesinden sorumludurlar.

12. Kongre'de yapılan konuşmalar ve alınan kararlara bakıldığında yıllarca dillerinden düşünmediklerini "Onurlu bir barıştan" söz etmekte mümkün değil.

 Öcalan ve ona iradesine teslim olan "Demokratik enternasyonalist" müritleri Kürd ulusal talepleri ve Kürdistan ile en ufak bir  bağlarının kalmadığını yaptıkları konuşmalar ve alınan kararlar ile dünyaya ilan ettiler.

Eskiden olduğu gibi önümüzdeki süreçte de Kürd Kürdistan'ın dört parçasında ulusal kazanımlara İmralı kaynaklı görüşler ile engel olma çabasında olacaklar.

 Kongre'de alınan fesih ve silah bırakma kararı ile  Öcalan'a yüklenen ilahi vasıflar ile dizilen methiyeler dışında Kürdler ve ulusal anlamda değinilen kayda değer bir konu yok.

Öcalan'ın geleceği ile ilgili kararı Devlet Bahçeli verdi. Kürdlerin geleceği ile ilgili kararı Öcalan da Öcalan versin isteniyor. Öcalan bitti deyince ulusal mücadele bitmez. Kürdlerin geleceği ile ilgili kararı (UKKTH) Kürd'ler vermeli.

Öcalan ve PKK'ye rağmen ulusal mücadelenin 2.yüzyılın 4 parça Kürdistan'da 50-70 milyona ulaşan nüfusu ile Kürdlerin ulusal haklar için verdikleri mücadele devam edecektir. Bundan kimsenin kuşkusu ve şüphesi olmasın. Silahların teslim edilmesi ile birlikte Güney Kürdistan ve Rojava'da ki Türk askerinin kalma gerekçesi de kalmaz. Legal siyasetin önü açılacaksa, Kürd sorunu bütün boyutları ile özgürce tartışma ortamı ile oluşacaksa  PKK'nin kendisini feshetmesi, Kirli Savaşın bitmesi  önemlidir, desteklenmelidir.

A.Güllüoğlu

Bu haber toplam: 1864 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:14:24:18
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x