Hüsamettin Turan: Diyarbakır Cezaevi ve Kürtlere Yönelik İşkenceler… Bir İnsanlık Dramı

''Diyarbakır Cezaevi, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri tarihinin kara lekelerinden biridir. Kürt halkının kimliği ve mücadelesi üzerinde derin bir yara bırakan bu süreç, yalnızca mağdurlar için değil, bütün bir toplum için geçmişle yüzleşmenin önemini ortaya koymaktadır''

22.01.2025, Çar - 09:40

Hüsamettin Turan: Diyarbakır Cezaevi ve Kürtlere Yönelik İşkenceler… Bir İnsanlık Dramı
Haberi Paylaş

Diyarbakır Cezaevi, Türkiye'nin modern tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturur. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, bu cezaevi özellikle Kürt siyasi tutuklular için bir zulüm merkezi haline gelmiştir. Hem ulusal hem de uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelenen olaylar, burada yaşananların sadece bireysel değil, kolektif bir travma olduğunu ortaya koymaktadır. Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan işkenceler, Kürt halkının kimliğini ve mücadelesini bastırmayı hedefleyen sistematik bir politika olarak değerlendirilmiştir.

1980 Darbesi ve Diyarbakır Cezaevi'nin Rolü

12 Eylül 1980 darbesi sonrası, Türkiye'de demokrasi rafa kaldırılmış ve temel insan hakları ciddi şekilde ihlal edilmiştir. Darbenin ardından binlerce insan "siyasi suçlu" sıfatıyla tutuklanmış, özellikle Kürt siyasi aktivistleri ve aydınları bu baskıdan fazlasıyla etkilenmiştir. Diyarbakır Cezaevi ise bu süreçte bir işkence merkezi olarak anılmıştır. 1981-1984 yılları arasında cezaevinde yaşananlar, fiziksel ve psikolojik şiddetin sistematik bir şekilde uygulandığını göstermektedir.

Kürt Kimliğini Hedef Alan Politikalar

Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkenceler, yalnızca bireyleri fiziksel olarak yok etmeyi değil, Kürt kimliğini ve kültürünü de bastırmayı amaçlamıştır. Tutuklulara kendi ana dillerini konuşmaları yasaklanmış, zorla Türkçe marşlar söyletilmiş ve Kürt kimliğini temsil eden her türlü sembol ve ifade yasaklanmıştır. Bu süreçte Kürt tutuklular, "Türklük propagandası" altında yoğun bir asimilasyon politikasıyla karşı karşıya kalmıştır.

Uygulanan İşkenceler ve İnsan Hakları İhlalleri

Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan işkenceler insanlık dışı boyutlardaydı. Tutuklular aç bırakılmış, cinsel istismara uğramış, elektroşok gibi fiziksel şiddet yöntemlerine maruz kalmıştır. Bazı tanıklar, koğuşların insanlık dışı derecede kalabalık olduğunu ve cezaevinde hijyen koşullarının tamamen yok sayıldığını ifade etmektedir. Bunun yanında, tutuklular arasında "dayanışma ruhunu" yok etmek amacıyla zorla birbirlerine şiddet uygulattırıldığı da bilinmektedir.

Özellikle 1982 yılında yaşanan olaylar, Diyarbakır Cezaevi'nin dehşetini gözler önüne sermektedir. "Mazlum Doğan", "Kemal Pir" ve diğer Kürt siyasi tutukluların direnişleri, bu baskı ortamına karşı sembol haline gelmiştir. Mazlum Doğan’ın hücresinde kendini asarak intihar etmesi, cezaevindeki Kürt tutuklular için bir direniş ve mücadele sembolü olmuştur.

Uluslararası Tepkiler ve Tarihi Sorumluluk

Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan insan hakları ihlalleri, uzun yıllar boyunca uluslararası kamuoyunun dikkatinden uzak kalmıştır. Ancak ilerleyen yıllarda bu cezaevinde yaşananlar, insan hakları örgütleri tarafından raporlanmış ve dünyaya duyurulmuştur. Buna rağmen, sorumluların büyük bir kısmı hala adalet önünde hesap vermemiştir.

Toplumsal Hafıza ve Diyarbakır Cezaevi’nin Bugünkü Anlamı

Diyarbakır Cezaevi, yalnızca bir cezaevi değil, Kürt halkı için kolektif bir travmanın ve mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Bugün, bu cezaevinin bir "insanlık müzesi" haline getirilmesi ve burada yaşananların unutulmaması için çeşitli girişimler bulunmaktadır. Bu, geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmek ve benzer acıların bir daha yaşanmaması için önemli bir adım olacaktır.

Diyarbakır Cezaevi, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri tarihinin kara lekelerinden biridir. Kürt halkının kimliği ve mücadelesi üzerinde derin bir yara bırakan bu süreç, yalnızca mağdurlar için değil, bütün bir toplum için geçmişle yüzleşmenin önemini ortaya koymaktadır. Bu karanlık dönemi anlamak ve unutmamak, hem Kürt halkının haklarının tanınması hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda bir gerekliliktir. Adalet, ancak geçmişle hesaplaşarak sağlanabilir.

 

Bu haber toplam: 1133 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:05:35
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x