Yazının bu bölümünde biri kek Derwêş’ê Sado’nun, sayın Mesud Barzani’nin mektubunu Celal Talabani ye götürmek üzere Suriye’nin başkenti Şam’a götüren diyalogla ilgili elime ulaşan bir bilgiyi buraya aktaracağım. Biri de Seyda Mele İmadeddin Yetiz’in, kısa yaşamım adlı anı kitabından bazı detayları aktararak yedinci bölüme devam edeceğim.
Yedinci bölüm
Kek Derwêş’ê Sado, Şam’da Celal Talabani ile yaptığı görüşmelerin olumsuz sonuçlanmasından sonra Celal Talabani ve İbrahim Ahmed kliği tarafından kurulan YNK (Yekiti Niştimani Kürdistan) ile ilgili parti programı, bilgi ve belgelerin yanında, yayına Arapça olarak başlattıkları, Sharara ( Kıvılcım) adlı yayın organını da alarak, Doğu Kürdistan’da Barzanilerin bulunduğu mevkie gider.
Diğer dikkat çekici bilgiler ise Seyda GURDİLÎ (Mele İmadeddin Yetiz) nin anılarından derlenen kitabın 36.sayfasında, Derwêş’ê SADO ile tanışmam başlığı altında dile getirilen çok önemli bilgilerdir. Seyda GURDİLÎ, Batman’da terzilik yapan Mustafa isimli yurdsever bir şahsiyetin tavsiyesi üzerine birlikte Kurtalan’a gidip Derwêş le tanıştığını. İlk tanışmadan sonra, Derwêş’in, Batman’a geldiğini, daha sonra Silvanlı Mele Abdülkerim Ceyhan, Mele Mahmud Hacici ,Mele Said Xincikî ve Mele Çelebi gibi şahıslarla zaman zaman bir araya geldiklerini, Derwêş’ in önerisi üzerine ayda bir kez grup olarak bir araya gelip PDK ismiyle illegal bir parti kurma çalışmalarını önerdiği dile getiriliyor. Seyda GURDİLÎ’nin anlatımlarına göre, bu çalışmalar 1959’daki 49’lar davasından önce yapılmaktadır. Bu bilgilerde, TKDP’nin tarihinde maalesef gizli kalmış çok önemli bir detaydır. Bu yeni bilgi, sayın Derwêş’ê Sado’nun, bir örgütçü, bir dava adamı olduğunun açık bir delilidir.
Sayın Derwêş’ ê Sado, sadece bununla da kalmamış,1960’ların başında Batman’da birlikte çalıştığı grup arkadaşlarına, Güney PDK ile diyalog kurulması gerektiği önerisini götürmüş. Öneri kabul edildikten sonra kek Derwêş, görevlendirilen iki kişiyi Rojava ya göndererek Rojava üzerinden, Güney Kürdistan la ilişki kurma yoluna gidilmiştir. Seyda GURDİLÎ kesin tarih vermemekle birlikte, bu diyaloğun kurulduğu dönemde Abdülkerim Kasım’ın Irak’ta iktidarda olduğunu belirtmektedir. Abdulkerim Kasım’da 1963 te bir darbeyle iktidardan uzaklaştırıldığına göre, Kuzey Kürdistan da ki siyasi grubun, Güney de ki PDK ile İlk diyaloğu 1963 ten önce olduğunu bize göstermektedir. Güney deki PDK ile İlk ilişki karşı taraftan sevinçle karşılanmış. Bundan böyle Rojava Kürdistan’ı üzerinden ilişki kurmaya gerek kalmamış. Şırnak’tan bir adres verilerek, ilişkilerin bundan böyle direkt Kuzey ve Güney arasında yapılması planlanmıştır.
1975 yılı PDKI ve Barzaniler için, tarihlerinin en zorlu ve büyük ihanetler le yüz yüze geldikleri bir süreç olduğu gibi, hiç umulmayan ve en zorlu şartlarda yeniden dirilerek ayağa kalkmasını bilen bir tarihtir de aynı zamanda. Bu yeniden dirilişte peşmergenin sarsılmaz cesareti ve Kürdistan davasına olan inançlarının yanında, başta TKDP ve SKDP’nin olağanüstü fedakarlık ve çabaları da yadsınamaz bir gerçekliktir.
TKDP Derwêş’ê Sado’nun öncülüğünde bu fedakarca çabaları gösterirken, diğer taraftan da, TKDP’nin içinde yeni jenerasyonun ayak sesleri de gelmeye başlamıştı.1971 den itibaren Kürdistan’ın kuzeyinde içten içe başlayan Barzani karşıtlığı,1975 te Cezayir de yapılan uluslararası ihanet komplosu sonrası hızla gelişmiş ve TKDP’nin yeni nesil gençleri de bu akımdan etkilenmeye başlamışlardı. Derwêş’ê Sado’nun , Mesud Barzani’nin Celal Talabani ye mektup götürme önerisine, ben mektubunuzu Celal’in yanına götürürsem, Kürdler bunu duyacak ve bana karşı kullanacak öngörüsü doğru çıkmış ve Parti’nin içindeki solcu gençler 1975 in sonbaharında Kozluk ilçesinin bir köyünde yapılan ikinci kongrede, Derwêş’ê Sado ya bayrak kaldırmış, ona karşı aday göstermemelerine rağmen Sayın Derwêş’ê Sado, kongrede hazır bulunan 55 delegenin 42 sinin oyunu almasına rağmen, kongrede büyük bir huzursuzluk çıkararak, Parti’yi bölünme tehlikesi ile yüz yüze bırakmışlardır. Parti’nin içinde bölünme endişesi ile duygusal davranan Derwêş’ê Sado, Parti delegasyonu içindeki akil adamların da önerisini göz önünde bulundurarak, Av. M. Ali Dinler’in, sekreterliğinin kabulü ile kongredeki meşruiyetinden M. Ali Dinler lehine feragat etmiştir.
1975 te ki kongrede Av. M. Ali Dinlerin etrafını kuşatan bu yeni jenerasyon 1977 de yaptıkları üçüncü kongrede Av. M. Ali Dinler de dahil olmak üzere Rêbaza Barzani ye bağlı tek bir kişiyi partide bırakmamışlardır. Derwêş’ê Sado’nun yaptığı onca fedakarlıkların karşılığı sorgusuz, sualsiz, savunması bile alınmadan, hukuksuz bir şekilde Parti’den ihraç edilmiştir. Derwêş’ê Sado’nun, sorgusuz, sualsiz partiden ihraç edilmesi, onu Kürdistan davasına ve Barzanilere hizmet etmekten alı koyamamıştır.
1976 da Türkiye üzerinden Avrupa’ya çıkması gereken Mesud Barzani ve İbrahim Gabari isimli parti üyesinin Avrupa’ya çıkabilmesi için gerekli olan nüfus cüzdanı ve pasaportu düzenleterek Britanya da hazırlanan vize ile, sayın Mesud Barzani ve İbrahim Gabari’nin yurtdışına çıkabilmeleri için, her türlü fedakarlığı yapmıştır.
1977 de yapılan üçüncü kongrede Barzani çizgisindeki üye ve kadroları tamamen tasfiye eden yeni ekip, sadece tasfiyeyle de yetinmemiş. PDK isminin ilkel milliyetçiliği, aşiretçiliği, ABD emperyalizminin işbirlikçiliğini çağrıştırdığı için PDK isminden imtina ederek KUK (Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları) ismini kullanmayı tercih etmişlerdir.1977 deki yeni kırılma TKDP’nin tarihinde Faik Bucak ve Said Elçi suikastlarından sonra üçüncü büyük kırılma olmuştur.
Türk devletinin derin aklının 1960’larda sinsi bir şekilde uygulamaya başladığı, Kürdistan mefkuresini gözden düşürme ve Barzani’nin Güney Kürdistan’da yaktığı milli kurtuluş meşalesinin, Kürdistan’ın kuzeyine yansımasını engelleme projesinin üçüncü adımı da, hayata geçirilmiş oluyordu. Prof. Yalçın Küçük’ ün söz ettiği:”1960’lar da TİP in içinde Kürd gençleri üzerinde çalışıyorduk, onları Şeyhlere, Ağalara karşı motive ediyorduk, çağdaş, demokratik Cumhuriyetin, uygar vatandaşları olmaları için.” Projesinin üçüncü ayağı da başarıyla hayata geçiriliyordu. Yalçın Küçük ’ün Şeyhlere, Ağalara karşı motive ediyorduk, sözünün esas olarak Kürd milliyetçiliğine ve Barzani’ye karşı olduğunu anlamak için, her halde kâhin olmaya gerek yoktur.1966 da Faik Bucak’ın, TKDP liderliğine sadece 11 ay tahammül edebildiler. Onun bir suikastla ortadan kaldırılmasından beş yıl sonra liderlik vasıflarının tüm özelliklerini üzerinde taşıyan Said Elçi çok daha derin bir suikast ile ortadan kaldırıldı ki, Kürdistan tarihinde bir ilktir. Beş yıllık bir zaman dilimi içinde bir Parti’nin iki liderinin suikastlar ile ortadan kaldırılması. Bu suikastların ikinci bir benzeri 1988-1992 yılları arasında İKDP’nin lideri Abdurrahman Qasımlo ve Sadık Şerefkendiye karşı, İran rejimi tarafından yapılmıştır.
Bu solcu yeni jenerasyon çok hızlı ve o kadarda hırslı idi. Kuzey Kürdistan da ki, siyasi ibreleri Moskova ya yönelik diğer solcu örgütlerle adeta liderlik yarışı içine girmişlerdi. Bir çoğunun Said Elçi cinayeti ile ilgili yaklaşımları, Dr. Şivan’ın siyasi mirasçıları ile adeta örtüşüyordu. Onlar da, adım adım Barzani’yi ve onun çizgisindeki Derwêş’ê Sado’yu bütün olumsuzlukların kaynağı olarak görmeye başlamışlardı.
Söz konusu yıllar, bizim kuşağımızında ayak seslerinin gelmeye başladığı yıllardı.1945’lerin jandarmalarının Kürdistan’da estirdiği Devlet terörünün oluşturduğu ölü toprağının bulutları, bizim kuşağımızın 1970’lerin başından itibaren sahaya çıkması ile dağılmaya yüz tutmuştu. Yeri geldiğinde polis karakolunun içinde yapılan şiddete anında karşılık veriliyor. Yeri geldiğinde jandarma tarafından haksız yere göz altına alınan gençlerin dışarıdaki arkadaşları, çarşı pazara inen jandarma komutanına karşı toplu tepkilerini gösterebiliyorlardı. Kürdistan’da hiçbir şey artık eskisi gibi yürümüyordu.
1975 te Barzani’ye karşı Kürdistan’ın kuzeyinde yükselmeye başlayan sol, Sosyalist reaksiyona karşı Ferid Uzun’un lider kadroları arasında bulunduğu KAWA hareketi güçlü bir şekilde Barzani’ye sahip çıkıyor. SSCB ve yandaşlarını ırkçı, faşist BAAS rejimine destek olmaları nedeniyle her yerde yüksek sesle eleştiriyordu. Ferid Uzun’un Teyp kasetleriyle destansı şiirlerinin(Peşmerge, Kevokên Sipi)yanında güçlü avazı ile seslendirdiği Kürd çe müzik parçaları Kürdistan’ın her yanında halk arasında yayılıyordu.
1977 yılı TKDP’nin Kuzey Kürdistan’ın bir çok alanında güçlü bir şekilde örgütlendiği bir dönemdi. TKDP özellikle Qiyada Muwaqqet (Geçici Komite) ın kurulmasından sonra Kuzey’de ortaya çıkan dinamizm ve peşmergenin 26 Mayıs 1976’da, Irak hükümetine karşı başlattığı güçlü direniş, Güney, Rojava ve Kürdistan’ın kuzeyinde büyük bir umut ve hareketli bir dinamizm vücuda getirmişti Dolayısı ile en güçlü olduğu dönemde ideolojik nedenlerle parti içinde baş gösteren sorunlar ve buna bağlı olarak ortaya çıkan bölünme,1971 deki kırılmadan çok daha fazla tahribatlara yol açtı.
Dr. Şıvan’ın yandaşlarının 1971 den itibaren Barzani’ye ve Derwêş’ê Sado’ ya yönelik estirdiği komplo teorilerine 1977 den itibaren KUK’çuların, komplo ve karalama kampanyası da ekleniyordu. Ferid Uzun ve arkadaşlarının, Barzaniler için en kritik olan dönemde Barzani’ye ve Kuzey deki PDK (TKDP) ye her alanda sahip çıkmaları çok anlamlı idi. Dost dar günde belli olur, atasözünü yerine getiren bir duygu ve dayanışma ile, her yerde Barzanilerin haklı davasına ve Kuzey deki PDK üzerinde oynanan oyunları boşa çıkarmak için tutarlı bir çizgiyi kararlılıkla sürdürüyorlardı.
1971 de, Said Elçi ye yapılan suikast konusunda, Dr. Şıvan’ın katil, Said Elçi’nin maktul ve mağdur olduğuna inanmamıza rağmen,1975 te Kuzey’de ki solcu, sosyalist jenerasyonun aksine, koşulsuz bir şekilde Barzani’nin yanında durmamıza rağmen,1977 de KUK kliğinin TKDP içinde yaptığı ve TKDP yi, büyük bir bölünme ve kriz içine koymalarını her yerde ve zeminde yazılı ve sözlü olarak eleştirip onlara karşı tavır almamıza rağmen, kek Derwêş’ê Sado hakkında yapılan ve havada uçuşan iftira ve teorilerinin etkisinden biz dahi kurtulamamıştık. Çünkü: Derwêş’ê Sado ile aynı bölgenin insanı olmamıza rağmen, onunla diyaloğu muz yoktu. Diğer etkenlerden biri, farklı kuşakların insanları olmamız, diğer önemli bir etken de kek Derwêş’ê Sado’nun, tutukluluk süreci ve 1971 den sonra zamanının önemli bölümünü Kürdistan’ın güneyinde ve Rojava Kürdistan’ın da, geçirmek zorunda olması idi.
Devam edecek