Mihemedê Xerzî: Ahmet Türk ve Mülkiye Birtane’nin Mesud BARZANİ çağrısı üzerine…

keşke Kuzey Kürdistan’da da tıpkı Güney Kürdistan’da olduğu gibi ayakları yere tam basan milli bir hat olsaydı! Ama bunu çok iyi biliyoruz ki Mahsum Korkmaz’dan başlayarak gelen ve sistematik bir şekilde işleyen PKK’nin içindeki ulusal kurtuluşçu kadroların acımasızca, kirli ve karanlık yöntemlerle tasfiyesi söz konusudur.

29.04.2016, Cum - 14:15

Mihemedê Xerzî: Ahmet Türk ve Mülkiye Birtane’nin Mesud BARZANİ çağrısı üzerine…
Haberi Paylaş

Elbette ki kulaklara hoş gelen bir çağrıdır. Keşke bu fıtrat PKK ve bileşenlerinin tümünün fıtratı olsaydı. Ne var ki PKK bileşenlerinin geçmişi bu konuda güzel bir referansa sahip değildir.

Bilindiği gibi DAİŞ’in 2014 saldırısından bir ay önce, Sayın Mesûd BARZANİ dünya kamuoyuna açıklama yaparak bağımsızlık referandumu için hazırlık yapacaklarını referandumdan çıkacak olumlu sonuçtan sonrada bağımsız Kürdistan’ı ilan edeceklerini duyurdu.

Mesûd BARZANİ’nin bu açıklamasının ardından ilk tepki İran yönetiminden geldi. Tepkilerini şu şekilde dillendirdiler. ‘’Biz çok iyi biliyoruz ki diğer Kürd parti ve örgütleri Mesûd BARZANİ gibi düşünmemektedirler.’’ Bu açıklamalarının ardından Süleymaniye’ye gelerek YNK ve Goran partilerinin merkezlerini ziyaret ederek Mesûd BARZANİ gibi düşünmeyen Kürt partilerinin adreslerini ifşa ettiler.

Bunun ardından PKK ve bileşenlerinin bağımsız Kürdistan karşıtı beyanatları peş peşe gelmeye başladı. Cemil Bayık’tan Salih Müslim e Selahattin Demirtaş’tan Hatip Dicle’ye kadar. Hepsi aynı paralelde bağımsız Kürdistan karşıtı açıklamalarını kamuoyuna sundular. Bunların içinde biri vardı ki; Hatip Dicle kendi hızını alamadı. Bağımsız Kürdistan’ı tarihin çöp sepetine attık diyecek kadar pervasızlaştı. Bağımsız Kürdistan projesini sayın BARZANİ dünyanın gündemine sunduğu son iki yılda PKK ve bileşenleri Mesûd BARZANİ’ye yapmadıkları iftira ve çirkeflik bırakmadılar. Ahmet Türk ve Mülkiye Birtane’nin bu olumlu çıkışlarına acaba yarın Cemil Bayık ne diyecek. Duran kalkan, Mustafa Karasu, Besê Hozat ve Hatip Dicle ne diyecekler.

HDP’nin genç ve popüler lideri Selahattin Demirtaş 7 Haziran 2015 seçimi gecesi televizyonlara çıkarak, adeta aldığı %13’lük oy ve 80 parlamenteri TBMM ye sokan zaferin sarhoşluğuyla ‘’HDP Türkiye’dir, Türkiye HDP’dir.’’ avazı çok değil iki gün sonra Duran Kalkan’ın çıkışıyla Selahattin’in kursağında bırakılmadı mı? O neyin zaferini göstermiş o kendini ne sayıyor ki zaferden bahsediyor demedi mi? Duran Kalkan’ın açıklamasına müteakip Besê Hozat da Kandil’den Selahattin’e yüklenmeye çalışırken üç gün içinde Selahattin Demirtaş Kandildeki komutanlar tarafından madara edilmedi mi? Tıpkı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geçmiş yıllarda Türk siyasi parti liderlerini madara ettiği gibi.

Keşke sayın Ahmet Türk ve sayın Mülkiye Birtane; keşke Kuzey Kürdistan’da da tıpkı Güney Kürdistan’da olduğu gibi ayakları yere tam basan milli bir hat olsaydı! Ama bunu çok iyi biliyoruz ki Mahsum Korkmaz’dan başlayarak gelen ve sistematik bir şekilde işleyen PKK’nin içindeki ulusal kurtuluşçu kadroların acımasızca, kirli ve karanlık yöntemlerle tasfiyesi söz konusudur. Lideriniz Abdullah Öcalan’ın 1999’daki İmralı sorgucularına, ‘’Ben sizi bir Kürdistan belasından kurtardım.’’ demesi yabana atılacak bir laf değildir. Nitekim bundan dört sene öncede 1999’daki sözünün içini dolduracak yeni bir açıklama yapmadı mı? Parti içi sürtüşmelerde 15.000kişi infaz edilmiştir diye. Demek ki Kürdistan belasından kurtarmak böyle bir şey olsa gerek. Yok sayın Ahmet Bey ve Mülkiye Hanım bu sözler güzel duyguları ifade eden sözler; ama ne yazık ki PKK ve bileşenlerinin bu gün geldiği nokta sizin bu güzel duygularınızdan çok uzakta ve farklı bir eksende yürümektedir. Kim bilir sizin bu çıkışlarınıza, Alevi, Solcu ve Kemalist liderleriniz ne kadar içerlenmiştir. Kim bilir sizlere şimdi nasıl diş gıcırdatıyorlar.

24 yılı aşkındır federal Kürdistan devleti statüsü ile varlığını pekiştirerek bugün bağımsızlık eşiğine dayanmış Güney Kürdistan’ı istikrarsızlaştırıp yıkmak için her türlü kirli yönteme başvuracaksınız. Haddiniz olmadan bağımsızlıktan Güney Kürdistan’ı vazgeçirme telkinlerinde bulunarak kantonları dayatmaya çalışacaksınız. Öbür taraftan da Mesûd BARZANİ Kürtlerin lideridir. Kuzeydeki çatışmaların sonlandırılması için ara bulucu görevini üstlenmeye davet edeceksiniz.
Bunun hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Bir taraftan Kürdistan ulusal kongreyi dayatacaksınız dört parça Kürtlerin ulusal birliğini savunuyor gibi görüneceksiniz. Diğer taraftan Güney Kürdistan’da ki bağımsızlık yürüyüşünü engellemek için Tahran, Bağdat, Şam ve Ankara ile aynı eksende duracaksınız. Bir nevi bu başkentlerin payandacılığına soyunacaksınız. Kürdistan ulusal bayrağını tanımayacaksınız ama Kürdistan ulusal kongresinin çağrısını yapacaksınız. Artık takke düşmüş kel görünmüştür. Bunu çok iyi bilmelisiniz ki Kürdistan halkı üzerindeki inandırıcılığınızı yitirmişsiniz.

Keşkelerle olsaydı; diyecektim ki keşke Mahsum Korkmaz’ın başını çektiği ulusal çizgi dumura uğramasaydı. Kürdistan’ın ana gövdesi olan kuzeyde de ayakları yere iyi basan milli bir hat olsaydı. Kuzey ve güneydeki milli hatlar yeri geldiğinde birbirleriyle omuz omuza sırt sırta verip 1916 Sykes-Picot ile başlayıp Lozan antlaşması ile nihayetlenen Kürdistan’ın makus talihi de yerle bir olsaydı.

Kürdistan’ın tüm parçalarında ulusal demokratik ve çağdaş çizginin güçlenmesi ve zaferi umuduyla…

Nerina Azad
Bu haber toplam: 8705 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:01:24
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x