Ukrayna savaşının yansımalarını sadece Avrupa siyaset ve güvenlik mimarisinin değişime girmesinde değil Ortadoğu’da özellikle de Suriye’de gözlemleyebiliyoruz. Ankara’da Rusya’nın Ukrayna ile uğraşırken Suriye’ye yardım edemeyeceği, Esad’ın durumunun zora gireceği, bundan hareketle Şam ile diyalog için zamanlamanın uygun olacağı yönünde bir değerlendirme öne çıkıyor.
ABD ile ilişkilerini yoluna koymak için stratejik mekanizma kurulması da Biden yönetiminin Suriye’de Türkiye’yi daha fazla üzmeyeceği yönünde bir beklenti oluşmuş durumda. Bunların hepsi temennilere sarıp sarmalanmış değerlendirmeler. Ama bu değerlendirme üzerinden Erdoğan Esad’a mesaj göndermiş.
Bunu Hürriyet gazetesinin hükümet içindeki değerlendirmelere atfen geçtiği haberden öğreniyoruz. Kürtlerin liderliğindeki özerkliğin hukuki bir statüye kavuşmasını önlemek Ankara’nın birincil hassasiyeti. Bunu Suriye’nin üniter yapısının korunması hassasiyeti olarak iletmişler.
İkinci hassasiyet Suriye’nin bütünlüğünün korunması. Bu bütünlüğü bugün bozan birincil ülke, kendi askeri unsurları ve desteklediği milis güçleriyle önemli bir toprak parçasını kontrol eden Türkiye ama yine de Ankara bu konudaki hassasiyetinin Şam’da bilinmesini istemiş! Üçüncüsü sığınmacılar için güvenli dönüş garantisi. Belki Erdoğan’ın en fazla ilgilenmek istediği konu bu.
Şam da mesajı doğru anlamış. 2023 seçimine giderken sığınmacılarla ilgili bir çözüm ihtiyacına atıf yapıyorlar. Tabi Suriye Dışişleri basın üzerinden diyalog önerisini reddetti. Türkiye’nin çekilmesi ve silahlı gruplara desteğini kesmesi konusundaki temel şart tekrarlandı. Ve bunlar olmadan diyalogun olamayacağı belirtildi.
Suriye’nin önemi Rusya açısından sadece Suriye ile sınırlı değil. Ortadoğu ile ilişkilerinde Suriye siyasetinin önemi büyük. Akdeniz havzası ve Afrika’daki operasyonlar için de artık Suriye’deki üsler kullanılıyor. Ukrayna savaşı çok uzar ve durum kötüleşirse ayrı ama mevcut koşullarda Rusya’nın Suriye’yi unutması için çok bir nedeni yok.
Biden yönetimi de Ukrayna nedeniyle Rusya’yı sıkıştırmak için Suriye’ye yeniden el atma eğiliminde. Burada iki yol var: Güvenilir ortak olarak gördükleri Kürtlerle teması artırmak. Ki Türkiye’nin istediği tam tersi. İkincisi Türkiye’nin İdlib başta olmak üzere Suriye’deki mevcut varlığını Rusya ve Suriye’yi baskılayacak faktör olarak desteklemek. Biden yönetiminin ne yönde ilerleyeceğine göre Suriye denklemi değişim arz edebilir ama şu koşullarda Ankara’nın değerlendirmelerinin Şam’da bir karşılığı yok. Bir de herkes gibi Suriyeliler de Erdoğan’ın 2023’de gideceği hesabı yapıyor.
Bölgede birbirini etkileyen paralel gelişmeler yaşanıyor. İran’la olası nükleer anlaşmaya karşı Araplar ve İsrail vaziyet alıyor. Erdoğan bu yeni mimarinin iki kanadıyla normalleşme arıyor. Ki bu eğilim Washington’ın da takdirini toplayabilir. Yine Erdoğan, Irak’ta İran’ı ekarte edecek bir yolla hükümetin teşekkülü sürecine dahil oluyor.
Paradoksal olarak ABD bir taraftan Suriye ile normalleşmeyi bloke etse de diğer taraftan bölgesel ortakları arasında Şam’ın Arap Birliği’ne çekilmesinin İran’ın nüfuzunun azalmasında etkili olacağı görüşü ağırlık kazanıyor. Daha garip gelişme bu görüşün İsrail’de de paylaşanların ortaya çıkmasıdır. Erdoğan’ın Şam’a mesaj göndermesi de bu çevresel koşullardan bağımsız ele alınamaz.
Macaristan’dan sonra Fransa’da hafta sonu yapılacak seçimler Ukrayna’nın Avrupa siyasetini etkisini ölçmek açısından önemli veriler sunabilir. Ukrayna beklenenin çok ötesinde Avrupa’nın iç siyasetini etkileyecek kalıntılar bırakacak gibi gözüküyor.