Amerikanın sesi, Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza ve Brookings Enstitüsü Türkiye Projesi Direktörü ve TUİSAD kıdemli araştırmacısı Prof. Dr. Kemal Kirişçi ile Türkiye-ABD ve Türkiye-Rusya ilişkilerinde gelinen nokta ile IŞİD terörü ve Kürtlerin askeri ve politik ilişkileri üzerine birer söyleşi gerçekleştirdi.
Bülent Alirıza, Türkiye\'nin Suriye\'de hem Rusya ve hem de ABD ile görüş ayrılıklarını yaşadığı ve amaçladığı noktadan uzaklaştığını ileri sürerken, Profesör Kirişçi Türkiye\'nin istikrarsızlığının Batı için bir endişe kaynağı olduğunu dile getirdi.
Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza Türkiye ile Rusya arasında yeni bir krizin içinde bulunulduğunu düşünüyor ve ilişkilerin daha da kötüye gidebileceğini düşünüyor.
“Dün Rus Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na temas için çağrıldı. İşin ilginç tarafı Amerikan Büyükelçisi de ABD’nin Suriye’deki Kürtler’e silah vermesi konusunda görüşmeler için aynı gün bakanlığa çağrıldı. Tabii Rusya’yla enerji ilişkilerimiz devam edecek. Mavi Akım var, Trakya’dan gelen hat var. Ayrıca Türk hattı diye bir hat var, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı yüzde 50’nin üzerinde, yüzde 60’a yakın bir oranda devam edecek. Fakat belli ki Suriye’deki durum nedeniyle bunun ilişkileri daha da kötü etkilemesi mümkün görünüyor.”
Bülent Alirıza Türkiye’nin hem Rusya, hem de Amerika’ya karşı aynı anda hoşnutsuzluk belirttiği bir dönemi yaşadığını, Suriye’de Rusya ile karşı karşıya bulunmasına rağmen, ABD ile de aynı çizgide bulunmama gibi bir çelişik durumu yaşadığını dile getiriyor ve Türkiye’nin Suriye konusundaki politikalarının kendisini yalnızlığa ittiğini belirtiyor.
“Tabii ki ABD Türkiye gibi Esat’ın gitmesi gerektiğini söylemişti Suriye krizi başladığında. Fakat bunu gerçekleştirmek için elindeki imkanları kullanmadı ve sonunda ABD IŞİD’i, oradaki radikallere karşı olan savaşı Esat’ın gitmesinden daha önemli gördüğünü söyledi. Bunun da ötesinde kendisi asker göndermek istemediği için, Obama’nın bu konuda mevcut bir yaklaşımı var, oradaki Kürtler’e, özellikle YPG sıfatını taşıyan ve PYD’nin yan örgütü, silahlı örgütüne destek verme kararı aldı. Bunu da tabii Rusya’ya karşı bir hamle olarak görmemiz lazım fakat aynı zamanda tabii Türkiye’yi de çok rahatsız ediyor. Zira hem Esat değil öncelik İŞID oluyor ABD açısından, hem de Türkiye’nin PKK’yla eşittir dediği PYD ve silahlı kanadı YPG’ye silah vermiş oluyor. Bu da tabii Türk-Amerikan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecektir, İncirlik üssünün Türkiye tarafından kullanıma açılmış olmasına rağmen.”
Amerika ile Türkiye’nin PKK’ye bakış açısının aynı olmasına rağmen, PYD konusunda bir görüş ayrılığı yaşadıklarını ve Amerika’nın Kürtlere desteğinin Ankara’yı rahatsız ettiğini belirten Alirıza, bu desteğin önümüzdeki süreçte de devam edeceğini ve Amerika ile Türkiye arasında ayrılıkların derinleşeceğini vurguluyor.
“ABD’nin bu konudaki tutumu şöyle. PKK Türkiye için de, bizim için de terör örgütüdür diyor fakat Türkiye’nin PKK’yla eşit gördüğü PYD’yi bir terör örgütü olarak görmüyor, onu sadece Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğünü söylüyor ve bu şekilde kendisinin PYD ve YPG ile bir ilişki içinde olmasına legal bir olanak sağlamış oluyor. Bu tutumun değişeceğini sanmıyorum. Hatta önümüzdeki dönemde Suriye’deki Kürtlerle ilişkiler daha da yoğunlaşacak. Daha önce vize alamayan Salih Müslim’in Washington’a gelmesi sanırım tekrar gündeme gelecek. Bu da mutlaka Türkiye ile Amerika arasında bir takım zor görüşmelere yol açacak.”
Suruç ve Ankara saldırılarını IŞİD’in taktiksel sebeplerden dolayı üstlenmediğini düşünen Alirıza, Türkiye’nin ciddi bir IŞİD sorunu olduğunu ifade ediyor.
“Türkiye’nin İncirlik’i uzun bir görüşme sürecinden sonra Amerikan savaş uçaklarının Suriye’de yapacağı operasyonlara açtığı ve bu operasyonlarda hedefin IŞİD olduğu düşünülürse, IŞİD’in buna mutlaka bir tepki göstereceğini düşünmek yanlış olmazdı. Eminim burada IŞİD’in parmağı yoksa bile önümüzdeki aylarda başka operasyonlarda parmağı olacaktır. Burada parmağı varsa o zaman da burada artık Türkiye’nin Türk hükümetinin kendisinin de söylediği gibisadece PKK’yle değil, aynı zamanda IŞİD’le savaşa da ağırlık vermesi gerekecektir. Ki unutmayalım, Temmuz ayının son haftasından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği hava operasyonlarının büyük bir ağırlığı PKK hedeflerine yönelmek olmuştu. Eğer bu saldırılar IŞİD tarafından yapıldıysa bundan sonraki operasyonlarda IŞİD’e de daha ağırlıklı şekilde tepki gösterilecektir.”
Türkiye’de IŞİD’in ciddi bir altyapısı olduğuna dikkat çeken Alirıza, IŞİD’in Türkiye’de saldırılar gerçekleştirebilecek konumda olmasının Türkiye için ciddi bir güvenlik açığı yarattığı uyarısında bulunuyor.
“Eğer iç yapılanma varsa mutlaka, belki daha önce yapılması gerekenin şimdi yapılması gerekiyor. Zira Suriye’deki iç savaşta çok önemli ve negatif bir faktör olan IŞİD’in, sınır ötesinde, Türkiye’de buna benzer saldırılar gerçekleştirebilecek konumda olması Türkiye için gerçekten ciddi bir güvenlik sorunu yaratır. Seçim kampanyasını zaten Ankara’daki bombalı saldırganlar olumsuz bir şekilde etkiledi. Seçimlere iki hafta kaldı. Bu dönemde birşey olur mu olmaz mı tabii bilinmeyen bir faktör. Fakat bu güvenlik sorunu, sanırım sadece seçim dönemini değil, ondan sonraki dönemi de etkilemeye devam edecektir.”
Ankara saldırısı sonrası Türkiye’de oluşan tablonun Batı’dan bakıldığında nasıl göründüğü konusunda, Başkent Washington’daki düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü Türkiye Projesi Direktörü ve TUİSAD kıdemli araştırmacısı Prof. Dr. Kemal Kirişçi, Ankara garı gibi son derece sembolik öneme sahip bir binanın önünde yapılan saldırının, Batıdaki endişeyi arttırdığını söylüyor.
“Batı’dan bakıldığında akla gelen ilk kelime endişe oluyor. Türkiye’deki istikrarsızlığın Batı için ne kadar bir endişe kaynağı olduğunu anlayabiliriz.”
Kemal Kirişçi, Suriye’deki durumu daha da karmaşık hale getiren Rusya’nın müdahalesi, Kırım’ın ilhakı, gibi başlıkların Batı için endişe olduğunu ifade ediyor ve ekliyor.
“Bunların ortasında uzun zaman Türkiye’ye bir istikrar adası olarak bakılmıştı. Halbuki Türkiye son bir buçuk senedir hem ekonomik açıdan hem siyasi açıdan artan bir istikrarsızlığa kaydı.”
Profesör Kirişçi, Amerika’nın YPG’ye desteğini arttırarak sürdürme kararının iki ülkenin görüş ayrılıklarını daha da derinleştirip derinleştirmeyeceği sorusunu ise “Türkiye ile Amerika Suriye defterinde aynı sayfada olduğunu söylemek zor. Her ne kadar İncirlik hava üssünün kullanılması ve İŞİD’e karşı ortak mücadele kararı vermiş olsalar bile” sözleriyle yanıtladı.
“Amerika’dan bakıldığında müttefiklik ilişkisine rağmen çok derin bir güvensizliğin baskın çıktığını üzülerek gözlemliyoruz. Aradaki güvensizlik sorunlara ortak bir yaklaşımın geliştirilmesini engelliyor.”