Mahçupyan'ın "Türkiye Kürdistan'ı kuruyor" başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle: "Aynen ergenlik karşısında olduğu gibi, geç milliyetçilik karşısında da sergilenmemesi gereken bir tavır var: Sertlik, baskı ve tehdit… "
"Referandum isteği göz ardı edildi ve kibirli bir ataerkillik sergilenerek IKBY’nin kendi rızasıyla Türkiye’nin istediği gibi davranacağı sanıldı. Bu tavrın karşısındakinin kişiliğini aşağılama ihtimali taşıdığı bile fark edilemedi."
"Gelen baskılar sonucu hem referanduma katılım arttı hem de beklenen ‘evet’ oyunda yüzde otuzluk bir yükselme oldu. Çünkü yapılan baskı giderek doğrudan Kürtleri, Kürt kimliğini ve ‘kişiliğini’ hedef aldı. Bu tavır halen müdanasızca sürdürülüyor… Evet, vanaları kesmek, sınırları kapatmak, Kürtleri çoluk çocuk aç ve susuz bırakmak mümkün. İyi de, bunun sonucunda pes edecekleri mi sanılıyor? Tersi olacak… Kürt dünyasında milliyetçilik ana ideolojik akım olarak yerleşecek, ayrılıkçılık eğilimleri derinleşecek ve Kürtler arasındaki siyasi ve mezhepsel farklılıklar bir süre sonra anlamını yitirecek.
Sonuçta bu bölgede bir Kürt devleti oluşursa, bu Türkiye’ye rağmen olmuş olmayacak… Türkiye ‘sayesinde’ olacak."