Bugün 24 Nisan, Ermenistan yerinde duruyor, Kurdistan a Sor kürtleri nerede?

Dünya beni unutmuştu, ben de kendimi unuttum.

Kenan Fani Doğan

24.04.2014, Per | 17:11

Bugün 24 Nisan, Ermenistan yerinde duruyor, Kurdistan a Sor kürtleri nerede?
Makaleyi Paylaş
Dünya beni unutmuştu, ben de kendimi unuttum. Modaya uyan kürt siyasetçisinin konumu kısaca budur. Salt böyle kalsa, üstüne üstlük dünyanın unuttuğunu millete kanıksatarak milletin de kendini unutmasını sürekli telkin ve propaganda edenler kürt siyasetçileri ve siyasi partileridir.

Bu durumda olan bir millet sakatlanmaz da ne olur?

Kürtler tarih boyunca soykırıma uğratıldılar, hala uğratılıyorlar. Beş işgalci devlet tarafından uğratıldıkları büyük katliamlar dışında İran\'da her hafta asılıyor, Türkiye\'de her hafta katlediliyorlar. Kürtler kürt oldukları için katlediliyorlar. Jenosid niceliği esas almaz, belli soydan yada inançtan insanlara inancı yada etnik aidiyeti nedeniyle yönlendirilmiş sistematik katletme hadisesidir. İran\'ın idamlarından, Roboski\'ye, Ceylan Önkol\'un, Uğur Kaymaz\'ın öldürülmesine kadar işlenen cinayetler sistematik olduğu kadar kürt soyuna yöneltilmişliğiyle jenosittir. Kaldıki kürtlerin sadece son ikiyüz yıl içerisinde maruz kaldıkları ve maktüllerinin sayıları milyonlarla ifade edilen onlarca kitlesel katliama uğramışlıkları söz konusudur.

Kürt soykırımlarını uluslararası arenaya taşımak kürtlere kaçınılmaz olarak devlet olmanın yolunu açar. Suçlular suçlu oldukları için, büyük devletlerin bir kısmı suç ortağı oldukları için hatta kendileri soykırımcı oldukları için susuyorlar.

Peki kürt siyasetçileri, hukukçuları, akademikerleri niye susuyorlar?

Kürt aydınları başkalarının soykırımlarına dövünür, feveran ederken kendi mükerrer ve mütemadi soykırımlarını dile getirmekte niçin bu kadar pasif ve isteksizdirler?

Kürt siyasetçilerinin insani sorunlara ilişkin ve hele yaşama hakkına ilişkin maluliyeti kaygı vericidir. Örnek vermek gerekirse; Dünyanın soykırım karşıtları Ermeni ve Yahudi soykırımlarından tutunuz bir çok soykırıma ekseriyetle karşıt tavır almış, kınamış, sorgulamış, yargılamışlardır. Buna karşılık dünya soykırım karşıtları, dahil oldukları organizasyonlar başta olmak üzere kürtlerin uğratıldığı soykırımlar karşısında duyarsız ve umursamazdırlar. Soykırım karşıtlığı sonuç almamıştır demiyorum. Kürtler ölçü alındığında hemen tüm organizasyonların ve devletlerin soykırım karşıtlığı malül kalır diyorum. Yeryüzünün en çok soykırıma uğratılmış ve hala uğratılmakta olan ulusunun soykırımı ve tehciri karşısında kayıtsız kalmayı seçen bir soykırım karşıtlığına gerçek karşıtlık niteliği atfetmenin imkanı yoktur. Buna mukabil kürtler dünyada olmuş yada olacak soykırımlara kayıtsız kalsınlar demiyorum, zaten kalmıyorlar da. Ancak, kürt siyasi gruplarının, diğer ulusların soykırımlarına hassasiyet gösterirken kendi soykırımlarına gereken ehemmiyeti vermekten kaçınmaları daha ağır bir malüliyettir. Nefsi müdafaadan kaçınan, kendi halkının yaşma hakkını savunmaktan kaçınan kürt siyasetçilerinin başkasına müdafi kesilmesinin ne samimiyetle ilgisi vardır, ne de değeri vardır. Kaldıki kendi yaşamı tahtında yaşamı savunamayanın yaşama hakkı için söyleyebileceği fazlaca söz de yoktur.

Son derece açıktır, kendilerini esir alan parti ve ideolojiler kürtlerin işgalcilerine teslim olmuş durumdadılar. İşgalcilerin adeta köstebeği parti ve liderler kürt devleti istemiyorlar.

Kürtlerin soykırımlarını dava etmesi kürt devletine temel oluşturacaktır. Tabi bu, kürt parti ve liderlerinin soykırımcılara kararlı ve tutarlı karşıtlığını gerektirir, oysa bizimkiler dört koldan ermeni, fars, arap ve türk kardeşliği telkin etmektedirler. Kürtler bu tuzağı, bu yanılsamayı, artık hastalık derecesine gelmiş bu aptallığı bertaraf etmek zorundadırlar.

*

Araplar ülkemizi soykırımla işgal etti, kürtleri ve öncelikle kadınlarımızı, çocuklarımızı köle pazarlarında sattı. Bizlerse 1400 yıla yakın zamandır hala Kerbela\'nın yasını tutuyor, Hasan ve Hüseyin\'e ağıtlar diziyoruz. Oysa onları öldürenler de araplardı.

Türklerin yakın zamanda rum halkına uyguladığı vahşeti tersyüz etmekle kalmadık, türk ağzıyla \"kahpe yunan\" diyerek saygısızlığın ve haksızlığın büyüğüne iştirak ettik. Yetmedi Çanakkale ağıtları dizdik ve hala diziyoruz. Allah-u Ekber dağlarına \"giderken zoları, dönüşte ise loları\" bitireceğini ilan ve itiraf eden ittihatçı ordunun kayıplarına ağladık, yırtındık.

Ermenistan 1920 yılında kurulduğundan itibaren Saddam\'ın, Moltke\'nin, Mustafa Kemal\'in kürtlere reva gördüğü vahşeti ve inkarı uygulayarak bugünlere geldi. Yüzyıldır ermeni soykırımı için feveran ediyoruz.

Zengin evlerinde ölü öldüğünde ağlamak için tutulmuş paralı ağlayıcılar herkesten çok dizlerini dövmecesine sanatlarını icra ederler. Kürdün yoksulluğuna ve uğratıldığı zulme bakıldığında payına kan dışında düşen yok.

Kürtler bunun için hala köle ve ittifaksız. Hala ülkeleri mayın tarlalarıyla bölünmüş ve dışarıyla ilişkileri askeri kuşatmayla engellenmiş durumda yaşıyorlar. Hala çocukları öldürülüyor, hala soykırıma uğratılıyorlar ve hala tehcir ediliyorlar.

Başkalarının ağlayıcısı yada askeri olmak mazlum milletlere sadece kan ve gözyaşı getirir. Katiline ve tecavüzcüsüne aşık olmak sadece felaket getirir. Kaldıki kürtlerin kendileri kan ve inkar deryasında boğulmak üzere, kürdün kendi kaybına yanmayı akıl edecek idraki yok. Kürtler, kendileri için ağlamayı öğrendiklerinde bunların hepsi bitecek ve kürtler ancak o zaman özgür bir yaşama kavuşacaklar.

*

Yeryüzünde her ulustan insanla kardeşliğe hazır ol, çünkü insanların hepsi kardeştir. Ancak ulusların kardeşliği dendiğinde orada dur. Senin kardeş olarak tüm insanların yararlandıkları haklardan payına düşen nedir, ona bir bak. Kolonyalizm elinde İncil ve Kuran\'la sana kardeş diyerek, seni kardeşliğe davet ederek ülkeni gaspetti, sonra mülksüz kardeşini köle pazarında sattı. Halkların kardeşliği mazlum milletin değil yayılmacı devletlerin söylemi ve silahıdır. Sen şahsi mülkünü öz kardeşinle paylaşmazken işgalcine, katiline, tecavüzcüne ne kadar kardeş olabilirsin, bu bahane ile ülkeni nasıl hibe edebilirsin bir sorgula bakalım..

Sözüm ermenilerden özür dileyenlere;

Kürtlerden, hem de daha kanı kurumamış bir soykırımdan ötürü kim özür dileyecek?

Kendi halkının uğradığı soykırımı sorgulayamayanların soykırım karşıtlığı sözdedir. Böyleleri moda takipçisi olur ancak, sömürgeciler yarın kürtler katildir modası çıkarsa -ki çıkarmışlar- hep bir ağızdan katiliz diye bağırmaya hazırdırlar. Henüz devam etmekte olan bir tehciri kınamaktan, teşhir etmekten geri durup yüzyıl öncesinin soykırımına ve tehcirine tavır alıyor görünmenin ciddi ve samimi bir yanı yoktur. Kendi halkının uğradığına sessiz ve seyirci kalanın insan haklarındaki içtenliğine kim inanır?

Tehcir edilen 400 bin kürt, Kelbajar ve Mirov Dağı\'nda katledilen kürtler nerede?

Kurdistan a Sor halkı nerede?

Hazır soykırım karşıtlığınız tutmuşken bir sorun bakalım...

*

Azerilerin uğratıldığı jenosidi, topraklarının ilhakını, paylaşılmasını sırf türk oldukları için kınamakta tereddüt göstermek önce insanlık dışı bir tavırdır, dahası yayılmacılığa şerikliktir. İnsan hakları savunuculuğu insanı esas alması temelinde istisnasız ve koşulsuz tüm halkları kapsar. İhtilaf ve ulusal antipati nedeniyle uluslardan bazılarını dışarda bırakarak insan hakları savunculuğu yada soykırım karşıtlığı yaptığını sananlar özünde savunuyor göründükleri değerlere karşıt konuma düşmekten kurtulamazlar.

Kardeşlik bahsine gelince, tüm insanlar kardeştir. Herkesin hukukunun eşit olduğu gerçeğinden hareketle kardeşlik formülasyonu en doğru olanıdır. Bu manada bizler yeryüzünün tüm mazlumlarına kardeşiz, ancak bizim hukukumuza tecavüz eden zalimlere kardeşlik mükellefiyetimizin olamayacağı da anlaşılmalıdır.

Kaldıki kürtler ülkelerine tecavüz etmekte sakınca görmeyen ermeninin, azerinin insan olmaktan, ulus olmaktan doğan haklarını her zaman saygıyla karşıladı ve savundular. Ermeniler ve azeriler ise mazlum kürtlere her zaman inkar, aşağılama, toplu katlliam, tehcir ve ilhakla karşılık verdiler. Kürtlerin uğratıldığı bu ağır haksızlığı insan hakları yandaşlığı ve soykırım karşıtlığı adına sessizce ve kayıtsızlıkla geçiştirmenin insani tutumla alakası olması şöyle dursun, böylesine bir tutum tam da insanlık değerlerinin ırzına geçmektir. Hele bu milletlerin insan haklarına verdikleri değeri bir de en mazlum ve çaresiz durumunda bile kürtlerin gösterdikleri insani duyarlılıkla kıyaslayın bakalım. İnsanlığı savunmak adına hangi yayılmacılığın hizmetine girmiş olduğunuzu ancak o zaman anlarsınız.

Kurdistan\'a Başur bir kürt kazanımıdır, kürtlerin statü taleplerini üzerine inşa edecekleri bir temeldir, Kürdistan ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır.. Ölümüne savunuruz demektesiniz.

Yok yahu?

Ya Kurdistan\'a Sor nedir, üzerinde yaşayan kimdir, neyin parçasıdır?

Bir parçaya gösterdiğin ihtimamı diğerinden esirgemen hangi standardın ve hangi parçalı idrakin ürünüdür?

Kurdistan\'a Sor, 1923 yılında statü kazanmış ilk Kürdistan parçasıdır ve Başur\'dan tam 78 yıl önce statüye kavuşmuştur. Sovyetler elliden fazla halkın cumhuriyeti ise bu statü uluslararası bir tescile sahiptir. Sovyetler dünyada kabul edilmiş, Birleşmiş Milletlerin beş daimi üyesinden biri olan bir devletler birliğidir. Bu durumda Sovyetler hem bir birlik hem de model olarak tüm dünya tarafından onanmış ve kabul edilmiş demektir. Kurdistan\'a Sor böyle bir ehemmiyete ve statüye sahiptir. İran\'ın ve Türkiye\'nin soy ve din kardeşlerine yani azerilere ve kürtlere rağmen Ermenistan ile işbirliği halinde Kurdistan\'a Sor\'un boşaltılmasına ve Azerbeycan topraklarının ilhak edilmesine verdikleri destek bu gerçeğin ışığında anlaşılmalıdır.

Kürdistan\'ın en önemli diyebileceğimiz parçası soykırımla ilhak edilirken Ermeni Soykırımı\'nı öne çıkarıp bahane olarak ileri sürmek Kürdistan\'ın yokolmasını arzulayan sömürgeci devletlerin siyasi hattıdır.

Kürtlerin uğratıldığı ağır siyasi haksızlıklar bu nedenle ağır insan hakları ihlalidir, zaten bu ihlaller en ağır suç olan soykırımlar eşliğinde gerçekleştirilmiştir.

Soykırım karşıtı ol, Başur yanlısı da ol, ancak kendi soykırımına kayıtsız ve ülkenin parçaları karşısında çifte standartlı olduğun sürece ne insan hakları savunucusu ne de yurtsever olmanın hiçbir değeri yoktur. Senin kendine yararı olmayan yurtseverliğinin yada insan severliğinin kime yararı olacağını düşünmenin tam da zamanıdır, kendini insana saymanın da.. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

10144 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:03:21:20
x