Doğru siyaset, doğru önderlik, doğru ittifak..

FKÖ\'nün Enfal\'e destek vermesine ilaveten Güney Kürdistan yönetiminin ilan edilmesinden hemen sonra Hamas\'ın kürtlerle savaşmaya hazır olduğunu birinci dereceden yetkilisi aracılığıyla açıklamış olması kendine kürdüm diyenlerin burnunu yakmıyorsa .

Kenan Fani Doğan

18.02.2014, Sal | 16:09

Doğru siyaset, doğru önderlik, doğru ittifak..
Makaleyi Paylaş
FKÖ\'nün Enfal\'e destek vermesine ilaveten Güney Kürdistan yönetiminin ilan edilmesinden hemen sonra Hamas\'ın kürtlerle savaşmaya hazır olduğunu birinci dereceden yetkilisi aracılığıyla açıklamış olması kendine kürdüm diyenlerin burnunu yakmıyorsa ellerinde Kuran\'la gidip Hamas liderinin kucağına otursunlar. Bize de Kuran\'ın önce hangisini çarpacağını izlemek kalır.

Kürtlerin bu kadar uzun süre katmerli esaret altında kalmasının nedeni müslüman olmalarıdır. Sömürgecilerin dışardan dayattığı din kardeşliği içerden işbirlikçiler bularak işgalin kardeşlik, işgalciyle birlikte yaşamanın yani katledilmenin, tehcir edilmenin, ırzına geçilmenin din kardeşliği olarak tefsiri sonucunu doğurmuştur. Bugünkü sekuler işbirlikçilik bile dünün bu kirli kardeşlik temeli üzerine inşa edilirken temel dedikleri dinin kürtlere kölelik çukuru olmaktan başka anlamı olmadığını kabullenmeleri gerekir.

Tipik Filistin avukatları binbir dereden su getirerek yahudilerin bir halk ve bir inanç olarak dünyada bir toprak parçasına sahip olmaya hakları bulunduğunu tevile yönelirler. Devrimci geçinenlerin, en yobazından en gericisinden islam fanatiğiyle birleştiği nokta budur ve bu andan itibaren onlar kadar gericileşirler. Ortadoğu\'da sosyalistlerin marjinal azınlıklar olarak kalıp hiçbir ciddi örgütlenme gerçekleştirememelerinin, hiçbir kazanım sağlayamamış olmalarının nedeni bu arazlı algıdır.

Avrupa\'da soykırım düzeyinde zulme uğrayan yahudilere sizler Ortadoğu\'dan geldiniz, oraya gidin deniyordu. Bugünkü İsrail oluşumu bile yahudileri Avrupa\'dan zorla çıkarıp arap denizi tehdidi altında Ortadoğu\'ya temerküz etmenin sonucudur. Şimdi birileri Avrupa karşıtı olmak adına bu kez Ortadoğu\'dan çıkarıp Avrupa\'ya göçmelerini öneriyor. Yahudileri topyekun denize döküp bir halk ve inanç olarak silmenin kibarcası devrimcilik adına dillendiriliyor. Bu yobazları fazlaca dikkate almayınız.

Ortadoğu\'da yahudilere ilaveten hristiyanlar, dürziler, ezdiler, yarsaniler, islamın sapıklık olarak kabul ettiği aleviler, şiiler ve vahhabiler yaşıyor. Dünya müslümanlardan ibaret değil ve vatan sahipliği hakkı sadece müslümanlara özgü değil.

Dinin yanlış tefsirini siyasete referans alıp vatan sahipliğine karşı argüment haline getirmek sapkınlığın ta kendisidir.

Siyasal sorunlara islam teolojisi açısından bakılmaz. Her inanç inananları için kutsaldır. Kaldıki İsrail devleti Ortadoğu\'nun en demokratik devletidir. İsrail\'de yaşayanların % 50\'si Filistin için bağımsızlık istiyor ve bunun için sokaklara dökülüyorlar. İşçi Partisi, iktidar ortağı ve kimi zaman tek başına iktidar olarak Filistin için bağımsızlık öneriyor. Siz islam alemi içinde kendine müslümanım diyenler arasında yine müslüman olan kürtler için bağımsız devlet hakkı savunan kaç tane müslüman gösterebilirsiniz?

Yahudi ile müslümanın farkı burada. Hangisi sapık yada sapkın varın cevabını siz bulun.

Sapkın arıyorsanız size göstereyim;

Enfal kampanyasında kürt katliamına hatta tecavüzlere bulaşan FKÖ mensubu filistinlilerden oluşmuş onlarca birlik, bölge devletleri izin versin Kürdistan ilanını savaşarak ortadan kaldırmaya hazırız diyen Hamas...

Türklerin, farsların, arapların kürtlere tarih boyunca yaptıklarına ise hiç değinmiyorum.

Müslümanların önce kendi sapkınlarına bakması gerekmezmi?

İsrail\'in haksız yayılma politikasına Filistin lehine karşı çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Filistin halkının kendi bağımsız devletini kurmasının yanındayım. Aynı şekilde İsrail\'in varolma hakkının yanındayım, yahudilerin Ortadoğu\'da devlet olmaktan ziyade varolma mücadelesi verdiklerini düşünüyor ve mücadelelerini haklı buluyorum.

İsrail\'in stratejik Ankara dostu, Şam dostu ve kürtlere ikircikli dost olmasına rağmen yahudilerden hakkaniyeti esirgemiyorum. Aynı şekilde filistinlilerin ayyuka çıkan din yobazlığı, kürt düşmanlığı ve kürtlere karşı işledikleri suçlara rağmen hakkaniyetin gereklerini bu halktan esirgemiyorum. Her milletin kendi geleceğini belirlemesi ve kendini özgürce yönetmesini bir hak olarak görüyor ve karşılıksız destekliyorum. Hakkaniyet kadar bölge barışının böyle bir tavrı gerektirdiğine inanıyorum.

Müslümanlarda kendi dinlerine açıkça kutsiyet atfederken diğer dinlere ya açık yada üstü kapalı bir küçümseme vardır. Küçümsemenin salt müslümanlara özgü olduğu sanılmasın, her inançta böyledir. Bilinçaltımıza sinmiş bu algı çoğu kez istemediğimiz şeyleri söyletir.

Bir dine yine bir diğer din zaviyesinden bakmak ayrı şeydir, bütün dinlerin her birine hakta eşitlikçi bakmak ise çok daha farklıdır. Sorunlara hakkaniyet açısından baktığımızda dini yorumlayış tarzımız da değişecektir, siyasete müdahil olma tarzımız da.

Fanatik sosyalistlerimizle fanatik müslümanlarımızın yahudi görmezliği ve İsrail tanımazlığı üstüste oturmakla kalmıyor, birbirini tamamlıyor. Her iki kesim de sosyalistliklerinden ve müslümanlıklarından feragat ederek fanatizmde buluşabiliyor ve ittifak edebiliyorlar. Bu noktadan itibaren ortada ne müslümanlık kalmıştır, ne de sosyalistlik kalmıştır demek mümkün. Kendi milletinin bağımsızlığını çöpe atanlarca yada ümmete feda edenlerce beyni harap edilenlerin diğer milletlerin varolma ve bağımsızlaşma hakkı karşısında yalpalamalarının şaşılacak bir tarafı yoktur. Körle yatan şaşı kalkar. Anlaşılması gereken; müslümanların müslümanlıklarını, sosyalistlerin ise sosyalistliklerini ancak hakkaniyet temelinde kurtarma şansına sahip olduklarıdır.

*

YNK kongresine gelen farslar istihbarat servisinden olmayıp ev şirketinden olsa gerektir. Türklere kızmışlar galiba, öyleki \"Talabani ev alacaksa bizden alsın emekli olursa Ankara yerine Tahran\'da otursun\" demek için geldiklerini sanırsınız.

Mesut Barzani kürt imkanlarını türklere peşkeş çekiyor ve bunu kürtlerin elinden tutup devlet olmaya taşıyanlara rağmen yapıyor. Gelip Roboski katili Erdoğan\'ın yanında arzı endam edebiliyor. Irak hükümeti türk ordu birliklerinin Güney\'den çıkarılmasını isterken KDP kalması için diretiyor. Fethullah okullarından tutunuz türk devletinin itine mitine varıncaya kadar hepsi Güney\'de cirit atıyor.

YNK\'nin ve Goran hareketinin hali malum. YNK kongreleri İran istihbarat servisince denetleniyor, İran istihbaratı YNK mensuplarına kongrelerini nasıl yapmalarını buyuracak kadar bunlar üzerinde otorite. Dünyada herhangi bir devletin bir başka millete ait partinin kongresini nasıl yapması ve hangi politikaları izlemesi gerektiğini buyurduğu nerede görülmüştür?

Yetmiyor İran Kandil\'de 400 km. yol yapıp PKK komutanlarını kendi memurlarına teftiş ettiriyor. Esad tanklarını araplara emanet etmek yerine kürtlere emanet ediyor. Kürt partilerinin Cenevre konferansına katılıp katılmayacağına Esad rejimi karar veriyor.

Öcalan\'ı anlatmaya ise hiç gerek yok, iyot gibi açıkta.

Bir hususun daha altını çizmek lazım. Yeryüzünde bu saydığım devletlerden daha kanemici, daha baskıcı, daha inkarcı, daha vahşi herhangi bir devlet varmıdır?

Naiv kürtler durmadan kürtler birleşsin diyor ama bu liderler sanki eleştiriden muaf. Hiç kimse bu liderler önce halkla birleşsin kürt halkı zaten birliktir demeyi aklına bile getirmiyor. Kütlerin ayrılıkları aslında sömürgeci devletler arasında varolan rekabet ve ayrışmadan husule geliyor. Her bir parti ve lider bir sömürgeci devlete eteklenince her biri kürtleri kendi eteklendiğinin yanına çekmeye çalışıyor ve partiler arasında ayrılık oluşuyor.

Kürt parti ve liderlerinin bu sorumsuz ve basiretsiz tavrı mahkum edilmedikçe ne kürtler birleşir ne de bir milim ilerleme sağlanır.

*

Kürt aydınlarının, ilaveten daha önceki dönemlerde geleneksel önderlerin ve dini liderlerin türk devletine kürtlerin haklarına sırtlarını dönme temelinde hizmetleri sanılandan çok daha büyüktür, çok daha eski dönemlere kadar gider.

Geleneksel önderliklerin Osmanlı otoritesine biatı ile dini lider ve kurumların hilafeti metbu sayan telkinleri birbirini tamamlayarak icra edilmiştir.

Kürdistan Teali Cemiyeti\'nin bile en çok adı geçen, en aktif görünen mensupları generallikten askeri veterinerliğe, şurayı devlet reisliğinden divan-ı harp başkanlığına, bakanlıktan milletvekilliğine, şeyhül islamlığa kadar devlet aygıtının içindedirler. Bu saydıklarımı bir bir Teali Cemiyeti isim listesinde bulabilirsiniz. Kaldıki hadise Teali Cemiyeti\'den hatta Osmanlı\'dan bile geriye, arap işgali dönemine kadar vardırılabilir.

Cumhuriyet öncesinde kürtlükten türklüğe doğru seyreden zihni ve duygusal bir bağlanma yerine daha çok din eksenli bir bağlanma sözkonusuydu. Zira dönem itibarıyla egemen devletin asli unsurlarında bile türklük mefkuresi gelişkin değildi. İşgalci imparatorlukların farklı müslüman unsurlarını bir arada tutan harç dindi. Dikkat ederseniz müslüman olmayan unsurların Osmanlı ve Selçuklu ile daha mesafeli olduklarını ve daha önce devlet talebi yükselttiklerini görürsünüz. Kürtlerin ve arapların sona kalması bir gerçeği işaret ediyor. Şüphesiz arapların da ulusal talepleri ve hassasiyetleri vardı, kürtler gibi sürekli ayaklandılar ancak ayaklanmaları genel bir ayaklanma istidadı kazanmadı, istiklallerini ancakki Osmanlı devleti Avrupa tarafından işgal edildikten sonra kazanabildiler. Oysa kürtler son büyük savaşta bile türklerin yanında ve türklerin ordularındadır. Kemal Fevzi\'den Şeyh Şerif\'e, Cibranlı Halit Beg\'den Mustafa Paşa Yamulki\'ye, İsmail Hakkı Baban\'dan Şeyh Abdullah Melekani\'ye, İhsan Nuri\'den Nuri Dersimi\'ye, Seyid Abdulkadir\'e kadar Osmanlı adına savaşmaktadırlar. Osmanlı ordularında bu denli yoğun arap aydını yada bürokratları göremezsiniz. En çok benzeşen ve en sona kalan kürtle arabın farkı budur.

Kuşkusuz tarih boyunca sayısız kürt direnmeleri olmuştur. Ancak bu direnmelerin lokal direnmeler düzeyinde kalması, direnenler kadar devlet safında yer alan kürtlerin varlığıyla açıklanabilir. Hareketlerin etkisizleştirilmesi dini telkinle, özellikle hilafete biat gibi nereden türetildiği malum bir islami zorlama kullanılarak sağlanmıştır. Bunu en iyi Mir Muhammed\'in direnmesinde görebilirsiniz. Önce çok ilginçtir, devletten kopmak isteyen ordulaşmış kürtlere karşı bu direnmeyi Osmanlı devleti adına bastırmak isteyen kürtlerden müteşekkil bir ordu ve başında bir kürt miresi. Bu tabloya tarihte zor rastlanır. Mir Muhammed Osmanlı ordusu diye Bedirhan\'ı yenmiştir. Daha sonra merkezi takviyelerle güçlendirilen aynı Osmanlı ordusunu tekrar yenmiştir. Bu başarıları kazanan bir ordunun savaş hali olmadan dağılmasının ve Mir Muhammed\'in beşyüz kişiyle kalmasının nedenlerini biliyoruz; nasihat heyetleri.

Merkezi otoriteye dini yakınlık vesilesiyle bağlanmakla halk, sınıf, ortak coğrafya argümenteriyle yakınlık serdetmek arasında işlevi ve yaratacağı sonuçlar bakımından fazlaca bir farklılık yoktur. Türk devleti kılık değiştirdiği ve ortada bir halife olmadığı için bugün malum argümentler daha bir görünürdedir. Ancak kürtlerin benzer inançta olması nedeniyle sömürgeci tarikatlar da eskinin hilafate bağlılık olgusunu bir başka şekilde istihsal etme faaliyeti içindedirler ve bu faaliyet özgür denen Kürdistan parçasına kadar etki yapabilmek durumundadır.

Kürtlerde aydın yoktur ve hepsi işbirlikçidir demeye getirmiyorum. Kürtlerde aydın çoktur ama kürt aydını milletinin özlem ve talepleriyle bütünleşmek yerine beynindeki ideolojik hattı izlemeye programlı aydın türüyle mücadele yürütmek, dönüştürmek zorundadır. Kürt aydını, zihni ve duygusal bağlılıktan ziyade göbek bağıyla bağlı olan aydın türleriyle çekişmek ve Kürdistan mücadelesine katmak zorundadır.

Birinciler gibi ikinciler de Kürdistan tarihinin her döneminde varolmuştur. Hangisinin daha baskın geldiği sorusu Kürdistan\'ın sona kalmış sömürge konumunda cevabını bulur. Her merhalede farklı görünüm ve söylemle ortaya çıkan zihni, duygusal ve maddi bağlılığın niteliği özde değişmez ve her tarihi dönemde aynı hizmeti icra eder. Egemenler adına hizmet kuşkusuz mazlum millet adına daha farklı bir mana taşır ve daha farklı sıfatlandırılır.

*

Hakikat şuki Kürdistan Teali Cemiyeti Kürdistan amaçlı çabalarıyla yaygın ve kalıcı etkiler yapmış bir kadro hareketidir. Sonuçta büyük çoğunluğuna egemen olan türklerle birlikte devlet olunacağı hatasına düşülmüş ve bu hata çok büyük bedellerle telafi edilmek zorunda kalınmıştır. Birçok üyesinin fedakaraca ölümü seçmesi bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Şartların son derece uygun olmasına rağmen genel bir ayaklanmaya ve giderek Kürdistan\'ın kurtarılmasına muvaffak olamayışlarında başlangıçtaki hatalarının büyük rolü olmuştur. Bir millete önderlik etme şansı yakalayan kadroların aynı anda iki farklı proje ve iki farklı çağrıyla ortaya çıkmaları siyasi bir tenakuz olmaktan çok daha müessir bir biçimde kitlelerin tek cephede toplanarak olanca gücünü kurtuluşa amade etmesinin önünde engel teşkil etmiş, böylelikle Kürdistan mücadelesini topyekun bir mücadele olmaktan alıkoymuş, lokal direnmeler düzeyine çekmiştir. Bilahare ortaya çıkacak lokal direnmelerde gösterilen fedakarlık ve kahramanlıklar önceki döneme ilişkin siyasi anlayışın reddi ve önderlik eden kadroların ödedikleri içtenlikli bir kefaret olarak anlaşılmalıdır. Ne yazıkki bu fedakarlıklar ülkemizi kurtarmaya yetmemiştir. Her ulusun kurtuluşu gibi kürtlerin kurtuluşu da doğru bir siyasi hattı ve bu hattan ödün vermeyen dürüst ve kararlı bir siyasi önderliği zorunlu kılmaktadır. Doğru bir siyasi hat her zaman olduğu gibi bugün de kürtlerin temel ve vazgeçilmez ulusal haklarını esas almaya ve hak istidardının hangi halklarla ittifakı gerektirdiğini doğru tesbit etmeye muhtaçtır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
8804 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:49:10
x