Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı (UAD), IŞİD’e giden silah yüklü tırlar nedeniyle Türkiye’nin üzerinde ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi sallanıyor. Lahey’deki iki mahkeme özellikle otoriter rejimlerin kabusu. Adalet Divanı’nda görülen Nikaragua Davası, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) karara bağlanan Ömer El Beşir dosyası, silah sevkiyatı konusunda Türkiye’nin önündeki iki somut örnek. Türkiye iki mahkemenin yargılamasını yasal olarak tanımasa da olası davaların diplomatik yansıması bile ağır fatura içeriyor.
Türkiye Divana yabancı değil. Birleşmiş Milletler’in başlıca yargı organı olan Lahey Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Hollanda’nın Lahey kentinde konuşlu. Divan, BM üyesi devletler arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde devreye giriyor. Yani sadece devletlerin taraf olduğu bir mahkeme. Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı, BM Güvenlik Konseyi de devreye girdiğinde oldukça yüksek.
Türkiye şimdiye kadar iki kez Divan’a gitti. Birincisi meşhur Lotus Davası. Fransız gemisi Lotus ile Türk nakliye gemisi Bozkurt 2 Ağustos 1926 gecesi Midilli Adası açıklarında, çarpışma neticesinde Bozkurt adlı gemi batmış, sekiz Türk vatandaşı ölmüştü. Fransız gemisi İstanbul’a geldiğinde Fransız kaptan tutuklandı. Yapılan yargılamada Fransız ve Türk kaptanlar ‘dikkatsizlik ve tedbirsizlik neticesi ölüme neden olmak’ suçlamasıyla hapse mahkum edildi.
Ancak bu davada Lahey Adalet Divanı, Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı hareket etmediğine karar verdi.
İkincisi ise Kıta Sahanlığı konusu… Türkiye, 1 Kasım 1973’de Ege’de TPAO’ya petrol arama izni verince, Yunanistan Türkiye’nin Batı Ege adalarının kıta sahanlığı olmadığı ve kendi kıta sahanlığının Ege’nin ortasına kadar uzandığı iddiasıyla 1976’da Adalet Divanı’na başvurdu. Ancak bu başvuru, Türkiye’nin onayı olmadığı için yetkisizlik kararıyla geri çevrildi.
Şimdi üçüncü Divan kapıda.
Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta başından beri izlediği dış politika ve radikal İslamcı IŞİD, El Nusra gibi örgütlere verdiği örtülü ve açık desteği dünya tartışmaya devam ediyor. Öyle ki, AKP hükümetinin IŞİD’e destek verdiği tüm bilgi ve belgeler Lahey Adelet Divanı’nda hayli kabarmaya başladığını söylemek mümkün.
Washington Post gazetesi Suriye rejim güçleri tarafindan yakalanıp Şam cezaevlerinde bulunana IŞİD ve El Nusra’nın ileri düzeydeki yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde, anlatıkları dehşet düzeyinde olaylar, Türkiyeden ne düzeyde aldıkları yardımlari çok detaylı anlatımlarının yanında, aldıkları silahların miktarları, yaralanan örgüt elemanlarının hangi hastahaneler de tedavi edildikleride detaylarıyla anlatılmakta.
Bir IŞİD komutanı “Bize savaşın başında katılan savaşçıların çoğunun yanı sıra teçhizatımız ve tedarikimiz tümü Türkiye üzerinden geldi” diyor.
Avrupalı Diplomatlarının da Şam cezaevlerinde kalan bu örgüt yöneticileriyle yaptıkları görüşmelerin sonucunda hazırladıkları ortak raporda aynı konuşmaların tekraralandığı, bu örgüt yöneticilerin içinde Türk asıllıların çokluğu dikkat çekiyor.
Bunların anlatıklari daha da ilginç. Yedi Türk asıllı ile yapılan görüşmelerden, bu yedi kişiden 4’nün cezaevinde çesitli suçlardan ceza aldıkları, birinin 30 yıl, bir diğerinin 12 yıl cezası olduğunu söylemesi hayli ilginç. Devamla “MIT’in kendileriyle yaptığı görüşmeler sonucu ajan olarak Suriyede El Nusra ve IŞİD içinde çalışma koşuluyla bizi bıraktıklarını” söylüyorlar. Görüşme içeresinde kendilerinin durumunda olan çok sayıda Türklerin olduğuna da ozellikle vurgu yapıyorlar. Ortaya başka bir sorun çıkıyor. Cezaevlerinde böyle kaçkişinin MIT’e ajanlık yapmak koşuluyla Suriye’ye yollandığı sorusu çıkıyor.
12 Ekim’de, Lahey Adalet Divani dosyasına giren bir ses kayıttının Türkiye’nin El Kaide bağlantılı terör örgütlerine mali ve askeri yardımını teyit ettiğini, kayıtta Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Suriye’yle savaşa girme baskısı yapıyor. Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Suriye’ye saldırmak için bir gerekçe üretmesini istiyor.
Ikinci ses kasetininde bunu teyit ettiğini alınan kayıtlarda, Hakan Fidan, dönemin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e, “Gerekirse Suriye’ye dört adam göndererek Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaşa gerekçe üreteceğini, onların Süleyman Şah Türbesi’ne saldırmasını sağlayacağını” söylemeleri birinci ses kaydınıda dogrulamaktadır notu duşmürülmekte.
Suudi Emiri Bender Bin Sultan’ın IŞİD’e Türkiye üzerinden silah gönderilmesini finanse ettiğine dair belgeler ise şöyle: Almanya’dan yola çıkan bir uçak Türkiye’deki Etimesgur Havalimanı’na silah bırakmış, silahların tümü IŞİD’a verilmiş.
“Türkiye IŞİD savaşçılarına ulaşım ve lojistik destek sağladığı eldeki belgelerle sabitleştirilmiştir” denmekte.
Devamla: Dönemin İçişleri Bakanı bir genelge imzalamıştır: “Bölgesel çıkarlarımız temelinde Suriye’de bölücü örgüt PKK uzantısı PYD güçlerine karşı desteklediğimiz El Nusra mücahitlerine aşağıda belirlenen çerçevede desteğin sunulması… Mücahitlerin ülkemiz sınırlarından Suriye’ye geçişlerinde Hatay ilimiz stratejik bir konuma sahiptir. mucahit gruplara lojistik desteğin aktarılması, eğitimleri ve yaralıların tedavisi ve mücahitlerin geçişleri ağırlıklı olarak buradan yapılacaktır. Milli İstihbarat Teşkilatımız ve ilgili merciler bu konuda görevlendirilmiştir”
Bir diğer dosya ise, çok sayıda yabancı militanın Suriye ve Irak’ta IŞİD’e katılmak için Türkiye üzerinden seyahat ettiğini ama Türkiye’nin onları durdurmak için hiçbir şey yapmadığıdır. Dosyada, özellikle de İngiltere’den giden yabancı savaşçıların Suriye ve Irak’a Türkiye sınırından nasıl geçtiği anlatılıyor. Bölümün başlığı ise : “Cihata açılan kapı”. Türk askerleri ya onları görmezden geliyor ve geçmelerine izin veriyor, ya da cihatçılar sınırı aşabilmek için görevlilere 10 dolar kadar düşük bir ödeme yapıyorlar. Hatta belgeler içinde Türkiye hükümetinin Suriye sınırını geçip IŞİD’e katılmak isteyen yabancı militanların pasaportlarına damga vurduğuna dair belgelerde bolca var
Bu belgeler içinde çeşitli tanıklarla yapılan ikili görüşmelerde gece seyahat eden otobüslerin Suriye ordusuyla değil, Suriye ve Irak’taki Kürt güçlerine karşı savaşmaları için cihatçıları taşıdığı anlatılmakta.
Dokuz Ekim’de, üst düzey bir Mısırlı yetkili Türkiyenin IŞİD’a uydu görüntüleride dahil olmak üzere istibarat bilgisi sağladığını ve bu konuda ellerinde bilgi ve belge olduğunu raportörlere anlatıyor.
Türkiye IŞID militanlarını değişik yerlerde eğitmektedir. Bu konuda da İstanbul, Düzce ve Adapazarı gibi yerlerin teröristlerin toplanma noktaları haline geldiğine dair görüntülerin mevcut olduğuna vurgu yapılarak, IŞİD militanlarının eğitildiği kamplar bulunurken, bu eğitimler sırasında çekilen bazı videolar Türkçe olarak IŞİD propagandası yapan takva haber. net sitesine yükleniyor. Türk güvenlik güçleri eğer isteseydi, bu gelişmeleri engelleyebilirdi denilmekte. Ürdün istihbaratına göre , Türkiye IŞİD militanlarını özel operasyonlar için eğitti. Diyerek ellerindeki belge ve görüntüleri raportörlere vermiştir.
Şam da cezaevinde bulunan Bir IŞİD komutanı Washington Post’a 12 Ağustos 2014’te, “Bazı savaşçılarımız, hatta IŞİD’in üst düzey üyeleri Türk hastanelerinde tedavi gördü. Türk Hükümeti Kürtlerin önünü kesebilmek için bize fazlaca tavizler vererek, silahlandırıp maddi destek sağladı… Hükümet bizim yaralıları tedavi ediyordu, sağlık bakanı kendisi ifade etti. ‘IŞİD yaralılarını tedavi etmek insani bir durumdur’ diye açıklama yaptı.” diyor.
IŞİD’in en üst düzey komutanlarından ve El Bağdadi’nin sağ kolu olan Ahmet El H, Şanlıurfa’da bir hastanede tedavi gördü. Tedavi masraflarını Türkiye devleti karşıladı. Söz konusu şahsın hastanede çekilmiş resimleri ve yaptiğı bazı görüşmelerin görüntüleriyle bu bilgi teyit edilmiştır denilmektedir.
Türkiye petrol alarak IŞİD’e mali destek veriyor. Suriye’den Akçakalem, Suruç, Bükülmez gibi bir çok yere petrol taşıyan yasadışı boru hatlarının taşıdığı bu petrolun, litresi 1.21 TL kadar düşük fiyatlara satılmakta. Amerikan Adalet Bakanlığı yetkililerince IŞİD’in petrolünün Türkiye üzerinden satılmasına aracılık eden Türkler var diyerek ellerinde bir listenin olduğunu belırtmekteler.
Türkiye IŞİD’in militan toplamasına yardım ediyor ve buna örnek olarak da, bir çok dini örgüt bürosu ve çesitli dernek binaları olarak gösteriliyor. Takva Haber IŞİD’in Türkiye ve Almanya’dan Türkçe konuşan kişileri örgüte katmak için bir propaganda aracı olarak çalışıyor. Bu propaganda sitesi, İrfan Koleji isimli bir okulun adresine kayıtlı ki bu okul, Erdoğan ve Davutoğlu’nun kurduğu İlim Yayma Vakfı’na bağlı
Türkiye’de faaliyet gösteren militan İslamcı örgüt İBDA-C, 27 Ekim’de IŞİD’e destek beyan etti, bir IŞİD komutanının “Türkiye’nin meselenin içinde olduğunu” ve “10 bin IŞİD militanının Türkiye’ye geleceğini söylediği” gizli olarak çekilen görüntülerde netçe görulmekte denmekte.
ABD’li eski bir istihbarat yetkilisi, “Türkiye hükümetinde bazılarının, Suriye içinde bir sarin saldırısı düzenleyerek Esad’ı köşeye sıkıştıracaklarına ve Obama’yı da kırmızı çizgi tehdidini yerine getirmek zorunda bırakacaklarına inandığını biliyoruz” demekte. Aynı istibaratçı Türk Özel Kuvvetleri’nin IŞİD’le birlikte savaştığını söylemekte.
Türkiye IŞİD’e Kobanê’de yardım etti
“Savaşın patlak vermesinden iki gün önce, Kobanê’nin kuzeyinden gelen savaşçı ve mühimmat dolu trenler Salib Karan, Gire Sor ve Moşferat Ezzo köylerinde 70-80 dakikalık molalar verdi. Bunun görgü tanıkları ve görüntüleri var. IŞİD niçin sadece Kobanê’nin doğusunda güçlü? Niçin güneyde ya da batıda güçlü değil? Çünkü bu trenler Kobanê’nin doğusundaki köylerde durdu; trenlerin IŞİD’e mühimmat ve ek kuvvet getirdiğini belge ve görüntülerle sabit olduğu belirtilmektedir.” deniliyor
Tank ve mühimmat taşıyan Türk ordusu konvoylarının Cerablus bölgesinde ve Karkamış sınır kapısında IŞİD bayrakları altında özgürce hareket ederken görülüyor. Kamyonların üzerinde Türkçe yazılar var.
Çekilen görüntülerde “IŞİD militanları sınır boyunca uzanan tren raylarının üzerinden, askerlerin gözü önünde Türkiye’den Suriye’ye geçiyorlar ve orada PYD savaşçılarıyla karşılasıyor ve ates açıyorlar.” Türkiyenin uzun uğraşlar vermesine rağmen silah yüklü TIR’ları gizliyememesi ise MIT TIR’ları duble yollara çıktı ve Istikamet Lahey. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.