İsrail saldırısı başladığından bu yana Gazze halkı bu saldırganlığa karşı en yalnız dönemini yaşıyor.
2011 yılında Tunus’ta başlayan ve bütün Arap coğrafyasına yayılan halk ayaklanmalarının, Filistin sorunu üzerinde önemli etkileri oldu. Başta Tunus ve Mısır’da ortaya çıkan halk hareketlerinden dolayı kısa bir süreliğine de olsa Filistin sorunu bu gelişmelerin gölgesinde kaldı. İsrail’in Kasım 2012 gerçekleştirdiği 170 kişinin öldüğü ve yüzlerce kişinin yaralandığı Filistin saldırısında ve sonrasında, sorunun olanca ağırlığı ile varlığını koruduğu yeniden hissedildi.
HAMAS GELENEKSEL ARAP LİGİNDE
Hemen bu noktada Hamas’ın yaptığı siyasi tercihi hatırlatalım; İsrail’in son saldırısı sonrasında, daha önce Suriye ve İran ile sıkı ilişkisi olan Hamas’ın politikası tamamen geleneksel Arap ligine dahil olan ülkelere yaslanan bir pozisyon aldı. Aldığı bu pozisyondan kaynaklı olarak Şam’daki bürolarını kapattı. Merkezini Katar’a taşıdı. Dolayısıyla taşınma, basit bir güvenlik sorunundan öte, Ortadoğu’da yeniden şekillenen kamplaşmada Hamas’ın yeniden İhvan (Müslüman Kardeşler), Batı emperyalizmi ve onun bölgedeki müttefikleri İsrail, Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile aynı cephede saf tutması, eski müttefikleri İran, Suriye ve Hizbullah’a sırt çevirmesi anlamına geliyor.
MISIR DEVREDE İRAN SAF DIŞI
Alınan bu pozisyona uygun olarak İsrail’le müzakere sürecinin hiçbir noktasında İran yer almadı. Oysa bu sürece kadar İran, Suriye ile beraber Hamas’ın en önemli müttefiki konumundaydı. Gazze ile sınır olan Mısır ise geleneksel Arap ligine yönelime uygun olarak İsrail’in Filistin’e saldırısından sonra ateşkesin sağlanmasında kilit rol oynadı.
Bu noktada bir hatırlatma yapmak gerekiyor. Kamuoyuna yansıyan görüntünün aksine Mısır, aslında tam da İsrail’in talepleri doğrultusunda hareket etti. Mursi’nin hükümeti diplomatik ilişkilerde diplomatik normlara ve Camp David antlaşmalarına bağlı kaldı. Aslında bu günde Geleneksel Arap liginin temsilcisi Arap Birliği ve onun bir parçası olan Mısır, geçmişte oynadığı uğursuz rolü sürdürmektedir. Bir kaç kınama açıklaması dışında İsrail’le hiç bir konuda hiçbir yaptırım kararı almamıştır. Buna paralel olarak Gazze halkına da İsrail saldırganlığı karşısında hiç bir dişe dokunur yardımda bulunmamıştır. Sonuç olarak Hamas’ın şahsında Gazze halkı değişen politik tercihlerin faturasını İsrail saldırganlığı karşısında her gün yüzlerce ölü ve yaralıya rağmen “Arap iktidarlarının bu kahreden sessizliği” ile vermektedir.