Araştırmacı yazar Huseyin Omer, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara arasında varılan anlaşma öncesi, Halep’te yaşanan önemli diplomatik temaslar hakkında bilgi verdi.
Araştırmacı yazar Huseyin Omer, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara arasında varılan anlaşma öncesi, Halep’te yaşanan önemli diplomatik temaslara dikkat çekti.
Halep’te Kürt ve Hristiyan nüfusun yoğun olduğu üç mahallenin – Şeyh Maksut, Eşrefiye ve Siryan – korunması, Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Türkiye ile yürüttüğü sürekli diplomatik çabalar ve ABD’nin bilgisi dâhilinde gerçekleştiği bilgisini veren Omar, ‘’ Bu sayede, Kürtler ve Hristiyanlar savaşın ve zorunlu göçün yıkıcı etkilerinden korundu. Aynı zamanda DSG ile HTŞ arasında potansiyel bir çatışmanın önüne geçildi ve böylece Halep’te başlayan bu süreç, Şam’a kadar uzanan büyük bir değişimin temelini oluşturdu.’’ ifadelerini kullandı.
Araştırmacı yazar Huseyin Omer’in DSG-Şam mutabakatının öncesini kaleme aldığı Rudaw’da yayımlanan yazısı şöyle:
‘’ Tahrir Heyeti Şam’ın (HTŞ) beklenmedik bir hızla Şam’ı ele geçirmesi, bölgedeki dengeleri sarsan bir gelişme oldu. Ancak bu süreç başlamadan önce, Halep’te yaşanan önemli diplomatik temaslar dikkat çekiyordu. Türkiye’nin desteğiyle harekete geçen deneyimli bir Kürt lider, HTŞ ile Demokratik Suriye Güçleri (DSG) arasında Halep’te barışçıl bir ilişki kurulmasını sağladı.
Halep’te Kürt ve Hristiyan nüfusun yoğun olduğu üç mahallenin – Şeyh Maksut, Eşrefiye ve Siryan – korunması, Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Türkiye ile yürüttüğü sürekli diplomatik çabalar ve ABD’nin bilgisi dâhilinde gerçekleşti. Bu sayede, Kürtler ve Hristiyanlar savaşın ve zorunlu göçün yıkıcı etkilerinden korundu. Aynı zamanda DSG ile HTŞ arasında potansiyel bir çatışmanın önüne geçildi ve böylece Halep’te başlayan bu süreç, Şam’a kadar uzanan büyük bir değişimin temelini oluşturdu.
Bu diplomatik başarı, Halep’te sağlanan anlaşmanın daha geniş bir etkisi olduğunu gösterdi. Türkiye’de yürütülen görüşmeler ve DSG ile HTŞ arasındaki karşılıklı anlayış, bazı ihlallere rağmen, Şehba bölgesindeki yüz binden fazla Efrînli mültecinin güvenliğini sağladı. Mültecilerin büyük bir kısmı özerk yönetim bölgelerine giderken, bazıları Efrîn’e geri dönebildi. Eğer bu anlaşma sağlanmamış olsaydı, muhalif Suriye Milli Ordusu’nun bölgeye yönelik saldırıları sırasında mülteciler ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.
Neçirvan Barzani, HTŞ ile DSG arasındaki diyalogu güçlendiren, Ahmed Şara ile Mazlum Abdi arasındaki güven köprüsünü inşa eden kilit bir lider olarak ön plana çıktı. Türkiye’nin doğrudan askeri müdahalesini önleyerek, üç Kürt mahallesinde ve tüm Halep şehrinde istikrar sağladı. Bu da Suriye genelinde olumlu yankılar yarattı.
Halep’te başlayan ve tüm Suriye’ye yayılan bu sürecin (Alevilere yönelik saldırılardan önce) en kritik ayağı, Neçirvan Barzani’nin Mazlum Abdi’yi Şam’a gitmeye teşvik etmesi oldu. Barzani, Abdi’nin yeni Şam yönetimiyle iyi ilişkiler kurmasının hem Kürtler hem de bölgesel barış açısından önemli olduğunu vurguladı. Bu girişim, Türkiye’de yürütülen barış sürecinin zeminini daha da güçlendirdi.
Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin rolü, yalnızca diplomatik görüşmelerle sınırlı kalmadı. Mazlum Abdi’yi karşılaması ve desteklemesi, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Rojava halkının Mazlum Abdi’ye yönelik güvenini artırdı. Kürt halkı, Abdi’nin attığı adımları desteklerken, siyasi ve toplumsal düzeyde büyük bir dayanışma sergilendi.
Bu tarihi diplomatik girişim, Suriye’nin yeni siyasi dengeleri içinde Kürtlerin rolüne dair net bir yol haritası sundu. Barzani’nin uluslararası ve bölgesel düzeydeki konumu, derin stratejik bilgisi ve deneyimi sayesinde Kürtlerin süreçte aktif bir rol oynamasına zemin hazırladı.
Bu süreçte Amerika, Fransa ve Britanya’nın da Rojava’daki ve bölgedeki olaylara büyük bir etkisi olduğu açıktır. Ancak Neçirvan Barzani’nin yürüttüğü sessiz diplomasi, savaşı önlemede ve barışı tesis etmede tamamlayıcı bir işlev gördü.
Kürdistan Bölgesi Başkanı ve Peşmerge Kuvvetleri Genel Komutanı Neçirvan Barzani ile Demokratik Suriye Güçleri Komutanı Mazlum Abdi arasındaki telefon görüşmelerinde sürekli olarak barışçıl çözüm yolları ele alındı. Savaş değil, diyalog ve diplomasi ön planda tutuldu.
Neçirvan Barzani'nin Mazlum Abdi'ye mesajı kısaca şöyleydi: "Artık savaş dönemi sona erdi. Bölgede geniş bir barış kapısı açma fırsatı var. Şam’a gitmek ve Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile ilişkileri güçlendirmek gerekiyor. Suriye’nin anayasası Şam’da yazılacak ve kabul edilecek; Kürtlerin hakları da Şam’da güvence altına alınmalı. Bu yüzden Rojava’da birlik sağlanmalı ve Kürtler Şam’da ortak hareket etmelidir."
10 Mart’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Demokratik Suriye Güçleri Komutanı Mazlum Abdi arasında varılan anlaşma, uzun vadeli bir diyalog sürecinin başlangıcı olarak değerlendiriliyor. Her ne kadar bu anlaşma bazı siyasi çevrelerde tereddütle karşılansa da, Suriye’deki tüm halklar ve etnik gruplar arasında karşılıklı anlayışın gelişmesine önemli katkılar sundu.
Ancak, bu ani gelişme Rojava’daki bazı parti ve siyasi gruplarda belirsizlik ve endişeye neden oldu. Özellikle ENKS, Suriye Demokratik Özerk Partisi’ne yakın siyasi oluşumlarla görüşmeler yürütüyordu. Ancak Başkan Mesut Barzani ile General Mazlum Abdi arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, sürecin daha sağlam bir zemine oturmasını sağladı.
Bu gelişmeler, Kürt taraflarının Suriye’deki Kürt meselesine dair birleşik bir siyasi program üzerinde anlaşmaya varma çabalarını hızlandırdı. Suriye’nin demokratik bir yapıya ulaşması için Kürtlerin rolü giderek daha fazla kabul görüyor. Aynı zamanda, uluslararası aktörler de Kürtlerin birlik içinde hareket etmesini destekliyor.
Suriye’nin başkentinin kapıları artık Kürtlere açıldı. Bundan sonra Kürtlerin Şam’da güçlü ve etkili bir varlık göstermesi, hiçbir tarafın Kürtleri marjinalleştiremeyeceği bir gelecek inşa etmesi açısından kritik önem taşıyor.’’