Steven Cook: ABD, Suriye'de kalmalı çünkü...

Bağımsız araştırma kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nde (Council on Foreign Relations) Orta Doğu ve Afrika araştırmaları üzerine burslu araştırmacı olan Steven A. Cook’a göre, ABD Bakşanı Donald Trump Suriye ile ilgili dış politikada ülkesinin çıkarlarından ziyade yaklaşan kongre seçimlerinde ve 2020’deki başkanlık seçimlerinde başarısını arttırmayı hesaplıyor. Cook yazısında şu noktalara değiniyor:

12.04.2018, Per - 06:54

Steven Cook: ABD, Suriye'de kalmalı çünkü...
Haberi Paylaş

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz günlerde ABD’nin Suriye’den “çok yakında” çekileceğine dair yaptığı açıklama dış politikayla ilgilenen çevreleri oldukça şaşırttı. Hemen ardından köşe yazarları, Twitter kullanıcıları ve yorumcular Trump yönetiminin “Ortadoğu’da bir politikası olmadığı” eleştirilerini yönelttiler.

Ancak bu eleştiriler tam olarak da gerçeği yansıtmıyor. Trump’ın Suriye’den çekilme açıklaması dış politikada keskin bir değişikliği ifade etse de, başkanlık kampanyası sırasında Ortadoğu konusunda açıkladığı stratejiyle mükemmel bir tutarlılık içinde.

Trump’a eleştirel yaklaşan ve kafası biraz daha iyi çalışan eleştirmenler böyle bir stratejinin tam olarak hiç olmadığını değil ancak temelde tutarsız olduğunu belirttiler. Son gelişmeler bu yorumcuları haklı çıkarıyor.

Seçim kampanyası sırasında Trump, Ortadoğu'dan çekileceğini söylemekle kalmayıp aynı zamanda ABD’nin yurt dışındaki inandırıcılığının asla zarar görmeyeceğini söylüyordu. Geçen hafta sonu Suriye’de gerçekleşen kimyasal saldırı sonrası Trump’ın vaatlerinin çelişkili olduğu ortaya çıktı.

Dış politikaya siyaset temelli olarak karar vermeyle ilgili sorun da tam burada bulunuyor. Trump’ın Suriye’den çekilme politikası bölgesel siyasi düzenin ABD’nin aleyhinde değişmesini isteyen yabancı güçlere zemin hazırlıyor.

Bu yabancı güçler Trump’ın genel politikasının biraz da taklit ediyor olduğu İran, Rusya ve Türkiye’yi içeriyor. Bölgeye yaklaşımının kendi ülkesinin çıkarlarından ziyade iç politika yönelimli olduğu ölçüde, Trump Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı izliyor gibi görünüyor.

Trump’ın stratejisinin eski Başkan Obama’nın Ortadoğu stratejisinin bir devamı olduğunu düşünmek isteyenler olabilir. Bu, bir noktaya kadar doğru. Zeka, tavır ve düzgünlük konusunda farklılıklara rağmen ABD’nin yaklaşık yirmi yıllık Ortadoğu politikasında her iki başkanın da benzer fikirler paylaştığı açık.

Obama’nın ilk başkanlık kampanyasına ABD’nin Irak işgalini gereksiz oranda kaynak kullanımı, bölgeyi istikrarsızlaştırması, Amerikan çıkarlarını riske atması ve ABD’nin gücünü azaltması nedeniyle haklı olarak eleştirmesi damga vurmuştu. Irak’taki talihsiz macera, Obama’nın Suriye’de doğrudan müdahaleden kaçınmasının temel nedeniydi.

Trump, Obama’nın fikirlerinin bazı boyutlarını kampanyasında uyguladı. 2016’da yaptığı bir mitingde Ortadoğu’daki savaşlara 6 trilyon doları “sadece daha fazla terör, ölüm ve acı yaratacak şekilde boşa harcanması yerine ABD’de kullanılmasına karşı çıkanların kendisine de karşı olduğunu söyledi.

Trump önceden “görevin başarıyla tamamlandığını” açıklayarak süreçte İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ile ABD’de Ortadoğu’da İran ve Rusya’nın artan etkisiyle ilgili endişeleri olan herkese bir darbe vurdu.

ABD, Duma’daki kimyasal saldırı sonrası Esat rejimine askeri olarak cevap verecek olsa bile Trump’ın ABD güçlerini Suriye’den çekme kararından geri adım atması peki olası görünmüyor.

Bu noktada Trump’ın dış politika değişikliği nasıl açıklanabilir? Suriye’deki politikayla ilgili olarak Trump’ın iç savaş hakkında Obama gibi düşünse de politikasını Erdoğan gibi belirlediği söylenebilir.

Erdoğan milyonlarca Suriyeli mülteciyi ülkesine kabul etti ve Esat’ın muhalifleriyle birlikte rejimi devirmek için Amerika liderliğindeki çabalarda küçük ortak olmayı istedi. Bu işe yaramadığında Erdoğan Suriye cumhurbaşkanını devirmekten vazgeçip Türkiye’nin güney sınırında oluşmakta olan ufak bir Suriyeli Kürt devletini engellemeye çalışarak, Esat karşıtı güçlerle çalışıyor olsa dahi sonunda Şam’ın işine yarayacak bir politika seçti.

Erdoğan kendisine ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yönelik riskler içeren siyasi bir arenayla yüz yüze olduğunun farkında. Türk toplumunu dönüştürmeyle ilgili vizyonunu tamamlamak için hem 2019’daki başkanlık seçimini kazanması hem de Türkiye Büyük Mİllet Meclisinde çoğunluk oluşturması gerekiyor.

Suriye’de geçtiğimiz Ocak ayında başlayan ve YPG’yi yok etmeye yönelik olan müdahale de bu çabanın bir parçası çünkü bu operasyon Erdoğan’ın şahin ulusalcı sağın desteğini almasını sağlıyor ve YPG’nin içinden çıkmış olduğu PKK ile bağlantılı olduğunu söylediği siyasi rakibi Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) zayıflatıyor.

Suriye’deki müdahalesi riskli ama Türkiye siyaseti o kadar kutuplaşmış durumda ki operasyon kötü gitse ve Türkiye’nin kayıpları artsa dahi bu büyük olasılıkla siyasi olarak Erdoğan’a yarayacak.

AKP’nin hâkim parti olarak kalmasına ihtiyacı olan Erdoğan gibi Temsilciler Meclisi ve Senato’da Cumhuriyetçi çoğunluğunu Kasım 2018’de korumak isteyen Trump da daha şimdiden 2020’de yeniden seçilme planları yapıyor.

Anketlere göre şimdiye kadar olan en düşük performansını gösteriyor ve kendisine oy veren çiftçilerin finansal durumunu aşındıracak adımlar atmış, aşırı sağcı “Tea Party” üyelerini kızdıracak şekilde bir vergi indirimini yürürlüğe sokmuş ve Meksika sınırına duvar yapılmasını içermeyen bir bütçe onaylamış durumda.

Peki bütün bunların Suriye’yle ilgisi ne? Aslında her şey Suriye’yle ilgili. Trump, görev süresinin tam ortasına denk gelen Kongre seçimine yaklaşırken 2016’da yürüttüğü kampanyaya geri dönüyor.

Çin ile olan ticari savaşı hızlandırmış, ABD’ye çocuk yaştayken yasa dışı yollarla gelenlerin sınır dışı edilmesini engelleyen bir programı bitirmiş ve ABD-Meksika sınırına “göçmenleri” uzakta tutmak için Ulusal Muhafızlar konuşlandırılmasını emir vermiş durumda. Suriye’den çekilme planını da tüm bunların arasında açıkladı. Bunların hepsi seçmenlerinin kalbini ısıtan adımlar.

Trump’ın Suriye’deki u-dönüşü kendi siyasi çıkarlarına uygun olan ama ABD’ye büyük maliyeti olan bir adım attığının net bir göstergesi. Suriye’den çıkmak İran’ın hem bu ülkede hem bölgede etkisini arttırması, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in Ortadoğu’da daha da güçlenmesini ve ABD’yi bölgesel güçsüzleştirmeyi daha kolay hale getiriyor.

ABD vatandaşları Ortadoğu'dan haklı olarak bıkmış bilge olsa Washington’ın hala bölgede petrol, İsrail ve hiçbir ülkenin bölgede hakimiyet kurmamasından oluşan çıkarları var. Bölgede terörle m mücadele ve silahsızlanma gibi önemli konular da var ancak bunlar öbür üç sorunun türevleri.

ABD’nin Ortadoğu'daki çıkarlarını belirleyen endişeler devam edecek olsa bile Ortadoğu'yu kendi ulusal siyasi hesaplarının bir uzantısı haline getirmiş olan ABD Başkanı da dahil hiç kimse bu çıkarları savunmaya istekli görünmüyor.

Kabul etmesi zor olabilir ama ABD bu üç temel çıkarı kollamak istiyorsa, Suriye’de kalmak stratejisinin bir parçası olmalı. Fakat bu kimsenin umurunda değil gibi görünüyor. Artık Washington’ın ne dediğini ya da ne yaptığını fazla kimsenin takmaması bu yüzden pek de şaşırtıcı değil.

Ahval
Bu haber toplam: 6409 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:04:09:06
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x