Türkiye'nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) ismi artık Suriye Milli Ordusu. Esad ile normalleşmenin konuşulduğu bugünlerde ÖSO'nun geleceği ise belirsiz.
Suriye'de Beşar Esad yönetimine karşı Türkiye ve ABD gibi ülkelerin desteğiyle kurulan ve kamuoyunda Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olarak bilinen Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Ankara ile Şam arasında olası bir normalleşme durumunda ne olacağı belirsizliğini koruyor.
Suriye sorunu ile ilgili son haftalarda başta Ankara ve Şam olmak üzere Moskova ile bazı bölge başkentlerinde bir hareketlilik gözleniyor.
Türkiye ile Suriye arasında 2022 yılının sonlarında başlayan, önce istihbarat ardından diğer devlet kurumları arasında devam eden ancak sonradan özellikle Esad tarafından öne sürülen şartların da etkisiyle sekteye uğrayan normalleşme sürecinde şu ana kadar büyük bir ilerleme kaydedilemedi.
Esad, Erdoğan ile görüşme için TSK'nın Suriye'den çekilmesini ve silahlı gruplara verilen desteğin kesilmesini isterken, Erdoğan ise bölgedeki "terör tehdidi" bertaraf edilmedikçe çekilmenin olmayacağını açıklamıştı.
Ancak son günlerde önce Esad'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev'le yaptığı görüşmede verdiği ılımlı mesaj, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı sıcak açıklamalar konuyu yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı.
Erdoğan ile Putin'in en son 3 Temmuz'da Astana'daki görüşmesinde de konu gündemdeydi. Erdoğan gerek Kazakistan gerekse Almanya'daki maç dönüşünde uçakta yaptığı açıklamalarla da yakında "Putin ile birlikte Esad'a bir davette bulunabilecekleri" mesajını verdi. Bu arada iki ülke yetkililerinin Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir araya gelmesinin söz konusu olabileceği kulislerde konuşuluyor.
Rusya'nın yanı sıra ABD ve bölge ülkelerini de içine almasıyla yıllar içinde daha da çetrefilleşen Suriye sorununun çözümünün çok kolay ve kısa vadede olmayacağı öngörülürken, çözüm bekleyen en önemli unsurlarından birisi de Suriye Milli Ordusu'nun geleceği olarak görülüyor.
Suriye Milli Ordusu'nun yapısı nasıl?
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan'a göre Suriye Milli Ordusu'nun yapısı en üstte siyasi yapı olarak Suriye'de muhalif güçler tarafından kurulan Suriye Geçici Hükümeti ile bunun içindeki Savunma Bakanlığına bağlı "milli ordu" şeklinde. Yani teknik olarak normal bir devlet teşkilatlanmasında olduğu gibi siyasi üst otoriteye bağlı olan askeri bir yapı ve bu askeri yapı içinde ise farklı gruplar mevcut.
Orhan, ordudaki farklı gruplara dair ise şunları söylüyor:
"Bu kâğıt üzerindeki yapılanma. Ama fiiliyatta bu gruplar arasında hiyerarşik bir ilişki oluşamadı. Tam anlamıyla profesyonel bir ordu yapısına henüz sahip değil. Geçmişe göre biraz daha merkezde toplandı ve belli gruplar elimine olurken, belli gruplar güçlendi. Ama halen bakıldığında bu gruplar fiiliyatta bölünmüş bir yapılanmaya sahip."
Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerde etkin olan Suriye Milli Ordusu'nun finansmanının ve eğitim faaliyetlerinin Türkiye tarafından karşılanmasına ise devam ediliyor.
ÖSO'nun geçirdiği evreleri iyi bilen farklı tarafsız kaynaklar şu anda içinde radikal bazı unsurlar bulunmakla birlikte ordunun tamamen bu gruplardan oluştuğunu söylemenin doğru olmadığını, çünkü içinde aynı zamanda laik unsurların da bulunduğunu belirtiyor.
Orhan, kamuoyunda bilinenin aksine şu anda Suriye Milli Ordusu içinde cihatçı grupların bulunmadığını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Ama muhaliflerin kontrolündeki bu bölgelerde Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği gruplar var. Bunlar cihatçı gruplar ve Türkiye ile bunlar karşı karşıya geliyor, TSK'ya karşı saldırılar gerçekleştirebiliyor."
Ankara ve Şam'dan gelen son normalleşme sinyallerinin ardından Milli Suriye Ordusu kontrolündeki bazı bölgelerde geçen hafta protesto olayları yaşandı. Bu olaylar birkaç gün içinde yatıştırıldı.
Olaylar sırasında bazı gruplarca Türkiye'den giden tırlar, PTT binaları, Türkiye'nin kontrol noktalarına saldırılar düzenlenirken, Türk bayrakları indirildi ve parçalandı.
Orhan sahada Suriye Milli Ordusu'na dahil olmayan ama cihatçı olmayan grupların da bulunduğunu, bunların Türkiye ile ilişkisinin çok kötü değil ama çok iyi de olmadığını söyleyerek, son saldırıları bunların da yapmış olabileceğini belirtiyor. Orhan, gruplar arasındaki dengeyi şöyle aktarıyor:
"Suriye'nin farklı bölgesinden birçok silahlı grup kalktı güvenli bölgeye geldi. Şehirlere göre olduğu gibi etnisiteye göre de farklılıklar söz konusu. Türkmen, Arap, İslamcı gibi gruplar var. Ama gruplar arasındaki en büyük rekabet konusu bölge ve gelir paylaşımı."
Bölgede daha önce de olaylar yaşanmış, eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Suriye Dışişleri Bakanı ile görüştüğünü açıklamasının ardından 2022 yılında da bazı bölgelerde Türkiye karşıtı eylemler düzenlenmişti.
Erdoğan ile Esad anlaşırsa ne olacak?
Peki Erdoğan ile Esad uzun vadede de olsa uzlaşırsa bu gruplara ne olacak?
Orhan, Türkiye ile Suriye'nin anlaşmasının güvenli bölgedeki hem halkı hem de silahlı ve sivil muhalif grupları tedirgin edeceğini söyleyerek, bunun nedenlerini şöyle sıralıyor:
"Birincisi bu insanlar zaten Esad'dan kaçmışlar. Türkiye anlaşırsa yeniden Esad'ın insafına kalacaklarını düşünerek korkuyorlar. İkincisi bu insanların birçoğu yakın akrabalarını, çocuğunu, annesini, babasını Esad saldırılarında kaybetmiş. Dolayısıyla Esad ile anlaşmayı bir kırmızı çizgi olarak görüyor, kesinlikle kabul etmiyorlar. Aynı devlet çatısı altında bir arada yaşamayız diyorlar. Bir neden de yıllar içinde burada kendilerince bir ekosistem oluşturmuşlar. Bu bölgeyi kontrol ediyor ve gelir elde ediyorlar.
Son olayların ardından ortaya çıkan kaygılardan birisi de Esad ile anlaşılması durumunda bu ordudan Türkiye'ye yönelik bir tehdit gelip gelemeyeceği oldu.
Orhan'a göre Suriye Milli Ordusu içindekiler Türkiye'ye çok bağlı gruplar ve son protestolar olduğunda Suriye Milli Ordusu Türkiye lehine açıklamalar yaptı ve olayları bastırmak için çaba sarf etti. Orhan, "Kaygıları devam da etse Türkiye'ye hâlâ güveniyorlar. Çünkü açıkçası Türkiye dışında güvenebilecekleri başka dış aktör de kalmadı" yorumu yapıyor.
Bu arada Erdoğan'ın son kabine toplantısından sonra yaptığı "Türkiye dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır" açıklaması da bu grupları sakinleştirmeye yönelik olarak yorumlanıyor.
Suriye'nin kuzeybatısında, Türkiye sınırındaki İdlib Türkiye için güvenlik açısından en riskli bölge olarak gösteriliyor.
Şam ile muhalifler arasındaki hassas denge
Öte yandan Suriye'nin kuzeyinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgede Ankara'nın PKK'nin uzantısı olarak gördüğü YPG-PYD'nin yerel seçim düzenleme çabası ve ABD desteğiyle "federal bir otonom bölge" kurmak istemesi de Türkiye'yi kaygılandırıyor.
Suriye Milli Ordusu kontrolündeki bölgelerin hem Suriyelileri orada karşılamak ve yeni göç akınlarını engellemek, hem de sınır güvenliğini sağlamak açısından Esad rejimine karşı bir koz olarak önemli olduğunu belirten Orhan, ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) terör örgütü olarak tanıdığı PKK ile mücadele için de önemine dikkat çekiyor. Orhan, "Türkiye bu bölgeleri kontrol etmeseydi PKK, El-Bab'ı da alıp Afrin'e ulaşıp daha geniş bir coğrafyada Kuzey Suriye'nin tamamında fiili otonomisini kuracaktı" görüşünü dile getiriyor.
Orhan, Türkiye'nin bu tehdide karşı Şam rejimi ile iş birliği düşüncesi içinde olduğunu ama bunu yaparken de Suriyeli muhalifleri ve desteklediği insanları da yarı yolda bırakmayacağı bir orta yol bulmaya çalıştığını söyleyerek, "Bu tabii çok zor bir süreç. Çok hassas bir denge gerektiriyor" diyor.
Olası bir uzlaşı durumunda silahlı grupların sivil hayata dönüp dönmeyeceği de şu anda belirsiz.
Türkiye'nin muhaliflere desteğini bir anda kesmesinin söz konusu olmayacağını belirten Orhan, ancak kademeli bir şekilde en nihayetinde silah bırakmaya kadar gidecek bir sürecin uygulamaya konabileceğini düşünüyor.
Orhan "Belki yerel güvenlik birimine de dönüşebilirler ya da farklı seçenekler düşünülebilir. Mesela güneyde Dara'da Suriyeli muhalifler rejimle anlaştı, eski muhalifler şu anda oranın yerel güvenlik birimleri. Ciddi sıkıntılar var ama yine de bir çözüm yolu, farklı yollar da denenebilir" diye konuşuyor
ÖSO nasıl kurulmuştu?
Özgür Suriye Ordusu'nun kuruluşu 2011 yılına kadar gidiyor. Geçen 13 yıl içinde yapısı ve ismi defalarca değişen ve son olarak Suriye Milli Ordusu ismini alan silahlı güçler Suriye'de protestoların silahlı çatışmalara dönmeye başlamasıyla 2011 yılının yaz aylarında kurulan ilk örgütlerden.
Emekli Büyükelçi Ömer Önhon, ÖSO'nun kurulduğu sırada Şam'da büyükelçiydi. Önhon, "Büyükelçinin Gözünden Suriye" isimli kitabında o günleri şu sözlerle anlatıyor:
"Esad yönetiminin halka karşı silah kullanması ve eziyet etmesi özellikle Sünni askerler arasında tepkilere yol açmıştı. Ordudan firarlar başladığı duyuldu. 29 Temmuz tarihinde de Suriye ordusundan ayrılan ilk subaylardan olan Albay Riad Asad tarafından ÖSO'nun kurulduğu açıklandı."
Şam'daki orduda daha da fazla çözülmeler olması umuluyordu ancak geçen yıllar içinde orduda muhaliflerin ve destekçi ülkelerin beklediği büyük bir çözülme yaşanmadı.
Orhan, ÖSO'nun geçirdiği evreleri şu sözlerle anlatıyor:
"ÖSO ilk kurulduğunda daha çok farklı şehirlerde, hatta aynı şehir içinde farklı bölgelerde kendi içinde örgütlenmiş, farklı ideolojik yaklaşımları olan ve farklı dış aktörler tarafından desteklenen son derece atomize bir yapıdaydı. Sonradan daha çok Türkiye'nin desteğiyle ayakta kalabildi ve Batı'nın ve ardından Körfez ülkelerinin çekilmesi, kuzeyde de Türkiye'nin güvenli bölgeleri inşa etmesiyle tamamen Türkiye desteğine bağımlı bir yapı haline geldi."
IŞİD'in de devreye girmesiyle sorun yumağı büyürken, Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi amaçlı "eğit-donat" projesi için Türkiye ile ABD arasında 2015'te protokol imzalandı. Ancak bu proje muhalifler ve Ankara açısından beklenen sonucu vermedi. ÖSO'nun bazı komutanları yaptıkları açıklamalarla ABD'nin eğit-donat ile kendilerini değil Kürt milisleri eğittiğini savundu.
Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin'e 2018 yılında Askeri operasyonu başlatıldığı sırada Erdoğan ÖSO için tartışmalı bir benzetme yaparak "Özgür Suriye Ordusu, kendi vatanlarını korumak için bir araya gelip organize olmuş, bizim de desteklediğimiz, tıpkı Kurtuluş Savaşımızdaki Kuvayi Milliye güçleri gibi sivil oluşumdur" diye konuşmuştu.