Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında üç yıldır devam ettirilen saygı gösterilerine rağmen bu hafta Ankara ve Moskova arasındaki ayrılığı devam ettiren sürtüşmenin canlı bir örneğini gördük
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir parlamento komisyonuna ne Rusya ve ne de ABD’nin Türkiye ile Suriye’nin kuzeyi konusunda yaptıkları anlaşmalara bağlı kalmadıklarına dair şikayette bulundu.
Putin ve Erdoğan Ekim ayı sonunda, Suriyeli Kürtlerin Türk ordusu ve destekli gruplar tarafından kontrol edilen güvenli bölgelerin dışına çıkmaları konusunu çözüme kavuşturdu. Bu ay başında da Türk ve Rus askerleri sınır boyunca devriye atmaya başladı. Ancak gel gör ki şimdi Türkiye ortağını sözlerini yerine getirmemekle suçluyor. Çavuşoğlu, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını tekrar başlatabileceği tehdidinde de bulundu.
"Eğer herhangi bir başarı sağlayamazsak… Suriye’nin kuzeyinde ne gerekiyorsa yapacağız.’ diyen Çavuşoğlu ‘yanıbaşımızdaki terör tehdidini ortadan kaldıracağız" ifadelerini kullandı.
Rusya’nın bu sözleri iyi karşılamadığını söylemeye dahi gerek yok. Rusya Savunma Bakanlığı verdiği cevapta Türkiye’nin açıklaması karşısında şaşkınlığa uğradıklarını duyurdu.
Açıklamada,"Türk Dışişleri Bakanlığı’nın askeri eylem çağrısı, Rus ve Türk liderlerinin imzaladığı ortak momerandumla öngörülen istikrara değil, Suriye’nin kuzeydoğusunda durumun daha da gerginleşmesine yol açar" denildi.
Sonraki gün Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Türk yetkililerin Rusya’nın Ankara Büyükelçisi'ne, yakın zamanda bir operasyonun olmayacağına dair güvence verdiklerini söyledi.
Bu sadece boşuna bir patırdı mı? Çok da değil.
Birincisi, Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Suriye rejim güçlerinin elde ettiği kazanımlardan Türkiye’nin endişelenmesini gerektirecek sebepler var. Başkan Donald Trump’ın ABD birliklerini bölgeden çekmesini sağlayan Erdoğan’ın birebir diplomasisiydi. Ancak meyvelerini Rusya topladı. Bölgenin önemli bir bölümü hiçbir kurşun atmadan Suriye rejim güçlerinin kontrolüne geçti. Türkiye’ye ise sadece 120 km genişliğinde ve 32 km derinliğinde bir bölge bırakıldı. Bu Fırat’tan Irak sınırına kadar talep ettiği toprakların ancak çeyreğini oluşturuyor. Stratejik önemdeki Menbiç ve Kamışlı hala Türkiye’nin hedeflerinin çok uzağında bulunuyor.
İkincisi Türkiye ile Rusya/Suriye rejiminin kontrolündeki bölgeler arasında gri alanlar bulunuyor. Türkiye destekli gruplarla Esed güçleri Tel Temir bölgesinde birbirine yaklaşıyor. Bu kasaba stratejik Türkiye sınırı boyunca uzayan M4 otoyolunun üzerinde yer alıyor. Türkiye bu kasabayı ele geçirerek Kürt gruplar arasındaki bağlantıları kesmek istiyor. Türkiye’nin Kürt militanlardan endişelenmek için sebepleri var.
Türkiye, 16 Kasım’da, kontrol altında tuttuğu El Bab’da gerçekleştirilen ve 18 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırıdan Kürt militanları sorumlu tutuyor. Eğer öyle olsa bile Kürtler bu eylemi ya Suriye hükümetinin onayı ya da onlarla işbirliği halinde gerçekleştirdi. Eğer olay böyle ise Türkiye’nin kontrolündeki üç bölgede bu tür eylemler daha sıklıkla yaşanacak. Esad, Rusya’nın da çok istediği bir sonuç olan Türkiye’yi resmi ilişkileri yeniden kurmaya ikna etmek için Kürtleri sopa olarak kullanıyor olabilir.
Üçüncüsü Türk siyaset yapıcılar muhtemelen Rusya’nın sınırları boyunca daha fazla ayak izi bırakmasından rahatsızlık duyuyor. Geçtiğimiz hafta Rusya’nın, Lazkiye yakınlarındaki Hmeimm ve Tartus’taki deniz üssünden sonra üçüncüsünü de Kamışlı’da inşa edeceğine dair haberler ortaya atıldı. Rusya bu iddiayı yalanladı ve Batı’nın bir komplo teorisi olarak adlandırdı, ancak Rusya Savunma Bakanlığı Televizyonu, Hmemim’den kalkan pek çok Rus nakliye ve Mi-35 savaş helikopterinin Kamışlı’ya gönderildiğini duyurdu. Türk istihbaratının hemen yanı başındaki bu gelişmeleri çok yakından izlediğine şüphe yok. Suriye’de üçüncü bir üs, bölgedeki dengeleri Rusya’nın lehine değiştirecektir. Rusya’nın Kırım’daki askeri yapılanması, Ermenistan’da Türkiye sınırı yakınındaki üssü ve Suriye’ye askeri yığınağı Türkiye’nin endişelerini daha da artırıyor.
Bu Türkiye’nin de hiç kartı olmadığı anlamına gelmiyor. Rusya’daki kimi yorumcular, Rusya’nın Suriye’nin kuzeyindeki askeri yapılanmasının sınırları zorlamak anlamına gelebileceğini belirtiyor. 2015’ten beri Rusya aralıksız kazanıyor ve ancak bir gün tablonun tersine dönebileceği belirtiliyor. Bölgesel bir güç olarak Türkiye’nin bir etkisi var. Türkiye’nin stratejik çıkarları Rusya’dan çok daha gülü. Rusya bugün Türkiye ile her iş olmuş bitmiş gibi muamele ediyor. Ancak her şey değişebilir.