Mehmet Konuk: Kuzey’deki PDK’nin(TKDP), Kurucularından Sayın Derwêşê Sado İle Yollarımız Nerelerde Çakıştı? (15)

05.05.2025, Pts - 09:31

Mehmet Konuk: Kuzey’deki PDK’nin(TKDP), Kurucularından Sayın Derwêşê Sado İle Yollarımız Nerelerde Çakıştı? (15)
Haberi Paylaş

 On beşinci bölüm

14.Bölümde Siirt -Eruh ve Siirt’e bağlı diğer ilçelerde( Batman ve Şırnak ta dahil)  1984 öncesi ve sonrası Devletin militer güçlerinin konuşlanması ile ilgili verdiğim kabataslak bilgiler esas olarak Kürdistan’ın Kuzeyinin bir aşağı iki yukarı hemen, hemen tüm bölgeleri için geçerli rakamlardır. Gerçekten 1984’lerden itibaren Türk Devlet mekanizması ne Osmanlılar döneminde, nede Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç olmadığı kadar kendini tahkim ettirmiştir.

1985 te bir PKK yandaşının Derwêş’ ê Sado’yu PKK’nin suikast planından korumak için Devlet onu cezaevine atmıştır demesine hakikaten itibar etmemiştim. Ondan kaynaklı bir önyargı ve ya kuruntu olduğunu düşünmüştüm. Çünkü PKK’nın 1984 teki çıkışı yurdseverlik duygusu olan Kürdlerin ezici çoğunluğunu pozitif yönde etkilemişti. Derwêşê Sado’nun onlar aleyhinde bir tutum içinde değil, aksine onun da ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduğunu görebiliyorduk.

PKK’nın 1984 çıkışı Kurtalan’da 1980 öncesi Dengê KAWA örgütünün yandaşı olan ve o dönemde çok genç ve politik düzeyi sığ   bazı arkadaşlarımızı etkilemişti.07 Ekim 1978 de Kurtalan’da Nedim Sak’a yönelik yapılan suikast, zaten çok zayıf olan PKK’yi iyice halktan tecrit etmişti.1984 sonrası politik düzeyi yerinde olan arkadaşlarımızda ise PKK ye yönelik ihtiyatlı bir iyimserlik havası vardı. Nedim Sak ile Ferid Uzun’a yapılan suikastlar hafızalarda canlılığını koruyordu.

PKK’nın 12 Eylül 1980 deki askeri darbe öncesi yaptıkları usumuzdan çıkmamıştı. Diğer taraftan da 1938 den bu yana Devlet’e yönelik ilk olarak silahlı mücadele verilmesi acaba bir Ulusal Kurtuluş mücadelesine evirilebilir mi diye bir  beklentide  yok değildi. PKK yanlıları ile sık sık tartışmalar oluyordu aramızda. Özellikle korucuların ailelerine yönelik, çocuk bayan ve yaşlı ayırt etmeden yaptıkları katliamları açık bir şekilde eleştiriyorduk.

Sol-Sosyalist eğilimde oldukları için güneyde Barzani önderliğinde uzun yıllardan beri devam eden silahlı mücadeleden çok. Latin Amerika’da Cihê Guwara önderliğinde, Vietnam’da Hoşimin önderliğinde verilen mücadelelerden örnekler vererek çocuk, kadın ve yaşlıların öldürülmesinin çok yanlış olduğunu söylüyorduk.

Barzani’ye karşı Kuzey’de ki sol örgütlerin önemli çoğunluğunun bakış açısının olumsuz olduğunu bildiğimiz için, Dünya’da solcular için idolleşmiş popüler kişilerden örnekler vermemize rağmen ne yazık ki onları etkilemekte güçlük çekiyorduk

Bir gün biriyle girdiğim tartışmada çoluk, çocuk demeden yapılan cinayetler kabul edilemez dedim ve bunun vebalinin çok ağır olduğunu söylediğimde hainin oğlu da yarın büyüdüğünde hain olacak demesine karşı: “Kenan Evren de yılanın başı küçükken ezilir diyor, o zaman bahsettiğiniz zihniyetle Kenan Evren’in yılanın başı küçükken ezilmelidir mantığı arasında ne fark vardır. “dedim ve bu soruma yanıt alamadım.

1987 yılının yine sonbahar mevsiminin son aylarından birinde benden yaşça küçük Dengê KAWA nın eski sempatizanlarından biri yanıma gelerek seninle bir konuda konuşmak istiyorum dedi olumlu cevap vererek buyurun konuşalım dedim. Söz konusu kişi daha önce bana son derece güveni ve saygısı olan biriydi. Onun la birlikte yine DDY nın Batman yönüne doğru giden istikametinde yürüyerek sohbet etmeye başladık.

Bana ilk sorduğu soru: Sen Derwêş’ê Sado’ ya çok değer veriyorsun ve onunla çok kalkıp oturuyorsun acaba bunun sebebi nedir? Doğrusu bunu sorduğu zaman bizim eski çevrelerimizden bazı kişilerin bu yöndeki dedikoduları kulağıma gelmişti ama önemsemiyordum .Söz konusu şahıs bu soruyu sorduğunda aklıma o kişiler geldi ve ona şöyle cevap verdim.

“Doğrudur ben Derwêş’ ê Sado ya değer veriyorum ve bana göre Derwêş’ê Sado değer verilmesi gereken bir şahsiyettir. Derwêş’ ê Sado yaşça benden 20 yaş büyüktür, yurdsever ve milliyetçi bir insandır.20.yüz yılın ikinci yarısından itibaren yaşamış Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan, Dr. Nafiz, Nureddin Zaza, Cigerxwun, Cemil Paşazadeler ve Mele Mustafa Barzani gibi milli mücadelede liderlik yapmış şahsiyetlerle birebir kalkıp oturmuş, teşviki mesai yapmış  bir kişiliktir. Yakın tarihimizin adeta canlı bir şahidi gibidir. Garzan bölgesinde de bu niteliklere sahip bir DERWÊŞÊ SADO vardır. Eğer Garzan bölgesinde bu niteliklere sahip beş kişi olsaydı ,biri tutulup atılabilirdi. Bu nedenlerle ben Derwêş’ ê Sado ya değer veriyorum ve bana göre Derwêş’ ê Sado değer verilmesi gereken bir insandır” dedim.

Karşımdaki şahıs, Serxwebun dergisinde DERWÊŞÊ SADO ile ilgili yazılanları biliyor musun? Hayır Serxwebun dergisi PKK’nın illegal  yayın organıdır, bu güne kadar ulaşma imkanım olmamıştır dedim.

Söz konusu kişi Serxwebun dergisinde DERWÊŞÊ SADO nun.1977 deki 1 Mayıs Taksim mitinginde yapılan katliamın planlayıcılarından biri olduğunu, aynı zamanda beş parçacılar örgütünün kurucularından olan DERWÊŞÊ SADO’ Haki Karer’inde katili olduğunu söylemesin mi? Doğrusu hayret ve şaşkınlık içinde ona şu soruyu sordum: “Sen kendin mi okudun Serxwebun dergisinde ki bu iddiaları yoksa başkalarından mı duydun? Hayır ben kendim okudum diye cevap verdi.Peki hâşâ bu Serxwebun dergisi Allah’ın kelamı mıdır ki orada yazılan her şeye inanalım. Derwêş’ê Sado yıllardır, gözümüzün önünde yaşamıyor mu? Senin bu iddialarına bırak aklı başında insanlar, çocuklar bile inanmaz dedim ve şöyle devam ettim.” Derwêşê Sado’nun 1984 ten bu yana PKK’nın yaptığı çıkıştan beri aleyhinde tek bir söz söylediğini duyan olmamıştır.”

1971 yılında TKDP’nin lideri Said Elçi’nin suikastı nedeniyle gelişen olaylardan dolayı Dr.Şıvan’ın yandaşlarının Derwêş’ ê Sado ya karşıtlıklarının anlamını biliyoruz.1977 de TKDP’nin içindeki tasfiye ve ideolojik çatışmalardan dolayı gelişen KUK hadisesin den  Derwêş’ e karşı gelişen tutum ve olayları biliyoruz ama PKK’nın Derwêş’ ê Sado ya karşı düşmanlık yapmasına hiç bir anlam veremiyorum ve tam iki buçuk saat Said Elçi ile Dr. Sıvan hadisesini  KUK örgütünün ortaya çıkmasından sonra Derwêş’ ê Sado’ ya karşı geliştirilen komplo teorileri, yalan ve iftiraları bu şahsa izah etmeye çalıştım ve iki buçuk saatlik bir konuşmadan sonra birbirimizden ayrıldık.

Bu şahısla görüşmemiz den yaklaşık 20 gün sonra Kurtalan’ın kırsal kesiminden bir gerilla nöbette ki iki arkadaşını uykuda bırakarak, yayan bir şekilde silahı ve üzerindeki teçhizatı ile birlikte Siirt’te ki Tugay komutanlığına gidip teslim oluyor ve itiraflarda bulunuyor. Bu olaya bağlı olarak yaklaşık 20 gün önce Derwêş’ ê Sado ile ilgili benimle yaklaşık iki buçuk saat konuşan kişi ile beraber  bir grup gözaltına alınarak soruşturmaya tabi tutuldular ve soruşturmanın ardından cezaevine gönderildiler.

İtiraflarda bulunan silahlı militan söz konusu şahsın kendi köyüne yakın bir yerde bunlara sığınak yaptığını ve Derwêş’ ê Sado’yu öldürme yönünde kendilerine örgüt tarafından emir verildiğini söylüyor. Bu aralarda ben çarşıda bir çayhanede otururken, Kek Derwêş’ê Sado’nun büyük oğlu Azad yanıma gelerek babasının selamı olduğunu eğer müsaitsem bir konuda benimle görüşmek istediğini söyledi.

Oturduğu çayhaneye gittim, tek başına bir masada oturuyordu. Merhabalaşıp hâl hatır sorduktan sonra bana şunları söyledi: ”Jandarma bölük komutanı beni garnizona davet etti ve ciddi askeri bir istihbarat aldıklarını PKK’nın beni öldürme kararı aldığını, seni nasıl koruyabiliriz diye söylemde bulunduğunu söyledi. Ben de kendisine PKK’nın beni öldürme kararını almasının bir sebebini göremiyorum ve PKK’nın beni öldürmek istediğine inanmıyorum. Sizden herhangi bir korumada istemiyorum. Ben Kurtalan taşıma kooperatifinin muhasebeciliğini yapıyorum, sabah, öğle ve akşam saatlerinde yayan bir şekilde işyerime ve evime gidip geliyorum diye kendisine söyledim. Bir çocuğun dahi eline bir silah verirlerse beni öldürebilir ve sizden herhangi bir korumada istemiyorum dedim. Nasıl iyi cevap vermiş miyim diye bana sordu, evet güzel cevap vermişsiniz dedim.”

“Peki PKK’nın benimle ilgili böyle bir karar alacağına inanıyor musun? Hayır PKK’nın seninle ilgili böyle bir karar alacağına  inanmıyorum dedim. ”iki buçuk saat konuştuğum kişinin gerçekten PKK tarafından yanıma gönderildiğini bilmiyordum. Kulağıma eski çevrelerimizden bazı serzenişler geliyordu ama bunun PKK den değil, kendilerinden kaynaklı olduğunu düşünüyordum ve önemsemiyordum. PKK nin Kurtalan kırsalında aktif hareketlilik içinde olduğunun farkındaydım ama eski genç arkadaşlarımızın bunlarla örgütsel ilişki içinde olduklarını hiç düşünmemiştim.

Kek Derwêş le yaptığımız bu görüşmenin sonunda bu konu ile ilgili bir araştırma yapabilir misin diye sordu: Evet bu konu ile ilgili bir araştırma yapacağım dedim ve Siirt’e gittim. Siirt’te öncelikle eski siyasi arkadaşlarımdan birine uğradım ve durumu kendisine açıkladım. Söz konusu arkadaşım dikkatle beni dinledikten sonra PKK hedeflediği insanları önce toplumda teşhir ederek yalnız bırakır toplumdan tecrit ettikten sonra da fiziki olarak ortadan kaldırır. Burada yapılması gereken en önemli iş Derwêş’in etrafını sarmalamak ve onu yalnız bırakmamaktır. Kendisine dedim ki bizde bunun farkındayız ve önceki döneme göre Kurtalan’da ki arkadaşlar onunla daha fazla mesaimizi geçiriyoruz dedim.

Gabar dağının Bölgesi’ndeki bir köyden olan diğer bir arkadaşa gittim ve PKK’nın Derwêş’ e suikast kararı ile ilgili bir bilgi alıp alamayacağını sordum arkadaşta bana biraz müsaade et araştırmaya çalışacağım diye cevap verdi. Yaklaşık 15 gün sonra yine Siirt’e gittim ve o arkadaşla görüştüm. PKK nin MK den biriyle görüştüğünü ve PKK’nın MK den Derwêş’ ê Sado ya suikast ile ilgili hiçbir kararının olmadığını söyledi.

Tabi ki bizde o dönemde PKK’yi yeterince tanımıyorduk. Apo’nun kendisine bağlı özel istihbarat örgütü ile Merkez komitesini ve politbüroyu hiçe sayarak bir sürü kirli iş yaptığını ileri ki süreçlerde öğrenebiliyorduk.

Yardım ve yataklıktan, kendi köyüne yakın bir mesafede silahlı militanlara sığınak yapan kişi yaklaşık yedi aylık bir cezaevi sürecinden sonra tahliye edilip köyüne geri dönmüştü. Canımdan çok sevdiğim 50 yıllık arkadaşım ve Kurtalan’da onun desteği ve katkısıyla bütün siyasi çalışmaları yaptığım 31 Ağustos 2020 yılında korona canavarından kaybettiğimiz arkadaşım Bedri Kutluk’a bu şahsın eski arkadaşımız olması nedeniyle, cezaevi sürecinde onu ziyarete gitme imkanımız olmadı, bir geçmiş olsun demeye ne dersin dedim. Tabiki gidelim dedi Kurtalan’dan 8-10 km mesafede ki köyüne gittik, Mayıs ayının sonu veya Haziran ayının başı idi. Hemen köyün bitişiğindeki mercimek tarlasının önünde onunla karşılaştık.

Bizi görünce çok şaşırdı ve renkten renge girdi, anladık ki bizden böyle bir centilmenlik beklemiyordu. Aynı zamanda bize karşı sanki bir mahcubiyet içinde olduğunu gördük. Bizi eve buyur etti, çay ayran gibi içecekler ikram ederken, bir taraftan da sohbet etmeye başladık. Daha önce birlikte kalkıp oturduğu bazı kişiler hakkında onu ikaz etmiştim. Zayıf iradelidirler, zora gelmezler, herhangi bir soruşturma da seni yakabilirler demiştim. Sohbete başlar başlamaz İlk olarak o konuya değindi ve bundan sonra böyle zayıf kişiliklerle yol yürümeyeceğim dedi. Kendi kendime bir nebze de olsa mutluluk duydum bunun kendine ders çıkarmış olmasından.

Ardından içini dökmeye devam etti. Hatırlıyor musun? Seninle bir gün bir yere gittik ve iki buçuk saat süren bir sohbet ettik. Evet iyi hatırlıyorum dedim, beni senin yanına kimin gönderdiğini biliyor musun diye sordu: Hayır bilmiyorum diye kendisine cevap verdim. Beni senin yanına gönderen kişi  PKK’nın Garzan bölge sorumlusu olan Rizgardı. Seninle iki buçuk saatlik konuşmadan sonra gidip kendisine rapor verdim. Raporda siz Derwêş’ ê Sado’yu nasıl görüyorsanız görün, Kurtalan halkının nazarında DERWÊŞÊ SADO yurdsever milliyetçi bir insandır. Ona yönelik bir saldırı yapmanız halinde, Kurtalan bölgesinde PKK ye karşı tepki gelişir ve PKK’nın bu bölgedeki faaliyetleri sekteye uğrar dedim.

Gerçekten şaşkın durumdaydım, bunca gelişmeler oluyor, yaklaşık 7 aylık bir süreç içinde benden epeyce genç olan eski arkadaşımızın PKK’nın Garzan bölge komutanı adına gelip Derwêş ile ilgili benimle konuştuğunu o saate kadar hiç beklememiştim. Hakikaten insanda bazen akıl tutulması oluyor. Geriye dönüp baktığımda o dönemi ancak bu şekilde değerlendirebiliyorum. O kadar didişme o kadar gelgite rağmen o kişinin  PKK adına benimle görüşmeye geldiğini o güne kadar okuyamamış olmam birazda bu kişinin eski arkadaşım olması, bana son derece güvenen biri olması nedeniyle böyle bir durumu benden saklamayacağını düşünmemden de kaynaklı olabileceğini değerlendirdim. Onu dikkatlice dinledikten sonra şu şekilde cevap verdim. ”Aferin sana, Derwêş’ê Sado ile ilgili iyi bir rapor vermişsin, ben senin şehir içindeki ayaklı gazeteler tarafından yanıma gönderildiğini tahmin ediyordum. Eğer Garzan bölge komutanı tarafından yanıma gönderildiğini bilseydim, değil iki buçuk saat seninle beş saat konuşurdum dedim ve oradan ayrılıp gittik.

Bu olaydan sonra PKK’nın Derwêş’ ê Sado’ ya yönelik tavrının ciddiyetinin farkına vardım ve başta Bedri Kutluk arkadaşım olmak üzere Kurtalan’da ki diğer arkadaşlarla birlikte DERWÊŞÊ SADO ya her alanda sahip çıkmaya başladık ve PKK’nın bu tavrının kabullenemez olduğunu halk arasında her alanda ve platformda eleştirmeye başladık.

Bu aşama benim kek Derwêş’ê Sado ile yollarımızın tamı tamına çakıştığı bir kavşak oldu. 1936 yılında Türk devletinin aşireti üzerinde uyguladığı şiddet nedeniyle daha iki yaşında bir çocuk iken Annesinin kucağında ve diğer aile büyükleri ile birlikte bizim Rojava Kürdistan’ı dediğimiz, birilerinin Kuzey Doğu Suriye dediği alana geçer. Orada ilk orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra 1952 de Türk devletinin çıkardığı genel af sonucu 18 yaşında ülkesine ve ata topraklarına geri döner. Rojava’da Kürdistan mefkuresinin hocaları tarafından iyice motive edilmiş olan Derwêş’ ê Sado, ülkesine gelir gelmez inandığı dava için faaliyetlere başlar.1965 yılında istediği niteliklere sahip dava arkadaşları ile 11 temmuz 1965 yılında TKDP yi kurarlar.

1968 de TKDP kurucusu olmak ve yöneticisi olmaktan lideri ve canından çok sevdiği arkadaşı Said Elçi ve Parti’nin diğer yöneticileriyle birlikte tutuklanıp Antalya cezaevine gönderilirler. Yaklaşık iki yıllık cezaevi sürecinden sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırlar.12 Mart askeri darbesinin ardından bir süre Türkiye’nin dışında yaşamak zorunda kalır.1982 yılında gözaltına alınarak Barzanici olmakla suçlanır ve ağır işkencelerden geçirilir.1984 te PKK’nın Kurtalan’da yaptığı banka soygunu nedeniyle tekrar tutuklanarak işkencelere maruz bırakılır.1985 yılında TKDP davasından aldığı bir ceza ile 6 aylık bir tutukluluk sürecinden geçer.

Bütün bunlar Türk devletinin Derwêş’ê Sado’nun TKDP’nin kurucularından biri olması ve Barzani’nin verdiği Ulusal mücadelesine sarsılmaz bir inanç la bağlı olmasından kaynaklandığını biliyoruz. Öbür taraftan 1971 de Said Elçi ve iki arkadaşının Dr. Şıvan ve arkadaşları tarafından sinsi bir planla öldürülmesine bağlı olarak Dr. Şıvan ve olaydan sorumlu tutulan iki arkadaşı ile birlikte sorumlu tutularak idam edilmesinden sonra Derwêş’ê Sado günah keçisi seçilerek bu kesimler tarafından büyük iftira, komplo teorileri ve haksızlıklara maruz bırakılır.

1975 te Kürdistan’ın güneyindeki büyük kazanımların ABD ve bölgedeki Devletlerin ihaneti sonucu heder olmasından sonra sol- sosyalist fikirlerin Kürdistan’ın her parçasında revaca çıkması sonucu TKDP’nin içinde de sol- sosyalist fikirlerin genç kadroları etkilemesi  Barzani karşıtlığı ve buna bağlı olarak Derwêş’ê Sado, TKDP’nin içindeki yeni nesilin şimşeklerinin hedefine girer.

1987 yılından itibaren PKK’nın yine aynı kulvardan Derwêş’ê Sado’ya saldırması benim üzerimde büyük bir etki bırakmaya başladı. Bir taraftan Devletin TKDP ve Barzani yanlısı olmaktan üzerinde uyguladığı şiddet ve cezaevleri ile sindirme politikaları, diğer yandan sol- sosyalist menşeli Kürd örgütlerinin farklı zamanlarda Barzani ye ve Derwêş’ê Sado’ ya karşı düşmanca tutum içine girmeleri, Derwêş’ ê Sado’ ya sahip çıkmanın insani demokratik ve bir yurdseverlik görevi olduğunu düşünmeye başladım. Söz konusu tarihe kadar Kek Derwêş’ê Sado ile örgütsel hiç bir bağım yoktu ama 1975’lerde bize önderlik eden Ferid Uzun’un önümüze koyduğu, bizimde doğru bulduğumuz Barzani’ye ve PDK ye sahip çıkma perspektifinde kek Derwêş’ê  Sado ile bir çok konuda çakışıyorduk. Örgütsel anlamda bir birlikteliğimiz yoktu ama fikirsel anlamda zaman zaman geriye doğru dönüp baktığımda kendi kendime sanki o dönemlerde PDK’nin gençlik koluyduk gibi bir duygu içine girmekten kendimi alamıyordum.

1971,1977 ve 1987 de üç farklı zaman diliminde üç sol- sosyalist Kürd örgütü, üçünün de ortak  paydaları Mele Mustafa Barzani’nin Ulusal Özgürlük mücadelesine sarsılmaz bir inanç la bağlı olan Derwêş’ê Sado’ ya karşı aldıkları tutum gerçekten çok düşündürücüydü. Bahse konu süreçte Derwêş’ ê Sado’ ya sahip çıkmanın bir insanlık görevi, demokratik ve Kürdistan’i yurdseverliğin bir gereği olarak gördüğümde  18.yüz yılda yaşamış ünlü Fransız düşünürü Voltair’in şu sözü aklıma geliyordu. ”Senin fikirlerini paylaşmıyorum ama, fikirlerini özgürce paylaşabilmen için gerekirse ölümü göze alırım.” Yukarıda ki satırlarda dile getirdiğim gibi Kek Derwêş’ê Sado ile bir çok konuda fikirlerimiz çakışıyordu ama hiçbir örgütsel birlikteliğimiz olmamasına rağmen, arkadaşlarımla birlikte ölümü göze alarak onun yanında durmaya ve onu savunmaya devam ettik. Taki belli bir süreçten sonra PKK ondan çok beni ve Kurtalan’da ki arkadaşları hedef tahtasına koyunca ya kadar.

Sayın Derwêş’é Sado’ ya karşı 1971 den itibaren geliştirilen komplo teorileri ve karalama kampanyalarının iç yüzünü anlayabilmek için, Türk devletinin derin aklının temsilcileri olan belli başlı kişilerin farklı zaman ve zeminlerde yaptıkları bazı açıklamaları buraya aktaracağım.

Yalçın Küçük:”1960’larda TİP in içinde Kürd gençleri üzerinde çalışıyorduk, onları Şeyhlere Ağalara karşı motive ediyorduk,( Onun Şeyhler, Ağalar dediğini biz Kürdistan mefkuresi ve Barzani’yi anlayalım.)çağdaş demokratik Cumhuriyetin uygar vatandaşları olmaları için.”

Yalçın Küçük:” Ben Türkiye’de yaşayan Kürdleri Barzanileşmekten alıkoydum, yoksa onlarda toprak talebinde bulunurlardı. Yakın zamanda demokratik Türkiye için mücadele edecek ve ölecekler, bu hepimizin hayali değil mi? Bir kürdün demokratik Türkiye için ölmesi, Savcı bey, benim soyadım Küçük ama ben bu Devlet için büyük işler başardım. Yalçın Küçük’ün 2007 yılında ki Ergenekon davasında yaptığı savunma

Orgeneral Tuncer Kılınç: ” Bizim için PKK ile mücadele o kadar önemli değil, çünkü biz PKK ile kontrollü bir savaş yürütüyoruz. Bizim için mühim olanı Güneyimizde Kürdistan Devleti’nin kurulmasına mani olmaktır, biz bu hedefe ulaşmaya çalışan Barzani’yi Türkiye Kürdlerine kötü göstermeyi başardık, bizim için önemli olan da budur...!”

Acı gerçeklerin bu kadar çıplak bir şekilde ortaya çıktığı bu dönemde 1971 den bu yana Barzani’ye ve ona bağlı olarak Derwêş’ê  Sado’ ya karşı bu kadar haksızca ithamlarda bulunan ve komplo teorileri havada uçuşan siyasi geleneklerden gelenlerin 1990 da SSCB’nin yıkılmasından sonra yüzlerinin Barzani’ye döndüğünü biliyoruz. Ne var ki Derwêş’ ê Sado ya karşı aradan geçen bunca zamana rağmen halen eski tutumlarını sürdürmelerini anlayabilmek te zorlanıyorum.

Devam edecek

 

 

 

Bu haber toplam: 936 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:37:18
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x