Guardian\'ın değerlendirmesi şöyle:
Ankara\'nın Türkiye\'deki Kürt milliyetçi hareketi ile yıllar alan müzakereleri kaldırıp atma kararı sorumsuz ve ters bir karar.
Suriye ve Irak\'ta devlet otoritesinin çökmesi bölgeye tehlike ve belirsizlikler getirdi.
Ankara\'nın kararının hem buna hem de Türkiye\'nin iç siyasetine olumsuz etkileri olabilir.
Barış sürecinin başında başbakan şimdi de cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan\'ın bu sürece bağlılığı hiç bir zaman mutlak değildi.
Çelişkilerle dolu ve karizmatik bir figür olan Öcalan da öngörülemeyen tavırlar sergileyen bir kişi.
Ama barış süreci yine de devam etti.
Türkler ve Kürtler normallik ve şiddetsizlik ortamının tadına ilk kez vardı ve geleceğin böyle şekilleneceğini hissetmeye başladı.
Ancak bu süreci tehlikeye sokacak iki gelişme yaşandı.
Suriye ve Irak çatışmalarının, diğer birçok sonuçları arasında, bu ülkelerdeki Kürt toplulukları güçlendirme etkisi oldu.
İkinci gelişme, Türkiye\'ye icracı bir başkanlığı getirerek iktidarını devam ettirmek için Erdoğan\'ın planının başarısız olmasıydı.
Giderek daha inatçı bir tavır sergileyen Erdoğan bu yenilgiyi tersine çevirme yolları arıyor gibi görünmekte.
Bazı PKK provokasyonları olmuş olabilir veya olmayabilir ama olayların yönü açık.
Türkiye IŞİD politikasında değişimi, Kürtler üzerinde daha temel bir değişim için kamuflaj olarak kullandı.
Erdoğan, sona erdiğini ilan ettiğinden barış süreci ayrılmak istiyor, HDP ve lideri Selahattin Demirtaş\'ın altını oymaya kararlı görünüyor.
Demirtaş\'ın son eylemleri hakkında yasal soruşturma başlatılması, bunun söz konusu olabileceğini düşündürmekte.
Muhtemelen hedef, ülkeyi Erdoğan için daha iyi bir sonuç getirecek yeni seçimlere götürmek.
Eğer öyleyse, bu hem içte hem de dışta, tehlikeli bir rotadır.
Bu, PKK\'ye saldırıları protesto eden Irak Kürtleri ile Türkiye\'nin nispeten iyi ilişkilerini, şimdiden tehlikeye sokmuştur.
Daha da kötüsü, bu gidişat Türk demokrasisine zarar verip, ülkenin ihtiyacı olan uzlaşma şansını azaltabilir.
