Irak Merkezi Hükümeti Türk askerinin rızaları dışında Başika Bölgesine yerleşmesinden dolayı büyük bir rahatsızlık içinde ve bu rahatsızlık sonucu Türkiye’ye verilen 48 saat sürelik ültimatom ile geri dönülmez bir yola girilmiş bulunuyor.
Türkiye’nin yaklaşık 2,5 yıldır Başika’da askeri birliklerinin olduğu biliniyor. Bugünlerde gerçekleşen Türkiye’den Başika’ya yeni birlikler ve askeri ekipman sevki değil, zaten Kürdistan Bölgesi’nde bulunan birliklerin bulundukları yerden Başika’ya yer değişikliğidir.
Bunun dışında sınıra sıfır noktada bulunan Kanimasi ile Haftanin gibi bölgelerde de PKK gerillalarının geçişini engellemek amacıyla sınırın iç taraflarında Türk askeri birlikleri bulunuyor.
Yıllardır Türk birliklerinin bu varlığı karşısında sessiz kalan Irak Merkezi Hükümeti’nin birdenbire celallenip, ültimatomlar vermesinin arkaplanında İran ile Rusya’dan aldığı güç ve yönlendirmenin bulunduğu düşünülüyor.
İran IŞİD saldırısı sonrası, mezhepsel ilişki içerisinde bulunduğu Irak ve Suriye hükümetlerine büyük destekler verdi ve her iki ülkeyi de, ulusal kaygıları nedeniyle, IŞİD karşıtı savaşta koşulsuz destekledi. Bölgesel ve global politika üzerinde her zaman büyük etkileri olan İran, IŞİD saldırıları ile askeri ve politik olarak zayıflayan Irak ve Suriye’de nüfuzunu çok daha fazla artırma imkanı buldu.
Türk yetkililer kendilerinin Sünniler ve Türkmenler tarafından davet edildiklerini, Başika’da konuşlanmalarının sebebinin IŞİD tehdidine karşı onları korumak olduğunu dile getiriyorlar.
400.000 kişilik Türkmen şehri Telafer’in IŞİD’in kontrolünde bulunduğunu dile getiren yetkililer, şehrin kurtarılması için savaşan Sünni ve Türkmen savaşçıları eğitmek ve olası bir operasyona hazırlamak gayesini güttüklerini ileri sürüyorlar.
Ancak, tüm bu gerekçeler buzdağının görünen yüzü. Gerçekte ise karmaşık ve bünyesinde büyük riskler barındıran karşılıklı hamleler mevcut.
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki askeri varlığı Irak’tan ziyade Bölgede son dönemde Türkiye ve Uluslararası Koalisyonla yıldızı barışmayan iki gücü İran ve Rusya’yı rahatsız etmiş durumda.
Rusya uçağının düşürülmesinin verdiği prestij kaybını telafi etmek için Türkiye’nin attığı her adımı dikkatli bir şekilde takip ediyor ve fırsat kolluyor. Putin gibi soğuk savaş döneminin usta bir oyuncusunun Türkiye’nin çizdiği fiyakasını unutması ve affetmesi çok zor görünüyor. Rusya Türkiye’nin uluslararası girişim ve çıkarlarının karşısında her daim bulunmayı kendisine asli görev kabul edecek.
İran ise AKP hükümetiyle birlikte Türkiye’nin bölgede etkin siyaset yürütme çabalarından zaten büyük bir rahatsızlık içinde. Arka bahçesi olarak gördüğü Irak’taki Türk varlığı bu rahatsızlığın tavan yapmasını sağladı. Kürdistan Bölgesi üzerindeki nüfusunun azalmasını istemiyor ve bu nedenle Türkiye’nin askeri varlığını sona erdirmeye çalışıyor.
Kamuoyuna yansıtılanlara tezat olarak, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki varlığı ABD ve Koalisyonun da içinde bulunduğu büyük bir planlamanın ürünü. Türk askeri birliklerinin intikalinin, İran\'ın, dolayısıyla Rusya\'nın Irak ve Suriye hamlesine karşıt bir hamle olarak tasarlandığı düşünülüyor ve uzun vadede Sünni arapların bulunduğu bölgelere doğru bir genişleme olabileceği öngörülüyor.
Irak Hükümeti, kankası İran ile hareket ettiğinden ve bir anlamda Abadi ile birlikte İran’ın uydusu görüntüsü verdiğinden İran’ın isteğiyle Türkiye’ye Başika’daki askeri birliklerini geri çekmesi için ültimatom verdi.
Bu ültimatomun bir benzeri de, Hükümet ve halk üzerinde baskı oluşturmak amacıyla Kürdistan Bölgesi Hükümeti’ne verildi.
Gün içinde Rusların belirlenen hedeflere yönelik füze saldırıları nedeniyle Kürdistan hava sahasının kapatıldığı ve Hewler ile Süleymaniye’ye uçuşların durdurulduğu şeklinde bir haber yayıldı. Bugün (06 Aralık 2015) akşam Irak saatiyle 23:00 (TSİ 22:00)’da başlayan yasak, Salı günü (08 Aralık 2015) Irak saatiyle 20:00\'de (TSİ 19:00) sona erecek.
Aldığımız duyumlar bu resmi açıklamanın gerçeği yansıtmadığı, Kürdistan Bölgesi hava sahasındaki uçuş yasağının Irak Hükümeti tarafından alındığı yönünde.
Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından yükselen tansiyon, Başika’daki Türk askeri varlığı ile yeni bir boyut kazandı ve Irak özelinde suların ısınmasına yol açtı.
Irak’ın 48 saatlik ültimatomu ile başlayan gergin sürecin nasıl sonuçlanacağı henüz belirsiz. 48 saatlik sürenin dolmasının ardından Türk güçlerinin Başika’yı terketmemesi halinde bu küçük kıvılcımın çok büyük olumsuz gelişmelere kapı açabileceği belirtiliyor.