ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara yönetiminin Ekim 2019’da Rojava’da başlattığı operasyonları durdurması için ABD’nin devreye girdiğini belirterek, Türkiye’nin operasyonlarına son vermemesi durumunda, ‘Ekonomilerini yıkmaya hazırdık’ dedi.
ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi ve eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, görev süresi boyunca Rojava’da yaşananlara ilişkin ayrıntılı bir söyleşi yaptı.
Jeffrey, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında yaşanan diyalogları, Washington'ın Suriye Demokratik Güçleri'ne (DSG) bakışını ve Joe Biden'ın yönetimine Türkiye konusundaki 'tavsiye'lerini anlattı.
Al Monitor sitesinin Pentagon muhabiri Jared Szuba'nın, Jeffrey ile Washington'da yaptığı iki saatlik söyleşinin öne çıkan bölümleri şöyle:
Jeffrey söyleşide, Barack Obama döneminin Suriye politikasını eleştirerek, Trump döneminde karmaşık bir denklemle karşı karşıya kalındığını anlattı. Jeffrey, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Trump'ı Suriye'den asker çekmekten vazgeçirip, bir yandan hem Türkiye'nin hem İsrail'in çıkarlarını gözetmeye çalıştığını, bir yandan da Esad yönetimi ile Rusya'yı savaşı kazanamaz bir noktaya getirip İran'ı geriletmeyi hedeflediğini söyledi. Jeffrey, ABD'nin bu süreçte IŞİD'e karşı DSG ile işbirliği yapmasının Ankara'yı niçin rahatsız ettiğini, Türkiye'yi yakından tanıyan eski bir büyükelçi olarak anladığını da vurguladı.
Suriye'deki öncelikli hedeflerinin Esad yönetimini askeri bir zaferden mahrum bırakmak olduğunu söyleyen Jeffrey, "Fakat Türkiye'nin [bu açıdan] büyük bir önem taşıması ve bu stratejiyi Türkiye olmadan hayata geçiremeyeceğimiz için, bu durum Türklerin Suriye'nin kuzeyi hakkındaki şikâyetlerini de beraberinde getirdi. Benim görevim, tüm bunları koordine etmekti" dedi.
Jeffrey, ABD'nin Suriye'de kimyasal silah karşıtı girişimleri, Amerikan ve Türk askerlerinin varlığı, İsrail'in hava saldırıları gibi 'payandalar'la, askeri ve diplomatik anlamda etkili bir strateji yürüttüklerini savundu. ABD'li diplomat, "Genel olarak İran politikasının şemsiyesi altında entegre bir Suriye politikasını işte bu şekilde geliştirdik. Özellikle Türklerin büyük yardımıyla, kısmen başarı elde edilebildi çünkü durum stabilize oldu" ifadelerini kullandı. Jeffrey, söz konusu adımların sonucunda İran'ın Suriye'deki uzun vadeli hedeflerini engellediklerini, Tahran'ın müttefiki olan Suriye yönetimini kurtaramadığını savundu.
'Türkiye, Biden'in listesinde altıncı sırada olacak'
ABD'li diplomat, "Biden yönetimine Erdoğan'la en baştan nasıl bir ilişki kurmasını tavsiye edersiniz?" sorusuna ise "Öncelikle Erdoğan'ı Türkiye'den ayrı düşünmelisiniz" yanıtını verdi. Biden için öncelikli olan beş meseleyi Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran'la nükleer anlaşma ve iklim krizi olarak sıralayan Jeffrey, "Altıncı konu Türkiye çünkü ilk beşin ikisini, İran ve Rusya'yı doğrudan ilgilendiriyor. Ve sekiz veya dokuzuncu sırada yer alacak olan terörizm meselesini de ilgilendiriyor" dedi.
Tükiye'nin çok önemli bir NATO müttefiki olduğunu söyleyen Jeffrey, "İran'a karşı koruma sağlayan anti-balistik füze sisteminin tamamının merkezindeki NATO radarı Türkiye'de yer alıyor. Burada çok büyük askeri varlıklar bulunuyor. Türkiye olmaksızın Ortadoğu, Kafkaslar veya Karadeniz'de iş yapamayız. Ve Türkiye, Rusya ile İran'ın doğal rakibi" diye konuştu.
“(Erdoğan) Bir boşluk gördüğünde harekete geçiyor. Erdoğan'a dair diğer şeyse, delirtici bir şekilde kibirli ve öngörülemez olması”
Erdoğan'ın güç konusunda iyi değerlendirmelerde bulunduğu yorumu yapan Jeffrey, şu ifadeleri kullandı: "Bir boşluk gördüğünde harekete geçiyor. Erdoğan'a dair diğer şeyse, delirtici bir şekilde kibirli ve öngörülemez olması, bir kazan-kazan çözümünü kabul etmemesi. Fakat baskı yapıldığında -ki ben onunla müzakarelerde bulundum- mantıklı bir aktör. Dolayısıyla eğer Biden dünyayı bugün birçoğumuzun gördüğü gibi neredeyse eşitler arasındaki bir yarış olarak görürse, Türkiye son derece önemli bir yere geliyor. Erdoğan'ın sadece sekiz ayda İdlib, Libya ve Dağlık Karabağ'da yaptıklarına bakın. Bu üç yerde de, Ruslar veya onların müttefikleri kaybetti."
Bu noktada Obama yönetimini 'genel bir jeopolitik sorun yaşandığını' görmezden gelip, birçok sorunu ayrı ve bağımsız kümeler halinde çözmeye çalışmakla eleştiren Jeffrey, "Eğer Biden yönetimi bu aptalca düşünce biçimine dönerse Ortadoğu'yu kaybedecektir" dedi.
Jeffrey, "Biden yönetimi Erdoğan'a nasıl yaklaşmalı?" sorusunun yinelenmesi üzerine, bu kez sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan, ona dişlerinizi gösterene kadar geri adım atmayacaktır. [Rojava’da] Ekim 2019 ateşkesini müzakere ederken yaptığımız buydu. Ekonomilerini yıkmaya hazırdık. Rus uçağının düşürülmesi sonrasında Putin'in yaptığı da buydu. Ruslar şimdi İdlib'de Türklere iki defa güçlü sinyal gönderdi. Bir Türk taburunu vurdular. Durum, Rusların umduğu gibi sonuçlanmadı. Erdoğan çok ileri gittiğinde, ona göz açtırmamaya gerçekten istekli ve bunu önceden anladığından da emin olmalısınız. Türkiye'nin pozisyonu hiçbir zaman yüzde 100 doğru olmaz. Kendi adlarına, bir mantıkları ve argümanları var. Önemli bir müttefik ve İran'la Rusya'ya karşı bir siper olarak rolleri düşünüldüğünde, en azından argümanlarını dinlememiz ve ortak çözümler bulmamız icap eder."
Jeffrey, kendisinin göreve geldiği sırada Türkiye'nin endişelerini gidermek için Menbic yol haritasını savunduğunun hatırlatılması ve "Bu yaklaşımın geri teptiğini söylemek doğru olur mu?" sorusu üzerine, Menbic'den o dönemde çok az kişinin çekildiğini söyledi. "Türkler Menbic'i bir başarısızlık olarak gördüler" diyen Jeffrey, Kürt güçlerinin çekilmesi talebine karşı DSG, Menbic Askeri Konseyi ve dönemin IŞİD'le mücadele özel temsilcisi Brett McGurk'ten büyük bir direnç geldiğini belirtti.
“DSG temiz çocuklardan oluşuyor”
PKK bağlantıları gerekçesiyle Menbic'den çekilmesine karar verilecek her bir kişi için hem Türk hem Amerikan tarafından istihbarat teyidi gelmesi gerektiğini anlatan Jeffrey, "Çok az insan çekildi. Ben ısrar ettim ve nihayetinde yaklaşık 10 kişilik bir grup çıktı. Fakat bu, yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşti ve Türkler bizim ciddi olmadığımızı düşündü. Kuzeydoğuda uygulamaya çalıştığımız model de buydu" dedi.
Jeffrey, bu noktada DSG hakkında şu ifadeleri kullandı:
"DSG temiz çocuklardan oluşuyor. Onları ve liderlerini çok, çok iyi tanıdım. Ortadoğu standartlarında gerçekten fevkaledeler. PKK'nin son derece disiplinli, Marksist bir uzantısı. Ayrıca PKK gündemini ilerletmekle özellikle ilgilenmiyorlar."
Jeffrey bununla birlikte, söz konusu dönemde ABD Dışişleri Bakanlığı'nda ve sahadaki askerler arasında IŞİD'i yenilgiye uğratmak isteyenlerin öne çıktığını söyleyerek, "Kimse 'Durun Türkiye'ye ne olacak?' diye sormadı" yorumunu yaptı. ABD'nin 2018 yılında Türkiye sınırında IŞİD'le savaşacak yeni bir güç kurma kararının Ankara'yı provoke ettiğini belirten diplomat, şöyle konuştu:
"CENTCOM [Merkez Kuvvetler Komutanlığı] kontrolden çıkmıştı. Bu, o klasik, 'Biz burada sadece teröristlerle savaşıyoruz. Dışişleri'ndeki aptallar Türkiye'yle ilgilensin, bizi ve küçük müttefiklerimizi memnun edecek her şeyi yaparız ve bir önemi yok' durumuydu. Ve, işleri tekrar kontrol altına alana dek, varlığımızın yol açtığı zarar da buydu."
“Bolton oraya Türklerin girmesini istemiyordu”
Jeffrey, Türkiye'nin Rojava’ya yönelik harekatına giden süreçte, harekatı engellemek için güvenli bölge oluşturma çabalarının ayrıntılarını da anlattı. Plana göre ortak devriyeler yapılacağını, PKK ile bağlantılandırılan kişilerin, ağır silahların çekileceğini söyleyen Jeffrey, "Türklerin bu konuda bir şey yapması için başkan üzerinde uyguladığı daimi baskı düşünüldüğünde, bu mantıklı görünüyordu" dedi. Jeffrey, bu dönemde ulusal güvenlik danışmanı John Bolton ile Türkiye'ye geldiklerini hatırlatıp, kendisine atfedilen meşhur 'harita' hakkında da konuştu:
"Bolton ve ben Ocak 2019'da Ankara'ya gittiğimizde, benim elimde bu haritayla gezdiğimden çok söz edildi. Bu Jeffrey haritası değildi. Haritayı bizim askeri personelimiz Kürtlerle çizmiş ve onlarla anlaşmıştı. Kürtlerin mevzilerini dağıtması gerekiyordu ama bunu yapmadılar. Erdoğan'ın en önemli şikâyetlerinden biri de buydu. Bolton oraya Türklerin girmesini istemiyordu, kendisiyle Ankara'da yaşadığım tartışmalardan biri de buydu. Haritayı göstermemeye karar verdik ama Türklere haritanın kavramlarını anlatacaktık.
Temmuz ve ağustosta nihayet bir anlaşmaya vardık. Türkler M4 karayolu boyunca devriye yapacaktı, yani 30 kilometrelerini ve belli belirsiz bir kalıcı varlığı almışlardı; bunun nerede olacağına karar verememiştik. Bu iyi bir anlaşmaydı. Bir şekilde işliyordu ama Türkler, DSG'nin bölgeyi hâlâ kontrol ettiğini bildikleri için yine de mutsuzlardı ve DSG'nin tahkimatlarını kaldırdığına inanmıyorlardı. Ve bu doğruydu. DSG'ye bunu yapmaları için baskıda bulunduk ve karşılığında çok sayıda bahane duyduk."
Jeffrey, söz konusu güvenli bölge anlaşmasının neden çöktüğü sorusuna yanıtında ise Başkan Trump'ın 'IŞİD'in yenilgiye uğratılması sonrasında Amerikan askerlerinin niçin Suriye'de kalması gerektiğine ikna edilemediğini' söyledi. "Trump sürekli 'Orada neden askerlerimiz var?' diye soruyordu ve ona doğru yanıtı vermedik" diyen Jeffrey, "Eğer birisi 'Tamamen İranlılarla ilgili' deseydi, bu işe yarardı" diye konuştu.
Jeffrey, Trump'ın Suriye'den asker çekme kararı hakkında şu ifadeleri kullandı: "Bence Trump'ın asker çekmesinin sebebi, bizim neden orada olduğumuza dair sürekli açıklamalarda bulunmamızdan yorulmuş olmasıydı. Ona, üstü kapalı olarak 'Patron bak, hiçbir sorun yok. Türkler ve Ruslarla birlikte çalışıyoruz' sözü verilmişti. Ama sonra sürekli sorun çıktı. Başkana bu konuda ben değil Pompeo brifing verdi. Bu çizgide, İran'a odaklı argümanlarda bulundu. Fakat Trump bu askerlerden rahatsızdı ve Eroğan'a güveniyordu. Erdoğan sürekli PKK hakkındali tezlerini anlatıyordu."
Jeffrey, "Başkana brifing verildi ama o aynı zamanda Erdoğan'ı da dinler. Erdoğan son derece ikna edicidir" diye konuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bu dönemde Suriye'den çekilmeye karşı olduğunu belirten Jeffrey, bununla birlikte gerilimin giderek tırmandığını söyledi. Jeffrey, DSG'nin bu süreçte sınıra karakollar inşa etmesinin de Türkiye'ye 'ABD'nin güvenilmez olduğu' mesajı verdiğini belirtti.
“Kürtler Rusları davet edecek... Türkler buna burun kıvırdı”
ABD'li diplomat, Suriye'deki Amerikan askerlerine Türkiye'nin olası harekatında ateş açma emrinin verilmediğini de belirterek, 6 Ekim 2019 günü başlayan harekat sırasında siyasi cephede yaşananları anlattı:
"Bakan Pompeo, ben ve başkaları, Türklere tekrar tekrar şunu söyledik: Sizi askeri olarak durdurmasak bile, ki politikamız bu değil, siyasi olarak size karşı çıkacağız. Fakat daha önemlisi, Kürtler Rusları davet edecek... Türkler buna burun kıvırdı. 6 Ekim harekatından sonra burun kıvırdılar. Başkan, Erdoğan'a, 24 saat içinde durmazsa [DSG Komutanı] Mazlum'un Ruslarla temas kurup onları davet edeceğini ve ABD'nin de bunu durdurmayacağı mesajını gönderdi. O mesajı ileten bendim ve Türk aracı inanmadı. Ya Rusların gelmeyeceğini ya da bizim, Wagner'e karşı yaptığımız gibi onları durduracağımızı düşündüler. Ve Ruslar geldi. Bir anda şah-mat oldu. Türkiye sorununun çözüldüğünü iddia edebilir miyim? Hayır, edememem. Ama Türklerin şimdi kuzeydoğuda bir varlığı bulunuyor. DSG'den korkacak daha az şeyleri var."
Jeffrey, "Türkiye'nin DSG'den korkacak bir şeyi olup olmadığı" sorusuna yanıtındaysa, PKK'nin Türkiye'ye 'varoluşsal bir tehdit yönelttiği' değerlendirmesinde bulundu. ABD'li diplomat, DSG'nin Türkiye'ye silah veya savaşçı gönderip göndermediği sorusuna ise "Suriye'nin kuzeydoğusundan kesinlikle göndermiyorlar. Onlarla anlaşmamız bu" yanıtını verdi.
“Milleyetçi Hareket Partisi Erdoğan’I engelliyor”
ABD'li diplomat, Washington-Ankara hattında DSG konusunda bir uzlaşı sağlanıp sağlanamayacağı sorusuna yanıtında ise Türkiye'nin iç siyasetine işaret etti. "Suriye'nin kuzeydoğusu hakkında ne zaman konuşsanız, en önemli şey Türkiye'nin iç siyasetidir" diyen Jeffrey, "Erdoğan'ın savaş arkadaşı Bahçeli'yi tek bir cümleyle özetleyebilirsiniz. Önemli olan tek şey Türkiye'nin ulusal gündemidir ve orada Kürtlere yer yoktur. Bu tabii ki AKP'nin gündemi değil. Kürtlere ve PKK'ye karşı kendisinden önce gelmiş herhangi birinden çok daha iyi politikalar yürütmüş olan Erdoğan, MHP tarafından engelleniyor" dedi.
Jeffrey, "Eğer Erdoğan milliyetçi hissiyatı ayağa kaldırmak için bir zafere ihtiyaç duyduğunu hissederse, daha fazlasını yapabilir. Buradaki sorun, bunu Ruslarla birlikte yapmasının gerekecek olması" diye konuştu. ABD'li diplomat, 'Rusya'nın en üst seviyedeki yetkililerinin, Türkiye'nin Suriye'deki varlığının genişlediğini görmek istemediklerini bildiğini' de söyledi. Jeffrey, Rusya'nın bir yandan da Suriye'deki petrol sahalarına erişim için DSG'yi "Türkler geliyor" diye tehdit ettiğini de savundu.
Jeffrey, söyleşinin sonlarında ise tüm bu krizin nasıl çözülebileceğine ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Çeşitli Kürt grupları, Suriye krizinin nihai sonucunda bir faktör olacaktır. Siyasi ve askeri açıdan. İplerin birçoğunu ellerinde tutuyorlar." ABD'li diplomat, Suriyeli Kürtlerin Cenevre barış sürecine bir noktada katılıp katılamayacağına ilişkin soruya da, "Kim bilir, Keşmirlerin ve Dağlık Karabağların dünyasında yaşıyoruz" yanıtını verdi.