Güvenlik analisti Metin Gürcan, Batı Kürdistan\'da yeni güç merkezi doğduğuna işaret ederek, \"Türkiye bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak\" dedi.
Türkiye’de her saldırı sonrası ‘dış mihrakların’ itham edilmesi sorulunca, Türkiye’yi birisi Suriye merkezli ve dini motivasyonlu, diğeri ise etnik motivasyonlu iki hararetin vurmakta olduğuna dikkat çeken Gürcan’ göre, ortada temel bir yöntemsel sorun var: “Üst akıl, psikolojide yansıtma dediğimiz, kişi kendi hatalarını görmemezlikten gelip dış faktörlere başka faktörlere yüklemeye çalışır. Siyasi ve kolektif bir yansıtma yapıyoruz biz aslında. Ama ne yazık ki karşılıklı nedensellik denen bir kavram var.”
Dış istihbarat örgütleri, yabancı örgütler Türkiye üzerinde farklı düşüncesi emeli olan gruplar tabiki burada etkin olabilir” vurgusu yapan Gürcan, bu psikolojik yansıtma ve komplo teorileri sayesinde psikolojik rahatlama sağlandığının altını çiziyor. Gürcan şöyle diyor:
“Türkiye, düşmanımın düşmanı dostumdur politikasını kime karşı uygulayacak? Yani PYD ve sahadaki YPG’ye karşı bir Esad rejimiyle Şam ile bir yumuşama sürecine mi girecek, yoksa tam tersine Amerika’nın istek ve biraz da zorlamasıyla YPG’nin sahadaki kazanımlarını görmemezlikten gelip PYD ile ilişkileri yumuşatıp Şam’a daha mevcut sert tutumunu mu sürdürecek? Bu stratejik bir karar kavşağı. Türkiye buna doğru gidiyor görebildiğim kadarıyla.”
‘Batı Kürdistan\'da yeni bir güç merkezi doğuyor’
Gürcan gidişatta özellikle Batı Kürdistan\'daki kelimelerin belirleyici olacağı görüşünde. Türkiye’de ‘Kandil’in Suriye’nin kuzeyine taşınması’ gibi tartışmaların döndüğünü anımsatan Gürcan, “Ben buna katılmıyorum. Bence Rojava’da yeni bir güç merkezi doğuyor. Biz bunu hala Türkiye’de göremiyoruz. Bu yeni güç merkezi yeri geldiği zaman Kandil’e bile kafa tutabilecek türden bir güç merkezi” diyor.
Kürt meselesinde yeni bir çözüm sürecine dönmenin de artık Rojava’daki başarı hikayesi nedeniyl eçok zor olduğunu vurgulayan Gürcan şu görüşte: “Biraz mezhepsel anlamda farklı, Türk Aleviliği ile Arap Aleviliği ekseninde oluşan bir merkez. Orta ve üst düzey karar alıcılar özellikle sahadaki YPG komutanları bu mezhepsel hassasiyette olan insanlar. Savaşçılar Rusya ve İran yanlısı, ki Kandil biraz daha bölgesel anlamda bağımsız politika belirlemeye çalışırken, Rojava’daki güç merkezi biraz o tarafa doğru yakın duruyor. Yine aynı şekilde siyasi tercihler açısından baktığımız zaman, bundan sonra Rojava’nın batı bloğu mu, Amerika’nın müttefikliği mi, yoksa Rusya ile beraber sahada iş tutma mı, bunlar arasında ciddi bir tercih yapması gerekecek. Bu tercihte bence hem Suriye’nin geleceğini hem Türkiye’nin Kürt meselesini etkileyecek.”
‘Batı Kürdistan toplum sözleşmesi önemli’
Batı Kürdistan\'da yaşananların dönüp dolaşıp Türkiye\'yi etkileyeceğini belirten Gürcan, Rojava toplum sözleşmesine “İlk kez Kürt tarihinde Kürt yapısı merkezle olan ilişkisini merkez kendisini tanımlamadan önce tanımladı\" dedi.
Suriye’nin anayasa yapım çalışmaları şu anda hızlı biçimde siyasi geçiş süreçleri tartışılıyor” diyerek atıf yapan Gürcan, “Hem Kandil, hem Ankara bunu görmezden geliyor. Önümüzdeki iki-üç senede ortak vadede Türkiye bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak. Yok etme yerine bir şekilde Türkiye’nin dönüşümcü bir yapıyla bu akıntının içerisine girip nehrin yatağını kendi istediği istikamete doğru çevirmesi lazım. Suyun tabiatıdır yukarıdan aşağı akar bu su aşağıdan yukarıya aksın demeye getiriyor Türkiye’nin tutumu.” değerlendirmesinde bulunuyor.
\'IŞİD’İN Batı Kürdistan\'da yarattığı ihtiyaç\'
IŞİD’ın en iyimser tahminle varlığını bölgede 4-5 sene daha koruyacağı öngörüsünde de bulunan Gürcan, “Suriye ve Irak’ın neye dönüşeceği önemli parametrelerden bir tanesi. Sünni yapıların merkeze nasıl entegre edileceği sorunudur. Ben zihniyet olarak aşırı Selefi akımların en az bir 10 sene daha bölgede etkin silahlı olarak yerelde, şehirlerde, mahallelerde kalacağını düşünüyorum” diyor. Gürcan’a göre hal böyle olunca ABD ve diğer Batılı faktörler Suriye’nin kuzeyindeki yapıya ihtiyaç duyacak ve uzun süreli bir partner’lık ortaya çıkacak.