Kürtler siyasal mücadelelerinin kuşaklararası taşıyıcılığının sekteye uğraması nedeniyle, uluslararası diplomasi geleneği ve deneyimlerini dört parça özgülünde kurumlaştıramadılar.
Birinci Dünya Savaşı sonrası yapılan uluslararası anlaşmalar ile Kürtlerin kendi kaderini tayın etme hakkının gasp edilmesiyle, Kürdistan coğrafyası, tarihsel hafızası, siyasal birikimi, mücadele deneyimleri de parçalanarak yok edildi. İkinci Dünya Savaşı yıkıntıları üzerinden yükselen ve dünya barışının-güvenliğinin sağlanması için kurulan Birleşmiş Milletler’e (BM) ismi dahi konulmamış, yüz yıllara yayılmış, savaşı ve kötü sonuçlarını Kürtler bu platforma taşıyamadılar.
Uluslararası diplomasi işleyişi konusunda deneyimli Gazeteci, Yazar Roni Aydın Dere’nin Kürtlerin uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlayacak ve uluslararası hukuktan kaynaklı haklarının elde edilmesinin yol ve yöntemlerini içeren ‘Birleşmiş Milletler ve Kürdler’ adlı kitabı Ozan Yayınları tarafından Eylül 2021 tarihinde çıktı.
Gazeteci, Yazar Roni Aydın Dere ile kitabının hikayesini, Kürtlerin dört parça özgülünde gelişen siyasal mücadelelerinin diplomasiye yansımalarını, Kürtlerin uluslararası hukuktan doğan haklarını ve dünya halklarının uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlayan BM hukukundan bugüne kadar neden yararlanamadığını ve BM çatısı altında Kürtlerin hak taleplerinin nasıl olabileciğine ilişkin Basnews\'ten Ruken Hatun Turhallı ile görüştü.
“Birleşmiş Milletler ve Kürtler” adlı kitabınız Eylül Ayı’nda yayımlandı ve 1’inci baskısı erkenden tükendi. Bu nedenle ilkin şunu sormak isterim. ‘Birleşmiş Milletler ve Kürtler’ kitabı hangi ihtiyaçtan yola çıkarak doğdu ve kitabınız yayımlandıktan sonra ne tür tepkiler aldınız?
Kuşkusuz her kitabın olduğu gibi ‘Birleşmiş Milletler ve Kürdler’ kitabımın da bir öyküsü vardır. Kürt halkının haklı davasının çözüm yönteminin nasılına ilişkin araştırmalarım ve edindiğim tecrübelerin damıtılması sonucu doğdu. 25 yıldır Kürt dünyasında yazıyorum, Avrupa basınına da yazdım. Özellikle Lozan Antlaşması’yla başlayan ve dur durak bilmez Kürtlerin trajedisini çoğu Kürt gibi iliklerime kadar yaşadım, yoğun haber, yorum ardından kitap olarak bu duygularımı “Kırık Sesler” adlı edebi denemeler ve ardından “Birleşmiş Milletler ve Kürtler” adlı kitabı yazdım. Kürt dilinin yasaklığını da dikkate alarak bir gün önce Kürtçesi ikinci gün Türkçesi baskıya girdi. Sanırım tarihimizde ilk kez Birleşmiş Milletler ve Kürtler temalı bir kitap olduğundan ötürü ilgi beklediğimden de çok iyi ve aldığım tepkiler hakeza beni sevindirdi.
“‘Birleşmiş Milletlerin Yerli Halkların Hakkı (Les droits des peuples indigenes) 46. Maddesi biz Kürtlerin hak taleplerini kapsıyor.”
Bu kitap son 10 yıllık Kürt dünyasının mücadelesini, kazanımlarını, trajedisini, handikaplarını, yetmezliklerini ve özellikle İŞİD’in saldırılarıyla Kürt dünyasındaki mobilizasyonları ve diplomasi boyutunu işledim. Kitabın son otuz sayfası Birleşmiş Milletlerin Yerli Halkların Hakkı (Les droits des peuples indigenes) 46. Maddesini kapsıyor. Bu maddeyi Birleşmiş Milletlere üye tüm devletler imzalamıştır. Bazı devletler hem imzalamış hem de çekince koymuşsa da bu madde Birleşmiş Milletlerin yasasıdır ve bir halkın hak talebi durumundadır. BM bu başvuruyu ciddiye almak ve gereken prosedürü uygulamak zorundadır. Örneğin; 46’ıncı Ana Maddenin 14’üncü Maddesi: Yerli halklar kendi eğitim ve öğretim kültürlerine uygun bir şekilde kendi dillerinde eğitim veren eğitim sistemleri ve kurumlarını kurma ve kontrol etme hakkına sahiptir. “1. Yerli bireyler, özellikle de çocuklar Devletin sağladığı eğitim imkânlarından hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan yararlanma hakkına sahiptir. Devletler, başta çocuklar olmak üzere kendi toplumlarından uzakta yaşayanların mümkün olduğu takdirde kendi kültürleri ve dillerinde eğitim imkânına ulaşmalarını sağlayacak önlemleri yerli halklarla birlikte almalıdır.” deniliyor.